USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

UCUZLUK HAYAL Mİ OLDU?.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

KÜÇE BAŞI

Bildiğimiz rüzgarlar çeşitli yönlerden eserken mevsimlerin içinde hissedilirler, bir rüzgar var ki mevsimli mevsimsiz eser, her yönden esme özelliğine sahip olan bu rüzgarın adı “pahalılıktır” tıpkı bu günlerde esen, çok iyi hissettiğimiz mutfakları yangın yerine çeviren“pahalılık rüzgarı” gibi.

Meteoroloji mevsimlerin içindeki rüzgarları “rapor” eder, insanları uyarır, fakat sözünü ettiğimiz rüzgarın hızını ve zamanını meteoroloji tespit edemez, rapor edemez, uyaramaz.

Bildiğimiz rüzgarların bazısı “kasırgaya dönüşür”, çatıları uçurur, ağaçları devirir, gemileri batırır kısaca “felaketlere” sebep olur, insanlar ne kadar  “önlem” alsalar olacak olur, önlenemez de “tabii afet” olarak kabul edilir.

“Kıyaslama” yapılacak olursa pahalılık rüzgarı “tabii” olmasa da “afettir” öyle bir afet ki önlenemiyor, “enflasyon” denen canavar bu rüzgarın estiği zamanlarda vücut bulur, büyüdükçe büyür, bazı ülkelerde boyu uzanır yüzde yedi gibi, beş gibi olsa da bazı ülkelerde yüzde elliyi bile bulabilir, ülkemizde olduğu gibi.

Gıdasını zamlardan alır bu enflasyon canavarı, kendisi zamlarla büyürken, ekonomik gücü yetmeyenlerin gıda almasına mani olur, üstelik doyumsuzdur, herkes bu canavardan korktuğu için elini uzatamaz ihtiyaç duyduğu çarşı pazardaki sebze meyvelere.

Bu canavara yakalanmamak isteyenlere kurtuluş gününü  “hayal” olarak gösterir,  onlara et, peynir yemeyi, süt içmeyi, temel gıda maddelerini yedirmediği gibi annelere “bebek bezi” kullanmayı bile hayal ettirir.

“Evlenme”  çağına gelenlere “aşılması” zor ama gerekli “dağ” olur ve o dağı aşmak hayalini kurdurur, ev araba ise hayal ötesi, bazen “derin” düşüncelere daldırdığında şöyle dedirtir o insanlara:

“Nerede o günler ki gelinler yakalarına takılan altınları taşıyamaz, damatların “kostümleri” banknotlarla süslenirdi, şimdi altın gramla satılıyor onu bile almak hayal oldu da yerini ellilik, yüzlük banknotlara bıraktı.

Babanın evladına, kardeşin kardeşine, “karz-ı hasen”  (güzel borç) diyerek borç verdiği zamanlar da hayal oldu, şimdi bankaların kapısını aşındırıyor paraya ihtiyaç duyanlar, banka kredi verse bile yüksek faizle veriyor o borcun faizini bile ödemek “hayal” olanların listesine girdi.

Sözü konu başlığımıza getirelim: “ucuzluk hayal oldu” diyerek, pahalılık rüzgarı bütün hayalleri kattı önüne alıp götürdü, sözü uzatarak hep böyle “negatif” yakıştırmalar yapacak değiliz ya!.

İki yıl önce “coronavirüs” sebebiyle o kadar insan aramızdan ayrıldı ki o insanların hayali sanki aramızda dolaşıyor, “varyantlarla” donanımlı bu mikrobun bir gün biteceği, çekip gideceği  “zor” olsa da hayal ediliyordu.

O hayal gerçek “gibi” oldu, corona virüs  bitti bitecek, gitti gidecek günlere gelindi, inşallah bundan sonra karantinaya aldıran, yataklara düşüren, solunum cihazlarına bağlatan “pozitif” tanısı da hayal olur.

“Aşı” coronavirüsün ilk günlerinde o kadar çok kendinden söz ettirdi ki insanların hayalini süsledi, şöyle bir kanı hakimdi bazı kişilerin beyninde: “Aşı ölüme mani olur” oysa ölüm hayatın en büyük iki gerçeğinden biridir, bu gerçek hayal olmadı ama unutuldu.

Virüs gitse de ölüm gitmeyecek ve “eceli gelen gidecek” biz bunu bildik, bunu söyledik o günlerde ve şimdi de öyle söylüyoruz, her şeyi hayal edebiliriz ama ölmemeyi asla hayal edemeyiz, aşının her türlüsünü yaptırsak bile.

Bu söyleşimizi “hayale” kapılarak oluşturmadık, kendimizi inandırdık  “ucuzluk” bir gün mutlaka “hayal” olmaktan çıkar diye, eğer sevgili peygamberimizin (s.a.v.): “piyasaya ucuzluk getirene Allah rahmet etsin” mealindeki mübarek sözü kulaklardan kalplere inerse işte o gün “ucuzluk” hayal olmaz gerçek olur.

Berhudar olasınız, ömrünüze bereket sevgili okurlarım.

MEVSİM SON BAHAR

Gönlün yorgunsa,

Mevsim sonbahar.

Vuslat arzunsa,

Mevsim sonbahar.

 

Gözlerinde yaş,

Adımın yavaş,

Yoksa arkadaş,

Mevsim sonbahar.

 

Kurumuş toprak,

Sararmış yaprak,

Sensizse sokak,

Mevsim  sonbahar.

 

Gülmeyen gözler,

Tutmayan eller,

Suskunsa diller,

Mevsim sonbahar.

 

Zor çıkar nefes,

Tükenir heves,

Ve bilsin herkes,

Mevsim sonbahar.

 

Ağlayan  gözler,

Anlamsız sözler,

Toprak can özler,

Mevsim sonbahar.

 

Darda kalmışsan,

Kala kalmışsan,

Yapa yalnızsan,

Mevsim sonbahar.

 

Birin beklersin,

Yolun gözlersin,

Gelsin istersin,

Mevsim sonbahar.

 

Ah eski çağlar,

Kalpte anılar,

Dünyan dört duvar,

Mevsim sonbahar.

 

Güneş ısıtmaz,

Mehtap avutmamz,

Göz uyku tutmaz,

Mevsim sonbahar.

 

Çok bahar gördün,

Zevkini sürdün,

Defteri dürdün,

Mevsim sonbahar.

 

Mergen, n’idersin?

Geldin gidersin,

Şimdi de dersin:

Mevsim sonbahar!..

MEVLÜT MERGEN AMİDİ

Antalya, 03.11.2018
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ