USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

ÖZLENENDİR UCUZLUK!..

GÖNLÜMCE

UCUZLUK

Elimiz varmaz oldu, çok pahalı eşyaya,

Ateş izin vermiyor, “ceple el” kavuşmaya.

Pahalılık derdine sabırdır ilacımız,

Böyle giderse canım bitmeyecek acımız!..

MM

SÖZ GELİŞİ

Bir yanda “temizlik-maske-mesafe” öte yanda umursamazlık, Diyarbekir’de görüntülendi bir mağazanın “ucuzluk” kampanyasına gösterilen büyük ilgi ve toplanan kalabalık, o gün hiçe saydı Diyarbekir’li “convid 19” gerçeğini, hiç düşünmedi zorla yakaladığı “mavinin” renk değiştireceğini..

Şöyledir kişinin tesellisi; çarşıya çıktığında az mı iç çekmişti alacağı eşyayı pahalı olduğu için alamadığında, eh şimdi ucuzlamış bir reklam sözünden etkilenerek “aldın aldın” öyle ise ne durursun demeye getirdi insanlar o kalabalığı oluşturduklarında.

O mağazada “ucuz” diye reyona bırakılanlar gerçekten ucuz muydu, son kullanma tarihi geçeni yok muydu içlerinde, hem sonra adam aklını ekmek peynirle mi yemişti sabah kahvaltısında, göz göre göre malını (!) yok pahasına elden çıkarıyordu?

Şu soru akla geliyor, “reklam” çok önemli bir hale geldi, firmalar reklamı yapılsın diye milyonları, milyarları gözden çıkarmıyor mu “mankenlere” ya da sanatçılara öderken?

Demek ki bir amacı vardır ucuzlatmanın, sürekli aynı ucuzluğu sürdürecek midir acaba, yoksa Diyarbekir’linin dediği gibi “kıni kıni” mi çıkaracak o günkü zararını?

İşin şaka yönü bir yana gerçekten ucuzluğu özlemiştir insanımız, tuzu kuruların dışındakiler sabah kahvaltısında zeytinin yanına peyniri bırakamazken ekranlara yansıtılan “lüks” kahvaltılı, yemekli masaları seyreden çocuğuna o masayı kuramadığının acısıyla özlemiştir ucuzluğu!..

Eşine kızına bir çift ayakkabı, bir çanta almaktan aciz olanlar reklamlarda insanların gözünün içine sokulan “lüks” ayakkabıyı, çantayı alamamanın elemiyle özlemiştir ucuzluğu.

Memur da olsa, emekli de olsa, işçi de olsa, asgari ücretli de olsa herkes ama herkes özlemiştir ucuzluğu, özlediğine kavuşmak için koşmuştur o mağazanın önünde kalabalık oluşturmaya, hiçe saymıştır “pandemiyi” virüse yakalanmayı!..

Sevgili peygamberimizi (s.a.v.) mealen: “piyasaya ucuzluk getirene Allah rahmet etsin” diye dua eder mübarek sözlerinden birinde, bu duaya muhatap olmak için esnaf, ticaret erbabı, fabrika sahipleri kalabalık oluşturmuyor, sıraya girmiyor ucuz eşya satmak için..

Bir zamanlar var olan “narh” mecburiyeti bugün yok, çünkü serbest piyasa ekonomisi var, işte o ekonomidir ucuzluğu özleten, bankadan kredi almasını direten, hatta tefeciye yönelten!..

Görünürde çarşı pazara çıkmak serbest, vitrinlere bakmak da serbest, mağaza görevlisine “şunu indir” ya da “şunu paketle” demekte serbest, ancak aynı serbestlikle el cebe inmiyor, aynı serbestlikle “nakit” ödeme” yapılamıyor, zira kart “yetersiz bakiye” dedirtebilir..

Bu gün alıştığımızın hilafına gelişti söyleşimiz, bu ülkede yaşayan, ucuzluğa özlem çeken milyonlardan biriyiz, özlemler dile getirildiğinde değer kazanır değil mi?

Sevdiğinden ayrılan, gurbete gidenlerin özlemi biter bir gün, acaba ucuzluğa özlem duyanların hasreti bir gün biter mi? Sorusunu sormadan bitirmedik söyleşimizi.

Şunu da son not olarak kaydedelim; ola ki piyasadaki siyasilerden her biri, ya da hepsi seçimleri kazanmak için “ucuzluk getireceğim” derse zinhar kanılmasın o sözlere, zira o sözleri hayatımız boyunca her seçim döneminde dinledik,ucuzluğu görmedik, sadece beklentimizi ve özlememizi büyüttük..

Selam ve dua ile.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ