Anne baba olmak, kuşkusuz dünyanın en zor mesleklerinden biri. Çocuğumuzun iyi yetişmesi için elimizden geleni yaparken, bazen farkında olmadan onları zorlayabiliyoruz. Bu baskının en büyük kaynaklarından biri de, çocuklarımızı başkalarıyla kıyaslamamız. Peki, çocukları karşılaştırmanın zararlı olduğunu gerçekten biliyor muyuz? Özellikle sosyal medyanın her an elimizin altında olduğu bir çağda, çocuklarımızın başarısı, yetenekleri ve hatta fiziksel görünüşleri bile kolayca karşılaştırılıyor. “Bak, komşunun çocuğu ne kadar başarılı” ya da “Senin yaşındaki çocuklar çoktan yürümeye başlamıştı” gibi cümleler belki de bir anlık hayal kırıklığı ya da iyi niyetle ağızdan çıkıveriyor. Ancak bu cümleler, çocukların öz saygısını zedeleyebilir. Her çocuk bir bireydir. Her birinin gelişim süreci, ilgi alanları ve yetenekleri farklıdır. Kimi çocuk matematikte parlarken, diğeri sanatta olağanüstü yetenekler sergileyebilir. Kimi çocuk erken yaşta yürümeye başlarken, kimi daha geç adım atabilir. Bu farklılıklar, onların kişisel yolculuklarının bir parçası. Onları sürekli başkalarıyla karşılaştırmak, hem özgüvenlerini yıkabilir hem de kendilerini olduğu gibi kabul etmelerini zorlaştırabilir. Çocuğunuza verebileceğiniz en büyük hediye, onun benzersiz olduğunu kabul etmek ve her adımında ona destek olmaktır. Başarılı olmak elbette ki önemlidir, ama başarı sadece sınavlardan alınan yüksek notlarla ölçülmez. Empati kurabilen, yaratıcı düşünebilen, problem çözme becerisine sahip ve en önemlisi mutlu bir birey olabilmek, aslında hayatın en büyük başarısı değil mi? Çocuklar, kendilerine sunulan koşullarda ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışırlar. Onları karşılaştırmak yerine, onları teşvik etmek, cesaretlendirmek ve her başarılarının arkasında durmak, kendilerine olan güvenlerini artırır. Bir çocuğun en büyük motivasyonu, ailesinden aldığı destektir. Unutmayalım ki karşılaştırmalar, sadece çocuklarımızın değil, bizim de üzerimizde baskı yaratır. Her anne baba, çocuğunun en iyi şartlarda büyümesini ister, ama mükemmellik diye bir şey yoktur. Herkesin kendi yolculuğu, kendi hızı ve kendi başarı tanımı vardır. Çocuklarımızı başkalarıyla kıyaslamadan, onları oldukları gibi kabul edelim. Çünkü her çocuk, tıpkı bir parmak izi gibi, eşsizdir.