Şehir konulu araştırmalar içinde bulunan biri olarak, yazdıklarımızın genelinde şehir eksenli çalışmalarımız yer alır. Bu sebeple uzun zamandır konu dışına çıkmamaya çalışıyor, doğduğumuz-yaşadığımız şehrin ve beraberinde seksen ilin hakkında kaynak eserleri, belgeleri, <strong>foto</strong>ğrafları temin etmeye çalışmaktayız. Amacımız, bu güne kadar yapılamayanı gerçekleştirmek ve kuracağımız Şehir Araştırmaları Merkezi ile şehrini tanımak, bilmek, tanıtmak isteyenlere hizmet verebilmek. Elbette, bu kolay ve hemen yapılabilecek bir çalışma değil. Özellikle bu hususu belirtmekte fayda vardır.Hayatın her alanında egemen olan şehir anlayışının farkında olmayan, içinde yaşadığımız şehrin tarihinden, kültüründen, sanatından, mimarisinden, müziğinden gittikçe uzak düşen, çoğumuzun bildiği sadece ve sadece kulaktan duyma bilgilerle sınırlı şehir hakkında kaybettiklerimizin sonradan değerini anlarız ve hayı<strong>flan</strong>ırız, dururuz.Haziran 2014'te bulunduğumuz yurt dışı gezilerin birinde başka bir gözle baktığımız şehirlerde tarihe, geçmişe aidiyeti bulunan ne varsa korunmuş, itibar görmüş, dışlanmamış durumdadır.Hollanda, Brüksel, Almanya’nın birçok eyaleti, Fransa'nın birçok şehri aynı şekilde duruyor, geçirdikleri bunca savaşa-kıyıma rağmen. Bizde o denli savaşlar olmadı, Birinci ve ikinci Dünya Savaşı içinde tahribe uğrayan çok şehrimiz olmadı. O <strong>halde</strong> neden bu durumdayız?Almanya <strong>Bremen</strong> Şehri, iki bölümden oluşan, 650.000 nüfuslu bir Eyalet. Bremen Merkezi'nde tarihi yapılar, bu savaşlar sı<strong>ras</strong>ında tahrib edilmemiş, öylece duruyor. Belçika Brüksel'de ünlü olan meydan ve çevresinde her şey yerli yerinde. Paris'te her şey yerli yerinde... Gezip dolaştığımız onu aşkın şehirde olanlarla bitenler, tarihe ve kültüre, kısacası geçmişten gelen mirasın bugünden geleceğe bırakılması ise bizde yapılan nedir?Bizde durum, oldukça farklı. Her yerde bulunan tarihi yapılar, adeta fazlalık misali ya yıkım anı beklenir ya kim olduya kurban gider. Mevcut olanı korumanın mümkün olmadığı ortamda tescillenen yapının kararı, her zaman değişebilir. Kişinin uhdesinde bulunan yapının iç kısımları değişime elverişli iken, başkasında bu değişim asla kabul edilmez.Şehir Araştırmaları'nı tarih, kültür, sanat, folklor üzerinde yoğunlaştırırken edindiğimiz bilgiler, çektiğimiz fotoğraflar, vardığımız sonuçlar oldukça ilginçtir. <strong>Paris</strong> Eyfel Kulesi, günde binlerce kişiyi cazibe alanına çekerken kazanımların ne olduğunu söylemeye gerek var mı? Şan Zelize görmüş entellerimiz, öve öve bitiremedikleri oldukça geniş, kaldırımları caddeye yakın alan. Kilometreyi aşan uzunluktaki yürüyüş, sonuçta ünlü kapısına kadar varır.Eyfel Kulesi'ne kapı<strong>ya</strong> yakın soldan sapmayla giderken özelliğ<strong>ini</strong> aynen korumuş yapılar dikkati çekiyor. Eyfel Kulesi'nin kuş<strong>bak</strong>ışı görünüm alanında farklı müzeleri görürken, insanın sel misali akışı, şehrin ne derecede insana hitap ettiğini gösterir. Kuleye varmadan akan nehir ve Eyfel Kulesi. Nazarımızda bir metal yığını. Fakat, kendisini kabul ettiren bu yapı, şehrin sembolü olmuş durumda. Oldukça iyi korunan kule, ziyaretçilere Paris Kuşbakışını onlarca Euro'ya mal ettiriyor.Bu gezinin sadece ara notlarını verdiğimiz bu makalede, yaşadığımız şehirlerde bu tarz yapıların neden korunmadığı hususudur. Yoksa bizim yurt dışı gezilerimiz değildir, üzerinde durmak istediğimiz.İlk etapta halkın eğitimsizliğinden başlamamalı, yetkililer. Üniversitelerde şehirleri tanıtan birimler mi var? Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın çalışma alanları sadece turiste hizmet amaçlı kıyılarda sıralanmış tatil beldeleri midir? Yetiştirilmiş eleman sayımız ne kadardır? Mevcut kültür ve turizm acentalarının konumu nedir?Bir şehri değil, seksen bir şehri ve yüz dünya ülkesini içine alan merkez kurma çalışmalarımız sürerken, bu önemli alandaki eksikliği doldurma meşgalimizde yalnız olma, yalnız bırakılma ne mana taşır?Şayet bu tarz bir çalışma, başka ülkede yapılsaydı, kapılar bizdeki gibi kapalı mı tutulurdu? Sanmam, kapalı tutulacağını, o kanaatte değilim. Önce kendi insanımıza saygıdan geçer, bu eğitim, sonrasında istenilene ulaşılır.Yıllarını bu işe vermiş, hala çaba gösteren, yılmayan birkaç isim tanırım, şehir araştırmacılığı alanında. <strong>Biz</strong>, ömrümüzü adadığımız bu alanın bir bilim dalı olarak üniversitelerde yer alma iddiasından vazgeçtik, şimdilik. Her şehirde bir mekân sağlansın ve her şehrin bir Şehir Araştırmaları Merkezi olsun derdindeyiz. İlkini Diyarbakır'da düşündüğümüz bu merkez için şimdilik ses seda yok... Yarın açılışı gerçekleştiğinde, bu merkeze açılışa katılanların ne derecede katkı sağladıklarını sorgulanmayacak mı?Festivallere, fuarlara, kimi derneklerin faaliyetlerine aktarılan maddî destek, şehri ne denli tanıtmıştır? <strong>Bas</strong>ımı yapılan onca kitap, neden ve niçin?Merkezimizde bulunan kimi kaynaklara baktığımızda şehri ele alan kitapların her birinde bilgi yanlışlıkları ortada duruyor, bu güne kadar hiç eleştirilmemiş. Çoğu akademisyenin kaleme aldığı bu çok para harcanan kitaplar ya okunmadığı için eleştirilmiyor ya <strong>bal</strong>ık hafızalı oluşumuzdan hatalar gündeme gelmiyor?Anlaşılan bu merkez kurulduğu zamana kadar, rahatsızlığımız devam edecek... Kuruluşu gerçekleştiği vakit, şehre hizmete açılır ve şehrin her yönden ele alınmasını sağlayacak. Seksen bir ile ve yüz ülkeye yönelik çabamızın meyvesini, diğer illerimizde böylesi merkezlerin açıldığını görmekle alacağız."Siz gelin, ilkini kurmada yardımcı olun, mekânı sağlayın, eksiklikleri giderin." derseniz, bu iş olmaz. Çünkü biz, hazır görmüşlüğe alışmışız. Her şeyin hazırına konarız. Bu kültürel çalışmalardan bir rant elde edilmediği için destek sunmayız. Fakat mikrofon ve <strong>kamera</strong> gördüğümüzde mangalda kül bırakmayız.Bir büyükşehirde kişiler referans olmadan, siyasetçiler araya bırakılmadan, tüzel kişilik kazanan derneğe dönüşmeden, vakıfaevrilmeden, sağa sola devrilmeden bir şehri tanıtma değil, bu ülkenin seksen bir ilini tanıtmayı merkezine alan, yüz dünya ülkesini kaynaklarıyla tanıtmayı hedef bilen Şehir Araştırmaları Merkezi, onlarca yazıyla ele alınırken haberdar olmamak, affedilir bir şey değil. Yapacağı etkinliklerle bulunduğu şehri ulusal ve uluslararası arenada tanıtmayı düşünen proje, akamete uğramakla baş başa <strong>kal</strong>ıyorsa, bu iç açıcı durum sayılmaz. Trilyonlar harcanıp böyle bir merkez oluşturulmak istense, başına bir profesör sağına ve soluna birkaç doçent, komisyonuna masa başı akademisyenler yerleştirilse, benzerleri misali, birkaç kitap ve broşür ile sınırlı kalır, yapılmak istenen.Biz, kararlı ve kendimizden emin biçimde, ideal olanı gerçekleştirmeye çalışırken, ileride kimse bize, "Neden haberimiz olmadı, destek verirdik, katkı sunardık." demesin. Ne yazık ki bizde bu tekerrür her daîm oluyor. Bakın biz de bunun farkındayız.