30 Ekim 1918 günü imzalanan Mondros Mütarekesiyle Anadolu’nun dört bir yanı itilaf devletleri arasında paylaşılmış, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun tamamı Ermenilere bırakılmıştı.Bu mütarekeye karşı Anadolu halkı büyük bir öfke içinde ve galeyan halindeydi. Anadolu’nun dalgalanan öfkesi İstanbul’u da etkiliyordu. Yurdun her yanında, kurtuluşa giden yolda birlik sağlamak üzere örgütlenmelere gidiliyor, cemiyetler kuruluyordu.Diyarbakırlılar Anadolu’nun yer yer işgalini üzüntü içinde izlemenin ötesinde düzenledikleri mitinglerle de tepkilerini dile getiriyorlardı. Özellikle İzmir’in işgali üzerine kentte düzenlenen büyük miting sonrasında işgale karşı direniş güçleri oluşturulması girişimleri başlatıldı.Tam da bu günlerde Sadrazam Ferit Paşa’nın Vilayet-i Sitte’nin Ermenilere terk edildiğini belirten bir tebliği yayımladı. Buna göre; Doğu bölgemizdeki 6 vilayet, Diyarbakır, Muş, Bitlis, Sivas, Erzurum ve Elazığ o günlerdeki tanımlamasıyla; Vilayet-i Sitte, Ermenilere terk edilecekti.Sadrazamın tebliğine karşı Diyarbakır’da tepkiler büyüdü ayaklanmaya dönüştü. Telgrafhane işgal edildi. Maniplelere el koyan halk, saraya özellikle de Sadrazam Ferit Paşa’ya mesajlar yağdırdılar. Çekilen telgraflarda karar iptal edilmedikçe telgrafhanenin terk edilmeyeceği belirtiliyordu.Telgrafhane işgal edildiği gün kentte bulunan Süleyman Nazif, bizzat kaleme aldığı sert bir telgrafla Sadrazam Ferit Paşa’ya adeta ateş püskürüyordu: Süleyman Nazif’in kaleme aldığı telgrafta şöyle deniyordu.‘’Vilayet’i Şarkiye, Arnavut babanızdan kalmış mülki mevrusunuz (mirasınız) değildir ki Ermenilere peşkeş çekiyorsunuz…’’Süleyman Nazif bu olayda, Padişah Abdülhamid’e de gerçekten çok cesur ifadelerin yer aldığı uzun bir telgraf çeker. Telgrafın son cümlesi şöyledir.‘’……Ermenilere, Avrupa erbab-i semahatı tarafından verilecek imtiyazatın sütur ve sahaifini kınamazla bozacağımızı müttehiden ilan ederiz…’’Sözün kısası; Diyarbakır ve Diyarbakırlılar her zaman Kurtuluş Savaşının içinde, hatta ön saflarında olmuşlardır.Daha 1916’daki Rus işgali günlerinde Mustafa Kemal Paşa’nın komutasında Kulp, Muş, Bingöl dağlarında açılan cephelerde verilen savaşlarda binlerce Diyarbakırlı kanını akıtmış, canını vermiştir.Kulp ŞEN Yaylasındaki kanlı savaşlarda verilen 6000 şehidin çoğu Diyarbakırlıdır.Bunun kanıtı kentin merkezinde göğe saplanmış bir süngü gibi yükselen ZAFER ANITI’dır. 30 Ağustos 1972 günü törenle açılan Zafer Anıtının kaidesini oluşturan burçların içindeki tunç plakalarda tam 263 gazi, malul gazi ve şehidin isimleri vardır.