USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

ŞEHİR ARAŞTIRMALARI VE BİRKAÇ TESPİT

Diyarbakır ile ilgili kimi hususlara değinmek istiyoruz, bu yazımızda. Elbette Şehir Araştırmaları Merkezi, geneldir, seksen bir ili, yüz ülke şehrini içine alan genel özelliklere sahiptir. Bu makalemizde yer verilen tespitler, hemen hemen seksen ilimizde de aynı özellikler taşımaktadır. Bu nedenle, tespitleri okuyanlar, kendi şehirleriyle benzerlik kuracaktır, ister istemez.

Selçuklu Sultanı Melik Şâh, yıkıntıya dönen Roma Dönemi Yapıyı, ayağa kaldırır ve onarımını yaparak kitâbesiyle günümüze taşır: Ulu Camiî. Bu yapı için daha önce düşüncelerimizi ifade etmiştik. Ne Ashab-ı Kehf'e ne Mar Thoma Kilisesi'ne değineceğiz. Melik Şâh, önce Veziri ve sonradan kendisine baş kaldıran Nizamü'l-Mülk'üHaşhaşî saldırısıyla kaybeder. Hasan el-Sabbah, Melik Şâh'ı da genç yaşta iken öldürtür, fedâîlerine. 1091'de Ulu Camiî Hanefî Kısmını yaptırır, Melik Şâh. Ölümü de bu yapıdan sonraya rastlar. Biz, şehri anlatan kitaplarımızda Nur-Selçuklu Burcu'nu Melik Şâh'ın 1286'da yaptığını yıllardır yazdık. Birçok defa uyardık, ikaz ettik. Bir akl-ı evvelin yazdığı bu yanlış tarih, bir ömür boyunca kara leke misali şehri tanıtan kitaplarda yer aldı. Hangi Allahın Necip Kulu çıktı da bu yanlışlığa değindi, bizden önce?

Selçuklu Devleti'nin varlığını 1500'lü yıllarda gösteren "Resmî Tanıtım Kitaplarımız" var, bu arada. Daha nice yanlışlıklarla örülü anlı-şanlı kitaplarımız bulunmaktadır. Verdiğimiz sadece bir emsal, yeterli değil midir?

Hasan Keyf'te er-Rızk Camiî Minaresi, ParlıCamiî'den aşağı değildir. Mardin'deki Ulu Camiî Minaresi, ParlıCamiî'den farksızdır. ParlıCamiî-İhvan-ı Safa Camiî Minaresi'nin üzerindeki taş ustalığına methiye düzenler, her cuma ve her bayram günü minarenin kılıfından çıkarıldığını ve sonra tekrar kılıfa sokulduğu yalanını söyler, durur. Benim garib insanım, bu minare ile övünürken, kılıfı çalan hırsızı bir türlü merak edemez. Diğer camiî minareleri neden kılıfla örtülmez de bizdeki örtülür? Tamam Evliyamıza mİsk û amber katıldığı söylenilen harç ile minarenin yapıldığını kabul edelim. Bunun kokusunu yakın zamanda duyanlara ne demeli?

Bu şehirde tek sütun üzerine olan ve dört sütun üzerine yapılan Şeyh Mutahhar Camii Minaresi'ni gölgede bırakan Muallak Cami Minaresi'ni bilmekten uzaktır. Dönemin devletini perişan eden, yıkılmasına sebep olan İttihat ve Terraki'nin Lider Kadrosu'ndan Enver'in şehre gelmesiyle Muallak CamiîMinaresi'nin yıktırıldığı çoğunlukla belirtilir. Moğolların çapulcu sürüleri Bağdat'a kadar her yeri kana bularken, uzun camii minarelerini yıktırmadıkları, camii yıkımını yaptıkları gözlemlenir. Hani'de,Lice'de, Silvan'da halen bu minareler camiîsizdurmaktadır. Fakat bizdeki minareyi yıkan biz olduk. Bu minareler, döneminde gözetleme kulesi özelliğini taşımıştır ve yapıları aynı şekildedir. Bu tespiti bu güne kadar yapanlara rastlamayışımız, bu merkezi kurarken, yerinde yaptığımız gözlemler ve kaynaklarda yer alan kimi bilgilerin bir araya getirilişlerinden ortaya çıkmıştır.

Diyarbakır'da hatt sanatı alanında bir çok isim tanınır, araştırmalara bakıldığında bu isimlerle övünen bir çok kişi vardır. Ne yazık ki "Ah Mine'l-Eşk!.." şeklindeki bir hattı, okumak için Arapça bilen birisine ihtiyaç duyulur, hale geldik. Bu ortamda kalkıp Hattat Hamid'i anlatmaya, sormaya gerek var mı? Bir pirinç danesi üzerine Fatiha Sûresi'ni yazan Gubarî'den bahsetsek, kim inanır?

Bizim ressamlarımızdan biri de Denizci Tahsin'dir. Denizci Tahsin hakkında doğru dürüst bir bilgiye sahip değiliz. Hele yakın zamanlarda, 1970'lerde yaşayan Ressam Muzaffer'i kim hatırlar?

Diyarbakır'a dair bin bir zahmete katlanır, fotoğraf çekersiniz, köy köy dolaşır, ilçe ilçe gezersiniz. Çalışmalarınızı başka kaynaklarda isminiz olmadan görürsünüz. Rahmetli Dr. Adil Tekin, günümüzde bunun en barîz misalidir. Şehre dair bir kitap çalışması olduğunda baş vuru kaynağı fotoğrafları olur, öncelikle. Eğer, prestij bir kitapsa iki milyonluk şehirde fotoğrafçı kıtlığı baş gösterir, başka şehirlerden fotoğrafçı ithaline gidilir...

Mimarî alanında bu şehrin kalesine, ibadethanelerine, tarihî ve kültürel yapılarına ilişkin çalışmalar olunca ithalat sürer, şehirde bu işle uğraşan araştırmacılar, işinin ehli isimler kayda alınmaz, bir türlü. Çünkü yabancı daha iyi bilir, işini daha iyi yapar. Sonuçta bize gelenleri önce çevirmezdik, şimdi isteklerden uzak dururuz.

Şehrin araştırmacıları yok sayılırken, onların önüne engel koyan da bu şehirde yaşayanlardır, genellikle. Çünkü yerli olanın, yerel alanda çalışanın bilgisi teste kalkışılır, ilkokul çocuğu misali, "Hadi bakalım, şehrin adı en son ne zaman değiştirildi?" sorusuna muhattap kılınır. Biz ki Dicle Nehri'ne "Fırat Nehri", EsfelBahçeleri'ne "Yaylalar" diyen gezi yazarlarını, Malabadînin Batman ili sınırları içinde yer aldığını iddiadan öte, yalın gerçek olarak yazan araştırmacıları makalelerine konu edinmişiz, bu şehir insanına yazdığı gezi-tanıtım kitabında" hırsız", kimilerine "Uyuşturucu Tacîri" diyenlere karşı çıkan olarak, hala camiî olan yapılara kilise diyenleri ikna edememişiz...
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ