KÜÇE BAŞIBazı aklı evveller her sene sıcakların bitmesiyle şöyle konuşurlar: “iklim değişti, bundan böyle sıcaklar olmaz” bu sözleri inandırıcı olsun diye de şunu eklerler: “Diyarbekir yakınlarındaki barajlardan sonra eski sıcaklıklar kalmaz” bu sözlere gülüp geçmişizdir.İnanmadık bu sözlere çünkü biz görür ve biliriz ki her sene bu mevsim geldiğinde bu sıcaklar yakıp kavuruyor ciğerlerimizi, eğer barajlar söylendiği gibi bütün bir şehre serinlik verecek olsa idi bu “eyyam-ı bahur” günlerinde güneşin altında 50 dereceyi gösteren hararet hiç olmazsa biraz düşerdi.Deve geçidi barajına hayli gitmişliğimiz var, oraya insanlar hem piknik yapmak hem de serinlemek için giderler lakin umduklarını bulamazlar, çünkü baraj ve çevresi de sıcaktır.Biz bu şehirde geçirdiğimiz seksen yılın tamamında bu mevsim geldiğinde aynı sıcakları gördük, hatta bu sıcaklarda mübarek Ramazan ay geldiğinde Diyarbekir’lilerin oruç tuttuklarını da gördük, yapay serinleticiler yoktu, İç kaledeki fabrikada buz imal edilir şehre kalıplar halinde getirilirdi.Gözlerimiz evlerimizin avlusundaki ağaçlara takılı kalırdı “yaprak kıpırdamıyor” sözü o günlerden bu günlere “hatıra” olarak kaldı da esnaf işlerinin “kesat olduğunda “yaprak kımıldamıyor” der.İçinde yaşadığımız dünya ve bütün kainatın tek sahibi vardır Allah, söz O’nun sözüdür, dünyayı yarattığından bu yana o nasıl dizayn etmişse öyle gelip geçiyor mevsimler, insanlar değiştiremezler, hatta değiştirmeyi bile düşünemezler, çünkü güçleri yetmez.Güçleri yetmediği içindir ki depremler önlenemiyor, sellerin önüne geçilemiyor, hortumlar sadece seyrediliyor, şimşekler çakmasın diye tedbir alınamıyor, çünkü insanın gücü ilahi gücün yanında yok sayılır.Sur içindeki evler bu şehrin sıcaklığı göz önünde tutularak yapılmış, 60-70 santim kalınlığındaki toprak karışımı taş duvarlar, toprak damlar sadece belli bir mekanı serin tutmak amacı ile yapılmış, “soğuk hava deposu” gibi idi kilerlerimiz, sıcağın etkisinden korunmak amacını taşıyordu damlara “taht” kurup uyumak.Dicle’nin kenarındaki “hülleler” yazlıkları idi Diyarbekir’lilerin, “Sivrice yani göl” kimsenin aklına a gelmezdi orada “yazlık” evler yapma fikri, çünkü bilinirdi ki Diyarbekir her yaz mevsiminde tıpkı bu sene olduğu gibi sıcak olur.Sıcaklardan kimse korkmazdı ama yaz günlerinde çoğalan “yılan-akrep” korkuturdu, Tarancı’m ne güzel söylemiş: “alıştığımız şeydi yaşamak” tıpkı ömrünü bu şehirde tamamlamakta olan bizlerin “alıştığımız şey oldu sıcaklarda Diyarbekir’de yaşamak.Yeni nesil sanki alışmak istemiyor ki barajlardan medet umuyor, oysa barajların suyu kendilerine bile yetmiyor kuruyor, toprak zemini ortaya çıkıyor, ihtimaldir birkaç gün sonra sıcaklar yerini serin havaya bırakır ve o aklı evvellerin “iklim değişti, artık sıcaklar olmaz sözüne biz yine güler geçeriz.Sağlıcakla kalınız, ömrünüze bereket sevgili okurlarım.