Her yıl baharın gelişiyle birlikte doğa uyanır, ağaçlar çiçek açar, renkler canlanır. Ama bir de biz “alerjikler” için Polen kabusu başlar.
Sabahları burnum tıkanmış, gözlerim kaşınıyor, boğazımda tarif edemediğim bir gıcık… Dışarısı cıvıl cıvıl, ama ben burnumu silmekten ve hapşırmaktan etrafı göremez hale geliyorum. Çoğu insan “nezle olmuşsun” deyip geçiyor ama bu öyle bir şey değil. Bu, bitmek bilmeyen, bazen haftalarca süren bir mücadele. Bir damla göz yaşı bile akmadan ağlayabilen tek grup olabiliriz biz!
Her mevsim alerji çeken biri olarak, bazen kendimi görünmeyen bir düşmanla savaşıyormuş gibi hissediyorum. Ağaçlar çiçek açmasın mı? Tabii ki açsın. Ama biraz anlayış da istiyoruz. Sadece bahar değil, yaz sonuna kadar sürebilen bu rahatsızlık, günlük yaşamı ciddi şekilde etkileyebiliyor. Uyku kalitesi düşüyor, işte ya da okulda konsantrasyon zorlaşıyor, sosyal hayata katılmak bile bazen eziyete dönüşüyor.
Evet, yaşamak zor. Hele ki bu alerjiyle. Ama bu konunun sadece "mevsimlik rahatsızlık" olarak görülmesi de ayrı bir sorun. Polen alerjisi basit bir burun akıntısı değil; kronik bir rahatsızlık ve birçok kişide astıma kadar ilerleyebilecek kadar ciddi sonuçlara yol açabiliyor. Bu yüzden farkındalık şart.
Doktorların önerdiği şekilde ilaçlarımızı düzenli kullanmak, ev temizliğine ekstra özen göstermek, polen yoğunluğunun yüksek olduğu saatlerde dışarı çıkmamak... Bunların hepsi günlük yaşamda bizi biraz olsun rahatlatabiliyor. Ama asıl ihtiyacımız olan şey: Anlayış. Çünkü bu görünmeyen düşmanla yaşamak gerçekten kolay değil.
Bir gün polenlerin de daha masum hale geleceği günler gelir mi bilmem. Ama o zamana kadar burnumu silmeye ve mücadele etmeye devam…