12 Nisan Cumartesi günü, TFF 1. Lig’in 34. haftasında Amedspor ve Şanlıurfaspor arasında oynanacak olan karşılaşma, sadece futbolseverler için değil, tüm spor camiası için önemli bir anlam taşıyor. Ancak bu maç, ne yazık ki yalnızca saha içindeki mücadele ile değil, sahadaki atmosferi etkileyen, tribünlerde yaşanacaklarla da gündemde.

Şanlıurfaspor, ev sahipliği yaptığı bu mücadelede, Amedspor taraftarlarının stadyuma alınmaması yönünde bir karar almak üzere. Bu karar, şimdiden kamuoyunda büyük yankı uyandırmış durumda. Passolig sistemi üzerinden, misafir tribünü biletlerinin kapalı olduğu görülüyor ve Şanlıurfa İl Spor Güvenlik Kurulu’nun alacağı karar, taraftarların stadyuma alınıp alınamayacağı konusunda belirleyici olacak.

Bu durumda sorulması gereken ilk soru şu: Futbolun birleştirici gücü ve her kulüp taraftarının eşit muamele görmesi ilkesi, bu tür yasaklarla ne kadar uyumlu? Futbol, sadece saha içindeki bir mücadele değildir; aynı zamanda taraftarların tutkularıyla, renkleriyle, coşkularıyla tamamlanır. Taraftar, takımının her koşulda yanında olmalıdır ve bu, yalnızca futbolun değil, demokrasinin de gereğidir.

İlk Maçta Yaşananlar ve Şimdi Ne Oluyor?

Ligin ilk yarısında Diyarbakır’da oynanan Amedspor - Şanlıurfaspor maçında, taraftarlar arasında herhangi bir ciddi gerginlik yaşanmamıştı. Maç 2-1’lik Amedspor galibiyetiyle sona ermişti ve bu maçta da şiddet ya da güvenlik sorunu yaşanmamıştı. Ancak maç sonrasında bazı Şanlıurfaspor taraftarlarının stadyum içindeki tuvaletlere zarar verdiği iddiaları basına yansımıştı.

Her ne kadar bu gibi durumlar istisnai olsa da, taraftar grupları arasındaki gerginlik birçok futbol maçında gözlemlenebilir. Ancak bu tür olaylar maç sonrasındaki olumsuz davranışlar ile sınırlıdır. Öyleyse, şu soru akla geliyor: Amedspor taraftarının stadyuma alınmaması kararı, sadece bu tür küçük olaylar yüzünden mi alınıyor? Eğer böyleyse, tüm taraftar gruplarını aynı çerçevede değerlendirmek ne kadar adil?

Yasaklar ve Futbolun Ruhuna Aykırılık

Futbolun ruhunda yer alan en önemli şey, birlikteliği ve eşitliği sağlamaktır. Ancak şimdi, Amedspor taraftarları, yalnızca bir deplasman maçı için değil, aynı zamanda bir kimlik ve aidiyet mücadelesi veriyor. Bu yasak, sadece bir takımın maçına gitme hakkı değil, aynı zamanda her taraftarın sahip olduğu temel bir hakkın engellenmesidir.

Amedspor taraftarlarının stadyuma alınmaması, hukuken de sorgulanması gereken bir durumdur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 34. maddesi, her bireye, toplumun her kesimine, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı verir. Bu da, herhangi bir taraftar grubunun maça katılma ve takımını destekleme hakkını engellemenin, anayasal bir ihlal olduğu anlamına gelir.

Ayrıca 6222 Sayılı Sporun Desteklenmesi ve Sporda Şiddetin Önlenmesi Kanunu, taraftarların stadyuma girmesini engelleyecek tek koşulun, somut bir güvenlik tehdidi veya haklı bir gerekçe olması gerektiğini belirtir. Şu anda, Amedspor taraftarlarının stadyuma alınmaması için böyle bir gerekçe mevcut değil.

Futbol Herkes İçindir!

Amedspor taraftarları, futbolun sadece sahadaki mücadeleyle değil, tribünlerdeki coşku ile de var olduğunu biliyor. Her maçı, sadece skorla değil, bir kimlik mücadelesiyle izliyorlar. Şanlıurfa’daki bu yasağın ardında bir sporun birleştirici ruhunun hiçe sayılması yatıyor. Taraftarlar, hangi renge sahip olursa olsun, futbolun her zaman birleştirici gücüne inanmalıdır.

Amedspor taraftarları şu anda belki sessizdir, fakat bu sessizlik, bir isyan değil, bilinçli bir duruş ve sabır gösterisidir. Onlar, futbolun gerçek değerlerine inanan ve her zaman hakları savunan bir taraftar grubudur.

Sonuç:

Futbolu daha adil ve eşit bir alan haline getirmek için, tüm kulüplerin ve taraftarların eşit bir şekilde muamele görmesi gerektiği açıktır. Amedspor taraftarının, Şanlıurfa’daki maçta güvenli, eşit ve hakkaniyetli bir şekilde temsil edilmesi, sadece Amedspor’un değil, tüm futbol camiasının çıkarınadır.

Futbol, sadece sahada değil, tribünlerde de kazanır.