<div>Şark Bülbülü değerli hemşehrimiz Celal Güzelses’i vefat yıldönümünde özlemle anıyoruz. </div> <div>CELAL GÜZELSES KİMDİR ?</div> <div>Celal Güzelses, 1899 yılında Diyarbakır’da doğdu ve 1 Şubat 1959'da Diyarbakır’da vefat etti. Asıl ismi "Mehmet Celalettin" olan Celal Güzelses, 6 yaşında iken babasını kaybetti.</div> <div>Annesi Latife Hanım ve kız kardeşi Adalet Hanım ile yaşayan Celal Güzelses, ilkokula devam ederken babasının da mensubu olduğu Rufai tekkesine gitti. Bu tekkede Kur'an eğitimi alan Güzelses, 9 yaşında hafız oldu. Rufai tekkesinde Şeyh Zeki Efendi’nin müridi tasavvuf musikisi çalışmalarında yer aldı.</div> <div>Güzelses, 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Rüştiye'nin kapatılması üzerine tahsilini yarıda bırakmak zorunda kaldı.</div> <div>Celal Güzelses, 1917'de birkaç arkadaşıyla Gazi Köşkü’nün alt kısımlarındaki dutluklarda türkü, şarkı, gazel ve hoyrat okurken, sesini duyan Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği üzerine, ona türkü okudu.</div> <div>İstanbul'da plak firmaları ile teması sürerken Feyzi Pirinççioğlu , Celal Güzelses'i Dolmabahçe Sarayı’na götürerek Atatürk'e "İşte Diyarbakır’dan plak yapmaya gelen gencimiz" diye tanıttı bunun üzerine Atatürk, "1917 yılında Seman (Gazi) Köşkü'nde bana türkü okuyan sen miydin?" diye sordu. Güzelses de "Evet efendim bendim." yanıtını verdi.</div> <div>Ardından Atatürk, Dolmabahçe'de bulunanlara Celal Güzelses'i tanıttı. Burada Güzelses'i yeniden dinleyen Atatürk, onun daha önce Diyarbakır Ulu Camisi'nde müezzinlik yaptığını öğrenince "Celal bana Peygamberi anlat, nasıl biridir?" sorusunu yöneltince Güzelses mevlit okudu. Bunun üzerine Atatürk, orada bulunan plak firmasının yetkilisine bu mevlidin plağa doldurulması ve plağa "Şark Bülbülü Celal" yazılması talimatını verdi. Böylece Celal Güzelses Atatürk'ün vermiş olduğu "Şark Bülbülü" unvanını aldı.</div> <div>Celal Güzelses, 1929'da getirildiği Özel İdare Müdürlüğü evrak memurluğu görevinden 1950 yılına emekliye ayrıldı. Emekli olduktan sonra kendisini tümüyle folklor çalışmalarına verdi. Ulu Cami baş müezzinliği için vilayete yaptığı başvurunun kabul edilmesinin ardından bu görevi ölümüne kadar sürdürdü. 1 Şubat 1959'da vefat ettiğinde cenazesi Ulu Cami’den eller üzerinde ilahi ve tekbirlerle alınarak, vasiyeti üzerine Mardin Kapı Mezarlığı’nda Şeyhi Zeki Efendi'nin yanına defnedildi.</div> <div>Celal Güzelses'ten derlenen 46 türkü arasında "Ağlama Yar Ağlama, Bülbülün Kanadı Sarı, Dağlar Dağımdır Benim, Esmerin Ağı Gerek, Mardin Kapı Şen Olur" türküleri de yer alıyor.</div> <div>‘BEN CELAL GÜZELSES’</div> <div>Önceki yıl merhum torunu Emrah Özpirinççi ve aynı adı taşıyan torun Celal Güzelses tarafından yayınlanan ‘BEN CELAL GÜZELSES’ adlı kitap büyük ilgi gördü. Ve kısa bir süre içinde birinci baskısı tükendi. İnkılap Kitabevi Yayın San. ve Tic. A.Ş. tarafından yayınlanan kitapta çok önemli anılara yer verilmiş.</div> <div>Bir döneme ışık tutacak, belgesel nitelikteki kitaptan aktardığımız kısa bir bölüm:</div> <div>VEFATININ SONRASI</div> <div>Tarih 1 Şubat 1959, Saat: 21.05</div> <div>Başbakan Adnan Menderes, Celal Güzelses’in ölüm haberini dönemin Sağlık Bakanı Doktor Lütfi Kırdar’dan alır. Kendisinden derhal dönemin Diyarbakır Valisi Niyazi Toker’in aranmasını ve valinin derhal aileyi ziyarete gidip hem Reis-i Cumhuru temsilen hem de şahsının adına taziyede bulunmasını ister. Ayrıca cenaze merasiminin de Güzelses’in asaletine uygun bir şekilde tertip edilmesine hassasiyet gösterilmesi talimatını verir.</div> <div>Diğer taraftan, Kadiri, Gülşeni, ve Rufai tarikat şeyhleri valilikten özel izin alıp, cenazeyi zikirle Ulu Camiden alıp Şeyh Muhammed düzlüğüne götürmek isterler.</div> <div>Ancak Vali Niyazi Toker, tarikat faaliyetlerinin kanunen yasaklandığını, kendisinin de buna riayet etmesi gerektiğini anlatmaya çalışır. Ne var ki, şeyhler geri adım atmayıp son derece ısrarcı davranırlar.</div> <div>Bunun üzerine vali, Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Muzaffer Ersu’yu arar, durumu anlatır.</div> <div>Konunun kendisine intikal ettirilmesi üzerine Başbakan Adnan Menderes, ‘Bir yolunu bulun’ talimatını verir.</div> <div>Bunun üzerine vali, şeyhlerin isteğini bir şartla kabul edeceğini söyler. Şartı, cenaze töreninde çekilecek tek bir fotoğraf karesinin dahi mahalli ve ulusal gazetelerde ve neşriyatta kullanılmamasıdır.</div> <div>Gazete idarehanelerine giden vilayet memurları da bu talebi ayrıca iletirler.</div> <div>Merkezi İstanbul’da bulunan ulusal basının Diyarbakır temsilcileri de haberi merkezlerine fotoğrafsız geçerler…</div> <div>DEĞERLİ BİR İNSANDI</div> <div>Celal Güzelses müziğe ve sanata aşık bir adamdı. Atatürk’ün övgüsüne mazhar olmuş, dönemin diğer büyük sanatçıları Safiye Ayla, Münir Nurettin Selçuk gibi isimler tarafından takdirle anılmıştı. Onu sadece bir müzik adamı olarak tanıtmak yetersiz kalır. O, aynı zamanda kıymetli bir öğretmen, iyi bir aile babası ve gelecek kuşaklara örnek olacak, iyilik timsali değerli bir insandı. </div> <div>…………………………………</div> <div>Vefatının 66. Yıldönümünde üstad Celal Güzelses’e bir kez daha Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.</div> <div>Ruhu şad, mekânı cennet olsun…</div>