USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

UNUTAMADIKLARIMIZ!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

GÖNLÜMCE

U N U T M A

Bugünü yaşayan sen, sakın dünü unutma,

Sonra vefasız derler, yanlışı doğru tutma.

Geçmişte yaşayanı anarken “kusur” etme,

Ayak izleri taze, başka adrese gitme!..

MM

SÖZ GELİŞİ

Diyarbekir son 50-60 yıl içinde sanki “kabuk” değiştirdi, sur içinden dışarı taşması çok hızlı oldu, bir zamanların 40-50 bin civarındaki nüfusu bugün iki milyon, belki daha fazla oldu,  sur içini mahallelerini, küçelerini “ezbere” bilirken bu gün beş ayrı ilçe, belediye ve kaymakamlık oluştu, şehir büyüdükçe büyüdü ve insanlar birbirini tanıyamaz oldular.

Bir çok şey değişti, ağız tadımız da değişenler arasında, misal verecek olursak dün “helva” ya da helvacı denildiğinde akla ilke gelen isimdi “helvacı Hasan usta” İzzet Paşa caddesinin en başında Şeyhmus pastanesinin yakınındaki dükkanına sık sık gider, onu tezgah başında çalışır görürdüm, dükkanı çok büyük olmasa da o nefis helvaları dükkanın içindeki ocakta pişirirdi..

Hem ustası, hem de tezgahtarı idi dükkanının, elindeki bıçağı “nereden” aldığını sorduğumda: “Halep’ten aldım demişti..O bıçak şu anda durur mu durmaz mı bilmiyorum torununun işlettiği “asrın helvacısı” dükkanında?

“Halis-Muhlis” kardeşler denildiğinde aklımıza “kahvaltı”  gelirdi, Çarşıyi Şewitide küçücük bir dükkan, ancak yüzlerce, binlerce müşteri girer çıkardı o dükkana, “rahmete” vesile olsun için anıyorum bu güzel insanları, hem sonra bu şehir kabuk değiştirirken bu isimler “enkazı” altında kalmasın yıkılan, yok olan kültürünün..

Yine iki kardeş, yine bu şehrin ağız tadı “Hacı Halit ve hacı Ahmet Kadayıfçıoğulları” soy adı kanunu çıktığında  dede baba mesleklerini yaşatmak adına kullanmaya başlamışlar “Kadayıfçıoğulları”  soy adını, dükkanları ise biri Melek Ahmet Hamamının hemen yanında, diğeri şimdiki “Güzeliş” lokantasının yanında idi, Güzeliş lokantası önceleri kunduracı dükkanı idi, yangın geçirdi ve lokanta oldu…

Tekrar edelim, yine iki kardeş yine ağız tadımız, bu iki kardeşin lokantasında yenirdi bu şehrin “lüle kebabı” Hacı Halit ve Hacı A. Aziz Kutluğ kardeşler, “çifte han” sokağında kendileri hayatta olmasalar da bu iki kardeşin hatırası ve isimleri yaşar, yineleyelim bütün bu isimler “rahmete” vesile olsunlar için anıldı, geride bıraktıkları oğulları ve torunları ile merhabamız devam eder.

Bir de şu sebepten andık biz bu isimleri, Diyarbekir’in ağız tadının yaşatıldığı adreslerdi bu isimler ve mekanları, tabelalarında “meşhur” yazmasa da bilinirdi şöhretleri ve ürünlerindeki yüksek kalite, yanlarında çok “çırak” ve “kalfalar” yetişse de onlar hayatta iken cesaret edilmezdi ayrı bir yere tabela asmaya ve kendilerine “usta” dedirtmeye..

Diyarbekir’in “ağız tadı” derken sadece “servisi” yapılanlar hatırlanmasın, evlerde de büyük önem verilirdi ağız tadımıza, şimdiki kuyumcular çarşısı “kasaphane” idi, buradaki kasapla işinin eri ustalardı ve onlardan ismi hala yaşayanların başında gelir “Hacı Şeyhan Yakşi”  çifte han sokağına gidenler orada görürler “hürriyet kasabı” tabelasını, kendinden öncekilerin adını ve mesleğini devam ettiren “Zülküf Yakşi” aynı zamanda  tam bir Diyarbekir sevdalısı ve efendisi..

Kebapçı “Yusuf” ustayı da rahmetle analım, Sanayi sitesindeki dükkanını ziyaret eder ve “Yusuf ustam benim kebabım terbiyeli olsun” derdim, vefatından önce dükkanını uzaklara götürmüştü, ancak bizim gönlümüzdeki  “yakınlığı” hiç uzağa düşmeyecek ve onu Mardin kapıdaki ilk dükkanında kebap pişirirken hayalimizde yaşatacağız.

İsimlerini andığımız ve anamadığımız bu güzel insanları Diyarbekir’in yıkılan yok olan kültür zenginliğinin enkazı altında kalmasınlar için dile getirdik, tekrar edelim bu insanları şu sebepten de unutamıyoruz, bulamıyoruz o günlerin helvasını, lüle kebabını, kadayıfını!..

Bu aziz Cuma günü dolayısıyla hepsini rahmetle anıyor ve okurlarımızın da cumalarını tebrik ediyoruz.

Selam ve dua ile.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ