ŞİİRİZMİT DEPREMİNDE 17.000 BELKİ DAHA FAZLA İNSAN ÖLDÜ, O GÜN HALA UNUTULMADI VE BİZ O GÜN DUYGULARMIZI “DEPREM” DİYEREK DİLE GETİRMEYE ÇALIŞMIŞTIK, TEKRAR EDERSEK DEPREMLERDE ÖLENLERE ALLAH’TAN RAHMET, MAĞFİRET DİLERKEN HAYATTA KALANLARIN DA ACILARINI PAYLAŞIRIZ.D E P R E MMışıl mışıl idi uykular, tatlı,Rüyalar toz pembe, umutlar taze.Çok renkli binalar üst üste katlı,İtalyan koltuklar, billur avize. Şurası salondu, burası mutfak,En son model idi yatak odası,Seramik tuvalet, banyo çok sıcak,Henüz alınmıştı şu genç odası. Ödenmemiş çek’ler senetler vardı,Nakitler dövizler, zümrüt takılar.Şurada nofrost bir dolap vardı,Karşıki binada yeni komşular. Abdullah beyler, Gülsün hanımlar,Mutluluk tablosu evlerindeydi.Elmalar kızarmış, dalda salkımlar,Narlar Faruk beyin bahçesindeydi. Henüz bitirmişti beş katlı evi,Caymazların oğlu şu Hacı Recep.Polis Oktay devretmişti nöbeti,Yükünü almaya hazır bir şilep. Daha nice nice araba, villa,Han, hamam, apartman kıymetli yapı,Göklerden yerlere: “depren ve salla!..“Yıkılsın temelden binlerce yapı” Enkaza dönüştü şu mamur dünya,Hayaller, umutlar göçük altında.Bölündü uykular, bölündü rüya,Sevaplar, günahlar insan sırtında. Bir uyarı olsun ibret alana,Dönüşler başlasın en kısa yoldan.Gözyaşı ve hasret arta kalana,İzmit’ten, Bursa’dan ve İstanbul’dan. Küçük kıyamettir kopan aslında,Nefsi-nefsi diyor anayla - baba,Minnacık yavru göçük altında,Akla gelmez oldu altın ve para. Gönlümü aşkınla depret Allah’ım,Günah enkazının altındayım ben.Acı bana çünkü çoktur günahım,Esirgeme, lütfunu, affını benden!..MEVLÜT MERGEN AMİDİDiyarbekir, 31.08.1999BİR YORUM1999 KOCAELİ DEPREMİNİ UNUTMADIK!..Dünyamız, kurulduğundan daha doğrusu insanla buluştuğundan bu yana felaketlerden yakasını kurtaramamıştır, nice tufanlar görmüş, nice depremlerle sarsılmış, nice salgın hastalıkların tanığı olmuştur, içinde yaşanılan şu günlere gelindiğinde convid 19 salgınının, sellerin, yangınların ve depremlerin verdiği tahribatlar bitmiyor..Seller oluyor evler yıkılıyor, insanlar ölüyor, virüs salgınında da hakeza binlerce değil milyonlarca insanın öldüğünü görüyoruz, şu son yangınlarda ise hem insanlarımız öldü, hem de ormanlarımız yanarak büyük hasar gördü, yani felaket felaket üstüne yaşandı, yaşanıyor.Böylesi büyük felaketler yaşanırken insan an itibariyle etkileniyor, tedbir diyor, gördüğü zararların telafisi için çalışıyor ancak giden canlar geri gelmiyor, yıkılan, yakılanlar yenilenebiliyor hepsi o kadar, çünkü insan gücü bir yere kadar iş görebiliyor, yeni bir sel felaketini yeni bir yangını, yeni bir depremi önleyemiyor, çünkü insan hem güçsüzdür, hem de gafildir..Kocaeli depreminin ardından ne kadar çok dile getirildi, eski binaların yenilenmesinin gerektiği, bunun için “kentsel dönüşüm” dendi, yasa bile çıkarıldı bu konuda,ancak elimiz yüreğimizde “ya bir deprem daha olursa?. “ Olmaz mı? Hele birde deprem çığırtkanlığı yapan bazı sözüm ona akademisyenlerin “büyük deprem” korkusunu kalplere yansıyan tavırları!..Deprem yine olur elbette, çünkü hep olmuş, o zaman nasıl bir hazırlık içinde olması gerekir insanın? Saydığımız felaketlerin her birisi ayrı bir ibret tablosudur, insana şu söylenmektedir bu felaketlerin diliyle:“Felaket olarak gördüğünün ötesinde bir felaket daha vardır ki sen ona hazırlanmalısın, sen nasıl ölümlü isen üzerinde yaşadığın bu dünyada ölümlüdür, görmez misin ne kadar çok depreniyor, ölüm yatağındaki hasta misali titriyor, o da senin gibi son gününü bekliyor.Ölmek ise yok olmak demek değil, seni ebedi bir hayat bekliyor ve o hayatta yangın yok, sel yok, deprem yok, salgın hastalık hiç yok, orası yokluk diyarı değil, varlık diyarıdır ki orada cennet vardır, cehennem vardır..Sağlam bina istemekte haklısın, ancak o bina dünya üzerinde inşa ettiğin binadan öte, ebediyet yurdunda kalacağın binanın sağlam olması gerekir, yaşanılan felaketlerden ibret al ve kendini o güne, yani kıyamet gününe hazırla..Kulağımızı verebilirsek bütün bunları duyabiliriz, sellerin, yangınların, depremlerin dilinden!..Selam ve dua ile.