Diyarbakır’ın merkezi yerindeki Ulu Cami başlı başına bir kitabeler müzesidir.Caminin duvarları, Latinceden, Kufi yazılara kadar hemen her dönemden kalma fermanlar, duyurular dualar vardır.Hıristiyanlıktan önce de yine tapınak olduğu bilinen Ulu Cami, kentin Müslümanlar tarafından alındığı tarihe kadar Mar-Toma Kilisesi olarak hizmet veriyordu.Müslüman ordularının kente girmesiyle camie çevrilen bu tapınağın özelliğinin korunması da dinler arasındaki hoşgörünün bir başka örneği. Bizanslılar ve Romalılar döneminden kalma zarif işlemeli KORENT Biçimi sütunları, bir kilisenin mimari özelliğini taşıyan orta bölümdeki çatı, bazı sütunlardaki Latince yazılar, ana giriş kapısının üzerindeki hayvan kabartmaları, Zinciriye Medresesi’ne (Eski Müze) açılan batı kapısının üzerindeki üzüm ve şarap çanağı figürlerinin olduğu gibi korunması, bu hoşgörünün çarpıcı belgeleri.Ulu Caminin bir başka özelliği de burada hem Şafiler, hem de Hanefiler için ayrı namaz bölümlerinin olması. Zaten, eski yıllarda her iki mezhebinde ayrı müftüleri varmış. Bu yönü ile de Ulu Cami büyük önem atfedilir.Anadolu’nun en eski camii olmanın ötesinde, Müslüman âleminde 5. Harem-i Şerif olarak da ün yapan Ulu cami için Evliya Çelebi seyahatnamesinde şöyle der; ‘’Tarihçiler bildirirler ki, bu eski ibadet yeri ta Hazreti Musa zamanında yaptırılmıştır. Bahçe sütunlarının sağ tarafında İbranice tarihi vardır. Kale her kimin eline geçmiş ise, burası yine mabet olarak kalmıştır. İçinde öyle ruhaniyet vardır ki, bir kimse iki rekât namaz kılsa kabul olunduğundan kalbi şahitlik eder…Kilise olmadan önce putperestler tarafından tapınak olarak kullanıldığı bilinen Ulu Cami için de kentte çeşitli efsaneler dilden dile dolaşır.Eski yıllardan beri anlatılan bir efsaneye göre; Ulu Cami minaresinin altında üzerinde ‘’Açan Pişman Açmayan Pişman’’ diye yazan küçük bir kapı vardır ve bu kapı dünyanın en büyük hazinesinin girişidir. Diyarbakır’ı ilk kuran hükümdar Amid tarafından buraya saklanan hazine, sadece Diyarbakır bir felaketle karşılaşıp yıkıldığı zaman onarımda kullanılmak için çıkarılabilir. O zamana kadar hazinenin hırsızların eline geçmesini önlemek için kâhinler tarafından çeşitli büyüler yapılmıştır. Kapı ancak bu büyüyü bozabilecek biri tarafından açılabilir…Kent yıkıcı bir felaketle karşılaşmadıkça büyünün bozulması mümkün olmayacaktır.Söylentilere göre; Bu kapıyı şimdiye kadar yalnızca bir imam açmaya yeltenmiş. Açar açmazda kapıdan öyle bir yakıcı ışık saçılmış ki, imam olduğu yere yığılıp kül olmuş.Bu olaydan sonra kapıyı açmaya hiç kimse yeltenmemiş. Sonraki yıllarda da kapı bir duvarla örülerek gizlenmiş.