USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

YENİ VALİMİZ VE DİYARBEKİR!..

BİR MİSKAL

D E R T

Ben bu şehrin derdini kendime dert edindim,

Hüzünlere ağladım, sevinciyle sevindim!..

MM

GÖZLÜYORUM

YENİ VALİMİZ VE DİYARBEKİR!..

MEVLÜT MERGEN AMİDİ

Sayın Valimiz Münir Karaloğlu nun: “Antalya’ya elveda, Diyarbekir’e merhaba’sına karşı merhaba olmak üzere, deriz ki:

Usuldendir “hoş geldiniz” demek, yeni görev yeriniz hayırlı uğurlu olsun temennisinde bulunmak ve “başarı” dilemek, imkanlar el verdiğinde makamına kadar gidip ziyaret etmek, tabii tanışmak yüz yüze görüşmek ve bu dilekleri yerinde seslendirmek ayrı bir güzelliktir.

Diyarbekir’in yeni Valisi Sayın Münir Karaloğlu henüz geldiler, zamanın akışı içinde bizim kendileriyle daha yakından görüşme fırsatı bulabileceğimize inanıyor ve tekrar “hoş geldiniz” derken biraz kendimizden söz etmek istiyoruz, öncelikle siyasilerden “sıdkımızın” sıyrıldığını bu yüzden siyasetle işimizin olmadığını vurgulamak isteriz.

Seksene merdiven dayayan ömrümüzü bu şehirde geçirmiş olmanın “hüzün ve sevinci” içindeyiz, hüzünlüyüz, çünkü bu şehrin, tarihi, kültürü, özellik ve güzellikleri yeterince tanıtılmadığı için, bizim ifademize göre “saklı şehir” olmaktan öteye gidemediği için bizi hüzünlendiriyor ve bu hüznümüzü bir kitapta anlatırken “bibi’nin Diyarbekir feryadı” dedirtiyor.

Sevincimizi ise yine bir kitabımıza “Peygamberler ve Sahabeler şehri Sevdam Diyarbekir” diyerek belirttik, bizim hep “Diyarbekir” dememiz lütfen “hoş” görülsün, çünkü Diyarbakır demeye dilimizi alıştıramadık, bunu da şöyle ifade etmek isteriz; biz sürekli der ve inanırız ki Diyarbakır’da yaşamak başkadır, Diyarbekir’i yaşamak başkadır” bu gün iki milyon civarında insan Diyarbakır’da yaşarken acaba kaç tanesi bu şehri yaşıyor?

Bazen de “yitik şehir” deriz bu şehri anlatırken, ister saklı, isterse yitik densin bu şehrin saklılığının giderilmesi ve yitiklilikten kurtarılması gerekir, evet saklı şehirdir bu şehir, çünkü bağrında Peygamberler ve şehid Sahabe-i Kiram varken tanıtımı böyle yapılmaz, da surlarından söz edilir, karpuzu dillendirilir, ciğer kebabı hatırlatılır, kadayıfı övülür de yerli ve yabancı turistlere sadece bunlar sebebiyle “gel” denir.

Diyarbekir İslam’ın Anadolu’ya açılan ilk kapısı ve Cami-i Kebir Anadolu’daki ilk İslam mabedi olduğu için “beşinci harem” olarak adlandırılır, çünkü bilinir ki dünyada üç şehrin fethi çok iyi bilinir 1) Mekke-i Mükerreme 2) İstanbul 3) Diyarbekir, daha başka şehirler varsa da bu üç şehir İslam dini yönünden büyük önem taşıyan şehirlerdir.

Buraya bir not düşelim; nasıl ki İstanbul tarihte Konstantiniyye ise, Diyarbekir’e de tarihi kaynaklarda Konstantiniyye denildiğini görmek mümkün, rivayetlere göre her iki şehri baba-oğul Konstantinler inşa etmiştir.

Diyarbekir’de tam on üç tane Sahabe Valilik yapmıştır, bu durum Diyarbekir’e ap ayrı bir özellik kazandırıyor ki bu şehre hizmetin hem bu dünyada, hem de ukbada maddi/manevi karşılığı daha yüksek makamlardır, bu hükmü de daha önceleri bu şehre hizmet etmiş olan valilerden çıkarıyoruz, bir misal olarak “Rüstem Paşa” diyelim.

Bu şehirdeki tarihi camiler ve yapıların hepsinde bir “Vali Paşanın” adı vardır, isteriz ki bu şehre gelip giden valilerin ardından onları bir hizmetleriyle, kalıcı bir eserleriyle analım, mesela giden Valimiz “aslanlı çeşmenin” suyu akıtılsın dedi ve akıtıldı, nedense o aslanın arkadaşı “kaplan” bulunamadı, bulunsaydı eskiden dediğimiz gibi “aslan-kaplan” çeşmesi derdik.

Sayın Münir Karaloğlu’dan zamanın akışı içinde isteklerimiz olabilir, ancak “karşı merhaba” kabilinden olan sözümüzü noktalarken kendilerinden şunu isteyelim: “Hatun kastal” suya hasret bir tarihi çeşmedir, çevresi güzelleştirilir ve musluklarından “hamravat” suyu akıtılır, Kocaeli’deki “çene suyu” misali üzerine bir levha asılırsa  buradan özellikle hafta sonları on gözle köprüyü ziyarete giden binlerce insan hem susuzluğunu giderir ve hem de dua eder..

Selam ve dua ile.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ