GÖNLÜMCEBARBARKadın cinayetini “barbar” olan işliyor,Kadınlar değişse de “kalkan el” değişmiyor.Kadına “ipotek” kor, sözüm ona sevdiyse,İblis “onu öldür” der, başkasıyla gördüyse!..MMSÖZ GELİŞİBitmediği gibi biteceğe de benzemiyor kadın cinayetleri, hemen her gün bir başka yerde bir başka şekilde öldürüldüğüne tanık oluyoruz kadınların, onları “taciz” edenlere, “öldürenlere” en ağır cezaları amir kanun hükümlerinin olmasına rağmen bitmiyor kadın cinayetleri..Pankartlara yazılıyor “kadın cinayetlerine “dur de” isteğine rağmen bitmiyor bu cinayetler,sanılır ki tek elden ve tek bir yerden yönetiliyor eli silaha, eli bıçağa ve daha başka öldürücü aletlere giden bu caniler, oysa kadın hiçbir zaman öldürülmeyi “hak” etmiyor, yine de bitmiyor kadın cinayetleri..Acaba geçmişten günümüze gelen bir alışkanlık mıdır bu barbarlık, değil, çünkü geçmişte kadın “saygındır” evinde otursa da saygındır, tarlada çalışsa da saygındır, bu saygınlık ona onu yaratan tarafından verilmiştir.İslam güneşi henüz cihanı aydınlatmamışken kadın “insan bile sayılmıyor, her türlü hakarete uğruyordu, çünkü insanlık “cehalet” devrini yaşıyordu, o devirde kız çocukları dünyaya geldiklerinde “utanç” vesilesi oluyor, diri diri toprağa gömülüyordu, Allah “alemlere rahmet” olsun diye sevgili peygamberimizi gönderdi ve kadın saygınlık kazandı.O zaman sormak gerekir acaba ne oldu da kadın tekrar devri cehaletteki gibi hakaretlere maruz kalıyor, tacizlere uğruyor, öldürülüyor üstelik suçlulara ceza dahi veriliyor ama bitmiyor kadın cinayetleri, akla gelen ilk sorudur devri cehaleti ortadan kaldıran ve kadına ve kadınlığını veren İslam, başka ber deyimle ilahi yasa “tedavülden mi kalktı?”Soruyu devam ettirelim; “Alemlere rahmet” olarak gönderilen sevgili peygamberimiz(s.a.v.) aramızdan ayrıldı diye mi hortladı “devr-i cehalet?”Hayır!..Bir kere değil, bin kere, milyon kere hayır, o şanı yüce peygambere ve dolayısıyla bütün insanlığın kurtuluşu için gönderilen İslam “değişmez” değiştirilemez, sadece Müslümanlara değil, bütün insanlığa ygulanmadığı için hortladı devr-i cehalet ve o devirdeki karanlık..Günümüzde kadın “özgürlük” mücadelesi veriyor, ancak bu özgürlüğün sınırı var mıdır, yoksa sınırsız bir özgürlük mü isteniyor, sözünü ettiğimiz o devirde kadın giyim-kuşam yönünden sınırsız özgürdü, hatta öylesine özgürdü ki Kabe’nin etrafında anadan doğma, çırıl çıplak dönebiliyordu.Acaba devr-i cehaleti mi hatırlatıyor günümüzde bazı kadınların camilere, türbelere ve kabristanlara belden aşağısı sanki çıplak gibi gitmeleri?Aslında yalnız kadınlar değil bütün insanlık huzursuzdur günümüzde, denebilir ki insanlık bir arayış içindedir, yol göstericiler işin ehli olmadıkları ve insanlar uysun diye çıkarılan yasalar “ilahi” yasaya uygun olmadıkları için bitmiyor kadın cinayetleri, huzursuzluk, terör ve ötesi..En azından biz böyle düşünüyor ve inanıyoruz..Selam ve dua ile.MESİRE ŞEHRİYDİ DİYARBEKİR’İMBakmayın yeşilin solmuşluğuna,Mesire şehriydi Diyarbekir’im.Adları yaşarken yok olmuşluğuna,Mesire şehriydi Diyarbekir’im.“Göğsü güzel” diye bir yeri varmış,Burada göğüsler aşkla çarparmış,Seven sevdiğine durmaz koşarmış,Mesire şehriydi Diyarbekir’im.“Gam götürmez” gamzedelerindir,Kalpte gam yaresi hayli derindir,Her yanı ağaçlık çokta serindir,Mesire şehriydi Diyarbekir’im.Bilirsin “şemsiler” Dicle’ye karşı,Çimlere oturan seyreder arşı,Sonradan kabristan oldu yukarsı,Mesire şehriydi Diyarbekir’im.“Kumarhane” ise surların dibi,Mesken tutar imiş şehrin garibi,Kuştüyü yatağa benzermiş çimi,Mesire şehriydi Diyarbekir’im.“Küncülü bahçe”yi görenler bilir,Burada ağaçlar göğe yükselir,Şehrin hanımları her Cuma gelir,Mesire şehriydi Diyarbekir’im.“Osman ağa” dahi bir ünlü bahçe,Dalında bülbül var, üzgündür serçe,Elvan elvan güller, kim neyi seçe?Mesire şehriydi Diyarbekir’im.“Cin Ali” bahçesi daha dün vardı,Kara höbüründe bal tadı vardı,Kaybolan kültürün elemi sardı,Mesire şehriydi Diyarbekir’im.Hele o “benu-sen” nasıl anlatsam,Hüznüyle uyanıp derdiyle yatsam,Hatun kastalında marul yıkasam,Mesire şehriydi Diybekir’im.“Erdebil’e” halkım “berdebil” dedi,Meyan şerbetine “gel” sebil dedi,Dede torununa iyi bil dedi,Mesire şehriydi Diyarbekir’im.“Keşiş değirmeni” ilk kez işittim,Bilir diye “Musa Tutka”ya gittim,Ağzından bal akar, dinlerken bittim, (*)Mesire şehriydi Diyarbekir’im.Yaşayan sadece “Gazi köşkü” var,Onarım çok görmüş, yıkmamış yıllar,Dicle kenarında bir de “Esfel” var,Mesire şehriydi Diyarbekir’im!..Diyarbekir, 13.03.2006(*) Musa Tutka’yı rahmetle anıyoruz, bizim Diyarbekir’de olmadığımız günlerde vefat haberini almış ve üzülmüştük.