USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

SEMPOZYUM ANLAYIŞLARINDA KİMİ SAKATLIKLAR ÜZERİNE

Günümüzde sempozyumların düzenlenmesi, oldukça ivme kazanmış, hemen her konuda sempozyum düzenleme hususu, adeta çözüm bekleyen meselelerin ortadan kaldırılması için tek seçenek haline getirilmiştir.

Düzenlenen sempozyum sonrası sunulan tebliğlerin-bildirilerin kitaplaşması ile nihayete eren meşgale, katılımcıların sundukları bilgilerin ve görüşlerin ellerine yazılı olarak ulaşmasıyla tamamlanmış olur.

Kurumların ve kuruluşların belli bir konuda oldukça masraflı olan sempozyum düzenleme işi, esasında konu hakkındaki uzman isimlerin görüşlerine danışılması, fikirlerinin alınması esasına dayanır. Bu uzmanlık alanı, çoğu kurumla kuruluşla akademik alanda unvan sahibi olanları içine alır görünmektedir. Üniversitelerin ehline müracaatında akademisyenlerin görüşlerini konuya esas almaları, kimi işinin ehli olanlarını yok saymaya varmaktadır.

Düzenlenen bu tür sempozyumların dar alanda paslaşmadan öteye gitmeyen, eşi-dostu ağırlamak, davet edilen şehri gezdirmek, yedirip, içirmek ve konaklama dışında bir vasfa sahip olmayacağını bilmekteyiz, çoğunlukla.

Konu tıpla ilgili olduğunda elbette üniversitelerin alanında alakalı isimlerinin ağırlıkta olması gerekir. Fakat bu ölçü, tarih, kültür, sanat, inanç olmak üzere birçok alan için geçerli değildir. Konu ağırlıklı olan birçok sempozyumda çağrı usulü veya katılımcı isteği ile düzenlenen sempozyumlarda uygulanacak usule dair söylenecek birkaç husus vardır.

Sempozyumun katılımcısı olmak için kişinin alanında uzman olduğunu belirten eserleri, çalışmaları yok sayılıyorsa, sadece üniversite ya da ilgili kuruma mensup kişiler davetkâr ise, dışa kapalı anlayış sadece çağrı yapılanları misafir ediyor, onları ağırlıyor, ortaya çıkacak sonuç ile tatminkâr olmayı yeterli sayıyor manası çıkar.

Çoğu zaman, bildiri olarak kitaplaşmış tebliğlere bakıldığı vakit, çoğu ismin sunumlarında bir yenilik ortaya koymadığı, masaya yatırılan meselenin çözümüne dair görüşler ortaya sunmadığı, belirtilenlerin iki kitap, üç makale derlemesinden öte mana taşımadığı, unvan yükselmede müzmin hastalık haline getirilen puan almayla endekslenen etkinliğe kaydığı çoğumuzun malûmudur.

Sempozyumlarda kişinin konuştuğu dil, tebliğin-bildirinin esas lisanı olması gerekirken, uluslararası-beynelmilel sempozyum olduğu belirtilerek, sömürge dili İngilizce özetlerin istenmesi, sempozyumlara katılanların kendi dilleri dışında başka dillerle imtihanını gerektirir. Sempozyum bildirilerinin kitaplaşmış halinde esas alınan İngilizce Özet kıstası, bu sempozyuma katılmamış olanlar için düşünülmektedir. İngilizce diline karşı çıkma gibi bir anlayışımız söz konusu değildir. Kimi sempozyum bildiri kitaplarında katılımcıların kendi ana dilleri ile sunduğu bildirileri-tebliğleri, bu sempozyumun düzenlendiği ülkede tercüme edilme yoluna gidilmemesi, son dönemde ilgili olanların eksikliği midir yoksa ciddiyetsizliği midir?

Arabça, Fransızca, İngilizce, Almanca bilmeyen biri, Türkçe sunduğu bildirisinin bu kitapta yer alması için ne yapmalıdır?

İngiliz’i, Alman’ı, Fransız’ı, Arab’ı kendi diliyle bildirisini sunduğu zaman, kitaplaşan tebliğlerde Türkçe’yi kullanmamaktadır. Birkaç sempozyuma katılmış biri olarak, bildirileri kitaplaşmış sempozyumlarda görünen biri sıfatıyla bizim sempozyum düzenleyicilerinden isteğimiz, sunulan diğer tebliğlerin anlamadığımız, bilmediğimiz dilden aynı şekilde yer almasını izah etme hakkımızın olup olmadığını sorgulama isteğimiz, iyi niyetimizden kaynaklanmaktadır. Konuştuğu dilden tebliğini sunan, yabancı dilden özeti yapma mecburiyetiyle karşı karşıya bırakılan kişiye, ilk elden sempozyum düzenleme kurallarını hatırlatmak, akla ziyan hareket değil midir?

İşi akademisyenlik zırhına bürünerek yapanların, kendi ülkesinde yabancı hale getirilişi, evrensel olarak kabul ettirilmeye zorlandığımız İngilizce Dili’yle özet sunmayı reddeden bizi ve bunu bilerek yapanları yok etme anlayışı, sömürge mantığına karşı olanları cezalandırma mıdır?

Birkaç sempozyumda bildiri sunmamıza rağmen, sadece bu dayatma karşısında tebliğimizin bildiri kitabında yer almasını reddettiğimizi ifade edelim. Birden çok dil bilen sıfatıyla bu karşı duruşumuz, düzenleme kurulu kimlerden oluşuyorsa, kendileri için bir anlam ifade ediyor mu?

Bir sempozyumu düzenleyen kurum ya da kuruluş, sempozyuma kabul edilen kişinin sunduğu tebliğin metnini esas almalıdır. İsterse sempozyum özet kitapçığında katılanların bildirilerini istedikleri şekilde sunuma esas hale getirmekle sorumlu olmalıdır.

Bildirinin-tebliğin ihtiva ettiği manayı anlamaktan uzak olanların ayak direttikleri diğer bir husus, akla ziyan anlayışın kabule yanaşmadığı kişinin işinin ehli olmayı bir yana atarak, imlada, noktalamada, metnin sayfa düzenine ve harf puntosuna duyduğu alakadır.

Bir sempozyumu düzenleyen kurum ya da kuruluş, kendisine teslim edilen metni, seçeceği iki-üç kişilik bir komisyona havale ederek, olması muhtemel yazım hatalarına, imla ve noktalama alanındaki yanlışlıklara müdahale etmelidir. Maalesef, birçok bildiri sunulduğu gibi hatalarla sempozyum bildiri kitabında yer alır. Bunu eksiklik saymayanlar, sayfa düzenine, harf puntosuna uyulmadığını bahane ederek çoğu emek ürünü, göz nuru, yılların vermiş olduğu tecrübeyle ortaya konmuş metinleri kitaplaşan bildiriler kapsamına almamaktadır. (DEVAMI YARIN)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ