GÖNLÜMCEZ İ Y A R E TYalnızlık hastasını sevindirmek istersen,Hanesine giderek “merhaba” deyip geçsen.Güler yüzle tatlı söz, kalp yapmanın ilk şartı,Bunu becerdi isen eksiler olur artı!..MMSÖZ GELİŞİSayın Münir Karaloğlu Diyarbekir Valiliğine takriben beş veya altı ay önce atandı, Antalya’dan gelerek göreve başladığı günlerde biz de Antalya’ya gitmiş, bir “vesile bulamamıştık kendilerine: “Diyarbekir’e hoş geldiniz” demek için, biz Antalya’dan ancak dört ay sonra dönebilmiştik, döndüğümüzde Diyarbekir için beklenen ve özlenen bir Vali olduğunu gördük.Yine “vesile “ aradık “telefon” ederek “tebrik etmek ve ” başarı” dileklerimizi iletmek için, o vesile ise 27 Mayıs Diyarbekir’in “fetih günü yıldönümünde” oluştu ve biz kendilerini telefonla arayarak hem “hoş geldiniz, hem başarı dileriz, hem de “tebrik” ederiz “ifadelerini” kullandık.Sağlığımızın el verdiği günlerde biz, yeni gelen Valilerimizi makamında ziyaret etmeyi kendimize görev bilmiştik, çünkü söz konusu sevdalısı olduğumuz Diyarbekir’di ve onlar bu şehre “hizmet” etmek için gelmişlerdi, bizim sağlığımız hakkında önceden bilgi edinmişler ki telefonda: “çayınızı içmeye geleceğim” deyince sevinç ve şaşkınlığımız iç içe olmuştu..Çok hastalık ve ameliyatlar geçirmiştik, şimdiye kadar bazı “Vali yardımcıları” hariç kapımızı çalarak hanemize gelen olmamıştı, bizim için bir “ilk” oldu bu söz ve biz o günden sonra sayın Valimizin hanemize geleceği günü beklemeye başladık, ancak edindiğimiz bilgiye göre meşguliyeti “had” safhada idi, telefonla “randevu” bile müşkül imiş görüşmek isteyenler için..Aradan iki ayı aşkın bir zaman geçti, ancak beklentimize son vermedik, çünkü Münir Karaloğlu “emsallerine” benzemiyor, medyaya yansıyan haberlere baktığımızda gecesini gündüzüne katarak Diyarbekir için çalıştığı bilgisini edinmiştik.Valilik “Özel Kalem Müdürü Mustafa Çakmak: “sayın Valimiz ziyaretinize gelecekler” deyince verilen sözün yerine getirileceğini anlamış olduk, şöyle düşünmüştük: “Sayın Valimiz çok meşguller, bize sadece hasta ziyareti kabilinden ayak üstü bir merhaba” der geçerler, yanılmıştık, çünkü saat 18.00’de başlayan hanemize ziyaretleri 19.00 gibi sona ermişti..Sayın Valimizin bize karşı olan ilgi ve yakınlığı bizim “Diyarbekir sevdalısı” olmamızdan kaynaklanıyordu, çünkü bizim başka bir özelliğimiz yoktu, ne hatırı sayılır bir iş adamı idik, ne siyasi bir kimliğimiz vardı, ne de “marka” olan bir yazardık, nihayet “tevazu” gösteren bir Valimiz vardı ve biz de ona çok sevdiği “Rize” çayından ikram etmiştik…Sorulabilir “bir saat zarfında neler konuşuldu?” 60 dakikaya sıkıştırmak istedik, içimizdeki “tarihi namazgahın yıktırılışının ”verdiği acıyı, Hatun kastalının yeniden suya kavuşturulmak gerektiği isteğimizi, sayın Valimize sanki “söz” söyletmedik çünkü bizim anlatacaklarımız çoktu ve ancak bir kısmını sunabildik.Böylesi bir ziyaret bir daha olur mu, olmaz mı bilinmez olursa biz bu ziyaret esnasında söyleyemediklerimizi yine yazılarımızda söylemeye devam edeceğimizi ifade ettik, şunu gördük “bize” bize derken yerel yazarlara Sayın Valimiz önem veriyor, okuyor yazılarındaki öneri ve temennilerini, okuyor derken şunu kaydedelim bizim “manzum (şiirsel) Diyarbekir Hikayeleri” kitabımızın ilk hikayesi olan “Dil yaresini bizzat okudular ve beğendiler..“Veda” saati geldiğinde “bizden “özel” bir isteğin var mı” diye sordular. Kendilerine: “yok” dedik ve devam ettik: “özel isteğimiz olursa lütfen kaale almayınız ancak Diyarbekir için isteklerimizi kaale alınız” Bizim özel olarak ne isteğimiz olabilir ki, yolun sonuna gelmiş bir “pir-i faniyiz” yani “unumuzu elemiş, eleği duvara asmışız”Ancak o eleği duvardan indirecek gücümüz tükendiği içindir ki daha önce yine bir başka Valimizden “evde” temizlik hizmetleri yapılan yaşlı ve engelliler “listesine” bizim de ismimiz yazılsın ” istemiştik, bu hizmetlerin aksadığını, aylardır bu hizmet için kapımızın neden çalınmadığını sorduğumuz belediyedeki görevlilerden öğrenmiştik, bu istek her ne kadar “özel” gibi görünürse de değil, çünkü yüzlerce yaşlı, engelli insan bu hizmeti alıyor.Selam ve dua ile.