BİR MİSKALSON GÜNKovalıyor gün günü, haftalar ayı, yılı,Son günümüz kaderin defterinde yazılı!..MMGÖZLÜYORUMVALİMİZ SAYIN MÜNİR KARALOĞUL’A BİLGİLENDİRME!..MEVLÜT MERGEN AMİDİGeçen pazartesi günkü yazımızda Sayın Valimizden “hatun kastalın suyu akıtılsın” isteğinde bulunurken arzu ediyoruz ki bu şehir tarihi ve kültürel değerleriyle bilinsin ve tanınsın, isteklerimiz şahsi isteğimiz olmayıp, Diyarbekir ve Diyarbekir’liler adınadır, bu durumu kendimiz için “görev” bilmekteyiz, yaptırım gücümüz yok, bu şehre hizmet edildiğini gördüğümüzde “yok” dediğimiz “güç” yüreğimize “motivasyon” olarak yansımaktadır, isteklerimiz ve sözlerimiz böyle değerlendirilsin.Sadede gelecek olursak deriz ki: “2018 yılının ilk ayında üç hafta boyunca D.Ü. Tıp Fakültesi hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon kliniğinde yattım, bu arada “yerel” basını ve dolayısıyla yazdığım gazeteyi bile okuyamadım, taburcu olduktan sonra fırsatını bulunca da “internet” vasıtasıyla geçmiş sayılarına ulaştım “Özgür Haber” gazetesinin…“Kayyum” olarak göreve başladığı günden itibaren Büyükşehir Belediye Başkanı Cumali Atilla’nın şehirdeki çalışmalarını “ilgi” ile izledim, nitekim Hazret-i Süleyman Camii çevresindeki güzellikleri gördüğümde “bir Diyarbekir sevdalısı” olarak makamına gittiğimde teşekkürlerimi dile getirmeye heyecanım ve sevinç göz yaşlarım mani oldu diyebilirim.Makamında beni elimde bastonla gördüğünde şöyle dedi: “bu kadar yaşlı olduğunu bilse idim kendim gelirdim” bu sözleri kendisine olan saygımı ziyadeleştirdi, tabii “eli boş” gitmemiştim Sayın Başkanın ziyaretine, sevdamızın bize yazdırdığı bazı kitaplarımızı da götürmüştük ki “yararlanılsın” istemiştik.Ancak zamanın akışı içinde gördük ki Sayın Cumali Atilla’ya bu şehir hakkında bazıları “yanlış” bilgiler sunmuş, eğer öyle olmasa idi kabri Sahabeler camisinin girişinde bulunan o günlerin <strong>Diyarbekir Valisi Mahmud (Paşa) Beni Muhtar’ın Mardin kapı mezarlığında</strong> yaptırdığı ve <strong>kitabesini Süleyman Nazif’in babası Sait Paşa’nın bazalt taşa yazdığı </strong>o “tarihi namazgaha” kazma vurularak yıktırılmaz, üzerindeki beton dam <strong>ve özgün olmayan kısımları kaldırılır, mescidin özgün olan duvarları olduğu gibi bırakılarak yeniden bu şehre kazandırılmış olurdu. </strong><strong> </strong><strong>Kitabenin tam metni</strong>Said Paşa merhum şu mücevher tarihi söylemiştir:Medfenidir Şeyh Muhammed Âmidi’nin bu mahalLuft-ı Hakk’la hüsn-i rûhaniyyette olmuş karin Ehl-i belde hin-i istiskada bunda cem olupHazret-i Hakk’a tazarru’la olurlar kâm-bin Hazret-i Mahmûd Paşa Vâli-i âli-şiyemNâşir-i âsâr-ı şefkat nâsır-ı ahkâm-ı din Bu Namazgahı rıza-yı Hakk için inşa edipAlem içre oldu memduhiyyeti hayra rehin Cevher-âsâ söyledi târih-i mümta’zın SaidBir güzel hayra muvaffak oldu düstur-güzin1276/1859 <strong>Kitabedeki </strong><strong>Bu Namazgahı rıza-yı Hakk için inşa edip </strong><strong>Alem içre oldu memduhiyyeti hayra rehin ibareleri dikkat çekmektedir.</strong>Biz bu satırları yazarken Sayın Cumali Atilla’ya ve bu şehrin kültürünü korumakla görevli olanlara “kırgınlığımız” var çünkü biz de o mübarek makamla birlikte yıkıldık.“Hatadan dönüş fazilettir” henüz zaman varken biz sözünü ettiğimiz hatanın düzeltilmesi için imkan bile vardır deriz, şöyle ki, sözünü ettiğimiz tarihi eserin tam bir görüntülü <strong>fotoğrafları ve çizimleri</strong> vardır, bu <strong>fotoğraflar ve çizimler </strong>o eserin <strong>yerinde</strong> yeniden yapılmasını sağlayabilir.Bilmiyoruz o tarihi eserin bazalt taşları ve Vali Mahmut (Paşa) Beni Muhtar’ın” yazdırdığı tarihi kitabe nereye götürüldü veya ne için kullanıldı?Bu güzel ve tarihi eseri maalesef bazı bilmez kişiler yanlış bir telakki ile üstünü kapatarak tam bir mescid olsun diyerek aşağıda görüldüğü şekle getirdiler, biz sürekli olarak bu yanlış düzeltilsin istedik ancak isteğimizin üzüntüye dönmüş olduğunu gördük, şimdiki isteğimiz ise hatadan dönülerek bu eserin yeniden inşa edilmesidir.O günlerde yazdığımız bu yazı ve daha başka yazılarda dile getirdik, Anıtlar Birliğinin dikkatini çekmek istedik, maalesef başarılı olamadık, çünkü “ben yaptım oldu” ve “ben yapmışsam doğrudur” zihniyetine çarptık, bu anıtın yıkıldığı günlerde kabristana gittiğimde yerinde yıkıntı kalıntılarını görünce hemen Cumali Atilla’ya telefon açarak dedim ki: “Sayın başkan şu anda Mardin kapı kabristanından ağlayarak çıkıyorum, bu ağlayışım buradaki babam, annem, eşim ve diğer akrabalarım için değil, bu tarihi anıtın yıktırılmış olması içindir”Bu sözlerim üzerine ilgileneceğini söyledi, sonradan duydum ki o anıtın yerine “sıradan” bir çeşme yaptırılmış, “temcit pilavı” misali çok kereler bu konuyu dile getirmiş olsam da bugün şunun için tekrarlıyorum; Sayın Valimiz Antalya’dan henüz gelmişlerdir, geldikleri o şehirde tarihi yapılara gösterilen “özeni” bilirler, böylesi bir “yıkım” Antalya’da herhangi bir tarihi yapı için söz konusu olabilir miydi?Ya da böylesi sessizlik yaşanılabilinir miydiSorumuzun cevabını sayın Valimizin takdirlerine bırakırken şunu söylemek isteriz, biz acizane bu şehrin sahibi değil sadece sevdalısıyız!..Selam ve dua ile.