USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

ORUÇ GÜNLERİNE HAZIRLIK!..

GÖNLÜMCE

KARŞILAMA

Mübarek ay geliyor, rahmet mağfiret yüklü,

Hazırlanın canlarım bu gelen kutlu çünkü.

Günlerle sınırlıdır, kavuşana ne mutlu,

Onun kadrini bilen cennetlere umutlu!..

MM

SÖZ GELİŞİ

Bizim söyleşilerimiz “gündem” dışıdır, çünkü dünyanın üç taşını eline vermişiz, onu sevenlere bırakmışız “gündem” ile ilgili konuları yazmayı, bizim gündemimiz değişmez iki maddeden oluşur, 1) Diyarbekir sevdamız, 2) inancımızla ilgili düşüncelerimiz, yıllardır hep bu ikiliye önem verdik, gündem dışına çıktığımız zamanlarda ise kendimizi sanki dünyanın dışında gördük.

Diyarbekir dünyanın içinde bir şehirdir, inancımız ve düşüncelerimiz de yine dünya çerçevesi içinde yer alır, lakin her iki maddede siyaset içermez, ideolojik değildirler, bu tespitten sonra haftaya bu akşam ilk teravihini kılacağımız mübarek Ramazan-ı Şerif ayına girmiş olacağız, şimdiden bu mübarek aya “hoş geldin” deriz, oruç günleri süresince her gün olmasa da bazı günler “geçmişe” gidecek hatıralarımızın içinde yer alan güzellikleri sizlere aktarmaya çalışacağız.

Bu mübarek ay gelmeden günler önce heyecanı girerdi kalplerimize, evlerde hanımlar mutfaklarında ne kadar bakır kap, kacak varsa hepsini toplar ve kalaya gönderirlerdi, hiç misafir gelmese bile evlerde iftar yemekleri bakır kaplarda pişer ve öyle servis edilirdi, ki Diyarbekir evleri misafir sever evlerdir.

Evin reisi hanımına: “hürme der ve devam ederdi, kilere baktın mı, bir eksiğimiz var mı, boşalan küpler varsa tamamlayalım” derdi, eğer varsa boşalan küp hemen tedarik edilirdi biten zahire “un” en önemli gıda maddesi idi, çünkü ekmek çarşıdan hazır gelmez hanımlarını yoğurup günlük olarak fırına gönderdikleri  “taze” ekmek konurdu sofraya..

O zamanlar buz dolabı yoktur, onun için kasaptan günlük ihtiyaca göre et alınırdı, sebze de öyle, mevsimine göre hazırlık yapılırdı evlerde,  tabii bu hazırlıklar deyim yerinde ise “fiziki” hazırlıklardır, bir de “manevi” hazırlık vardır ki kabir ziyareti yapılır, oruç tutmak için hem bedeni temizlik ve hem de kalp temizliği, yani tövbe, istiğfar unutulmazdı.

Hemen her evde “şerbet takımı” vardır, çünkü iftar sofralarının vazgeçilmezdir şerbet, meyan şerbeti dışarıdan getirilirken diğer gül şerbeti, vişne, limonata gibi içecekler evlerde hanımlar tarafından hazırlanırdı, teravihe gidecekler hemen iftardan sonra evden çıkmadan bir bardak çay yetiştirilirdi.

Bütün bunlar hemen her evde yapıldığı için mübarek Ramazan ayına bir ev değil bütün bir Diyarbekir hazırlanmış olurdu, Ramazandan bir gün önce ikindi vaktinde üç defa top atışı ile bu mübarek ayın geldiği haber verilirdi, hiç unutmam merhum H. Necati Yandı ile birkaç kişi özellikle Mardin kapıdan çıkar gelecek olan bu mübarek ayı  “tekbirler getirip salavat okuyarak karşılardık.

Çünkü Mardin kapının ötesinde yol giderdi, Medine’ye, Mekke’ye, Bağdat’a ve diğer bütün kutsal şehirlere, böylesi bir inanç vardı yüreklerimizde o inanç hala yüreklerimizdeki yerini korur, şimdi çıkamasak da Mardin kapıdan dışarı, yönümüzü kıbleye çevirir, tekbirimizi getirir, salavat-ı şerifeyi yine okuruz, çünkü bu kutsal misafir her yıl gelir.

Haftaya bugün  bu mübarek ay tekrar gelecek, bu günden heyecanı kalbimizi sardı, o güne kavuşamazsak bile “niyetimizi” şimdiden getirdik, duamızı da şöyle yaparız: “Rabbimiz! Bizi Recep ve Şaban ayına kavuşturduğun gibi Ramazan-ı Şerife de kavuştur” bu niyetle ölürsek sonsuz kerem sahibi olan Rabbimiz oruç tutmuşuz gibi bizi öte alemde sevindirir!..

Ki, o sevinç şimdiden gönül hanemizin içindedir…
Selam ve dua ile.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ