KÜÇE BAŞI“Lütf-u Hakk’a nail oldu saiman/mah-i afvu mağfirettir Ramazan” acaba 2005’ten bu yana her yıl bu mübarek ayın teşrifinden önce okurlarımıza hatırlatmadığımız vaki olmuş mudur bu güzel beyti, çünkü Ramazan-ı şerif ayına hazırlanırken mübarek günlerin çok öncesinden kalbimize, evimize girerdi Ramazan imsakiyeleri..Tekrarında yarar var dedik bu gün bu güzel “mahya” sözünü hatırlatırken, bizden sonra da hatırlansın ve okunsun isteriz, isteriz ki “gönül mahyamızda” ışıldasın bu sözler, değeri bilinsin bir ay boyunca evimizde, gönlümüzde, sofralarımızda bizimle olacak olan sevgili ay..Nasıl mı karşılardık Ramazan-ı Şerif ayını, “hoş” karşılardık, dolup taşardı yüreklerimiz onun sevinciyle, nasıl ki mutfaktaki, “kap-kacağımız” kalaycının elinden çıkarken gümüşü kıskandırırcasına parlardı, kalplerimiz de öyle ışıl ışıl olurdu kendisi ve pırıltısı hiç gitmesin isterdik,Bir gün öncesinde iç kalede “top” patlatılarak haberi verilirdi gelecek kutlu misafirin, niyetlenirdik bu ay boyunca “oruçlu” olmaya, sadece midemize değil, dilimize, gözümüze, kulağımıza ve kalbimize de “niyet” ettirirdik oruçlu olmayı..Acaba yanlış mı olur “oruç” tutanların melekleştiğini söylemek?Ellerimiz tutacak elleri arardı, yoksul olma şartı yoktu tutulacak elleri ararken, tutmak isterdik dargınların, yaşlıların, gariplerin elinden, evimizin kapısı zaten açık olurdu, gönül kapımızı da açardık gelecek olan “kutlu” ayın kutlu misafirlerine”Yaşayan kültürümüzü devam ettirmek için misafirlerimize şatafatlı sofralar kurmazdık, ne varsa mutfağımızda ne pişmişse ikramımız olurdu.Biz nasıl kapılarımızı misafirlerimiz için açık tutsaydık, aynen öyle Allah “cennet kapılarını” bizim için öyle açık tutar, bilirdik Allah’ın rahmet kapısı hiç kapanmaz, ancak bu mübarek ay için özellikle açık olur sekiz cennet kapısı, cehennem kapıları, ise kapalı olur.Cami-i Kebir her günkü uğrak yerimiz olsa da diğer mescitlerin bizden gönlü kalmasın için onları da gezerdik, hayran kalırdık “Behram paşa, Ali Paşa, İskender paşa, Nasuh paşa, Hüsrev Paşa, Bıyıklı Mehmet paşa camilerine.Anlatılmaz “haz” duyardık “Arap Şeyh, Safa; Sahabeler camilerine gittiğimizde, sur içinde on altı tane minareli cami var, bunların dışında o kadar çok mescit vardı ki bir ay yetmezdi bunların tamamını ziyaret etmemize, ilgimiz, sevgimiz hepsine aynı idi, hala da öyledir,Şimdi şehrimizin kalabalıklaşması ve sağlığımızın el vermemesi sebebiyle gidemesek de inanıyoruz ki o şanı yüce, tarihi mabetlerde ibadet etmiş ve “vefat” etmiş cemaatlerin ruhları oralarda “şad” olmaktadır, tıpkı bizim oralarda gittiğimiz zamanlarda “haz” duyduğumuz gibi..Ayrı bir heyecan ve zevk duyardık Cami-i Kebirde ve diğer camilerde “mukabele” dinlerken, dini bilgilerimizi müftü “Molla Halil Özaydın’ı” dinlerken arttırırdık, evlerimizde de yükselirdi yüce kitabımızı tilavet eden hocaların sedaları.Bütün bu saydıklarımız bir aya mahsus değildi, her yıl mübarek ay geldiğinde kaldığı yerden devam ederdi, çünkü kültürümüz gelenekseldi,evimizde bu ay boyunca “mukabele” okuyacak hoca efendileri önceden görür ve söz alırdık tekrar “gelsinler” diye.İç kaledeki eski top sadece bu mübarek ayı haber vermek için patlatılmazdı, iftarlarımızı onunla açardık, sahura onunla kalkardık, biz böyle yaşardık Ramazan aylarını, böylesi duygularla karşılardık o mübarek günleri..Şen olurdu gönüllerimiz, evlerimiz, sofralarımız, mutfaklarımız bu şenlik yalnız varlıklı evlere has değil, “gösterişten, “görsün” lerden, “desin” lerden, “bilsin” lerden” uzak içtenlikle bütün Diyarbekir halkında ve evlerinde yaşanırdı.Sözlerimiz çok eskileri değil, yakın tarihleri hatırlatan sözlerdir, biz o günleri hatırlatırken o günlerde yaşadığımız “Müslim-gayri Müslim” birlikteliğini de hatırlatalım isteriz, “inanca saygı” vardı, yaşama saygı vardı, oruç tutmazdı Müslimler ancak açıkta yemek yemez, çay içmezlerdi, çünkü bilirlerdi ki komşuları, oruçludur, oruçluya da saygı gerekir…Lokantalarımız otuz gün boyunca “kapalı” olurdu, şehrimize gelen misafirler evlerde “iftar” ettirilirdi, çünkü bilirdik ki “misafirin duası kabul olur”Böylesi günlerde böylesi güzellikler sergileyerek karşılardık mübarek Ramazan-ı Şerif ayını..Berhudar olasınız ömrünüze bereket sevgili okurlarım..İZLERHak yarattı bu arşı,Ormanı dağı, taşı,Mü'minlerin gözyaşı,Coşturur denizleri. Allah adını zikret,Nimetine çok şükret,Nurunu gör de fikret,Işıltsın dehlizleri. İslam'dır sönmez ateş,Güneş olmaz ona eş,İnkar denilen ateş,Yakar tövbesizleri. Her doğan mutlak ölür,Ölür ettiğin görür,Hesabı tam vermeyen,Sararır benizleri. Adımı yanlış atma,Gaflet bahrine batma,İstiğfarsız hiç yatma,Kalbinde "af" izleri. Yem olma kuşa kurda,Sakın gel fırsat burda,Tamu denilen yurda,Atmazlar temizleri. Gerçek gül Resulullah (s.a.v.),Hem O'dur habibullah,Seveni sever Allah,Korur kimsesizleri. Mü'min kimsesiz olmaz,Du alemde kaybolmaz,O'nsuz cennetler dolmaz,Abdest, namaz izleri. Mergen, Hak'kı bildiysen,Açıkça söylediysen,Rabbim Allah dediysen,Yolunda "gül" izleri..MEVLÜT MERGEN AMİDİDiyarbekir, 01.02.2015