Bir zamanlara Diyarbakır Ali Paşa’da erkek çocukların oyun alanı genellikle mahallenin ortasındaki, ter edilmiş Hızır İlyas Kilisesiydi. Bu Kilise bazı kaynaklarda, Kozma Rum Kilisesi olarak da geçer. Rusların doğu illerini işgal sırasında Kars, Ağrı, Muş. Van ve Bitlis’ten göç eden vatandaşların bir bölümü bu kilisede iskân edildi. Mahalle halkının muhacir dediği aileler birkaç yıl barınak olarak kilise, daha sonraki yıllarda birçok cami ve kiliseyle birlikte askeri barınak olarak kullanıldı. Boş olduğu yıllarda kilisenin bahçesi çocukların oyun alanıydı. Biraz büyük çocuklar, camları kırık pencerelerinden girer, içinde saklambaç oynardı.Kilisenin geniş yüksek tavanlı salonu, çevresinde koridorları iç balkonları vardı. Balkonlara, bu koridorlardan taş basamaklı merdivenlerle çıkılırdı. Tavanı tutan uzun taş sütunlar arasında, çan kulesine çıkan merdiven kovuklarında Güvercinler yuva yapmıştı. Yükseklerdeki renkli vitray camlı pencereler çocukların güvercinleri kovalarken lastik sapanla attıkları taşlarla parçalanmıştı. Yerlere dökülmüş kırık renkli cam parçalarıyla almacasına bilye oynarlardı. Kilisenin karanlık dehlizlerine, iç odalarına girmeye korkarlardı. Dış avludaki derin kuyu, çocukların attığı taşlarla doluydu…Kiliseyle ilgili çeşitli söylentiler arasında, buradan Meryem Ana Kilisesi’ne ve sur dışına açılan gizli yollar bulunduğu da vardı. Zaten, kentteki tüm kiliselerin birbiri ile gizli yollarla bağlı oldukları, bu gizli yolların çoğunlukla avlular5daki kuyuların içinde olduğu, bazılarının da rahiplerden başkasınca bilinmediği öteden beri söylenir. Rahipler, özellikle de rahibeler bu gizli yollardan kiliselere gidip gelirlermiş. Meryem Ana Kilisesi ile ilgili bir başka söylentide ise, bura ile Urfa kapı arasında kapalı bir yol bulunduğuna dair.Kiliselerin gizli hazineleriyle ilgili söylenceler vardı. Bu söylenceye göre; Her kilisenin özel bir hazine odası vardır. Bu oda kalın duvarlar arasındadır. Duvarlar arasına gizlenmiş hazine odaları GÂVUR CİNLER Tarafından korunmaktadır. Hazine odalarını bekleyen GÂVUR CİNLER, buralara tılsımlı duayı okumadan girmeye kalkışanları yakıp kül edermiş.Diyarbakır’da cemaati bulunmayan Bizans döneminden kalma Kilise, 1940’lı yıllardan sonra bazı şahıslar tarafından çeltik deposu ve fabrika olarak uzun yıllar kullanıldı.