KÜÇE BAŞIOn yedi yıl oldu yerel gazetelerde okurlarımızın karşısına çıkışımız, bu süre zarfında defalarca dile getirerek dedik ki, “bizim, ne seyda, ne mele, ne de hoca gibi bir unvanımız var, sadece dinlediklerimiz ve okuduklarımızdan edindiğimiz, günlük yaşantımızda uygulanması “gerekli” olan “dini” bilgilerimiz ve kültürümüz var,“Alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili peygamberimizin (s.a.v.) mübarek sözlerini naklederken de (mealen) diye dedik, çünkü biliriz ki şanı yüce o büyük peygambere ait olmayan sözleri o söylemiş gibi nakledenlerin varacağı yer cehennemdir, böylesi hassasiyet taşıdık inanç ve söyleşilerimizde..Mübarek Ramazan-ı Şerif ayındayız, şüphe yok ki bu günler çok önemli, çok değerli günlerdir, o zaman biz de “günün mana ve önemine binaen” okurlarımıza bir hadis-i şerifi kaynağını göstererek bildirmiş olalım:Resulullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Muhakkak öyle günahlar vardır ki, onları ne namaz, ne oruç, ne hac ne de umre temizler! (Ashab-ı kiram) onları ne temizler, ya Resulullah! dediler (helal rızık için) maişet yolunda çekilen sıkıntılar) buyurdular (Taberani el-Mu’cem’ül-Evsat) (*)Bu mübarek sözlerden anlıyoruz ki maişet temininde “sıkıntılar” olacak, o sıkıntılarla karşılaşıp çalışanlara öyle büyük sevaplar verilecek ki, kişinin namazı, orucu, haccı, umresi gibi çok büyük ecirleri olan ibadetlerden öte o kişinin günahlarının affına vesile olacak, burada tek şart vardır ki o da sıkıntılı da olsa “helal rızık” için çalışmaktır.“Haram” lokmadan kaçınmaktır, kendisi “haram” yemediği gibi çoluk çocuğuna yedirmemektir o haram lokmayı, çünkü İslam “hak” dindir, her şeyin hakkını verir, ister ki onun bağlıları da hakkı gözetsinler, haksızlık yapmasınlar birlikte yaşadıklar ı “topluma” karşı, dürüst olsunlar: “süte su katmasınlar”Maalesef demek durumundayız acaba günümüzde içinde “katkı” maddesi olmayan ürün var mıdır, içtiğimiz su hariç (su bile pet şişelerde, damacanalarda satılıyor) hemen her ürünün içinde bir takım katkıların olduğunu ekranlara yansıtılan görüntülerden öğreniyoruz.“Helal rızık” sadece boğazımızdan geçen de değil, onu nasıl kazandığımızda da aranmalıdır, misal verecek olursak, yüklendiğimiz görevi dürüstçe hakkıyla yapmamak, savsaklamak, bizden beklenen titizliği göstermemek, kazancımıza “halel” getirir.Şöyle diyebiliriz, ancak “helal kazançla helal lokma elde edilir” dualarımızın kabulü de helal lokma ve helal kazançla olur, sözlerimiz bütün herkese değil, inanırız ki helal kazançla hanesine ekmek götürmeye çalışan çok insanımız var, İslami usullerle hayvanını kesip müşterilerine sunan kasaplarımız var.Aynı titizliği gösterip insanlara “servis” yapan çok aş evlerimiz, kebapçılarımız var, bütün bunlara rağmen aynı hassasiyeti göstermediği gibi kazancından öte bir şey düşünmeyenlerimiz de var, bunlar yüzünden yüreklerimizden eksilmeyen “acabalarımız var.Nasıl ki kazancımızın helal olmasını istersek, rızkımızın da sıkıntısına katlanarak helal olmasını istemeliyiz, aramak, sormak ve lokmanın temizini bulmak durumundayız, maalesef tanımadıklarımıza güvenemez duruma getirildik, ihtiyatlı adım atıyoruz lokantalara girerken, reyonlardaki ürünlere el uzatırken..Öncelikle kazancımızın “helal” olduğuna inanmak ve daha sonra “helal rızık” istemek gerekir, bu günler güzel günlerdir, ilahi “iftar” sofrasının aynı saatte kurulduğu günlerdir, sevgili peygamberimizin (s.a.v.) mübarek sözünden hareketle bu söyleşimizi “güzelleştirmeye” çalıştık.Berhudar olasınız, ömrünüze bereket sevgili okurlarım.ŞİİRGÖNÜL DAĞINDANGönül dağındaki özlem bulutu,Yağmura mı döne, kara mı bilmem?Sırrımı sorarsan kapalı kutu,Sinemde ur mudur, yara mı bilmem? Tuzaklar kurulmuş yollar karanlık,Her yanı uçurum, düşmek bir anlık,Esir hayalinde eser sultanlık,Feryadı bilirim, narayı bilmem. Yankılanır feryat gönül dağında,Hazine yitirdim gençlik çağında,Çırpınış boşuna, ölüm kapımda,Ne zaman girerim mezara bilmem? Her nefes umuttur aydınlık için,Özlem bulutları dağılsın için,Cevapsız sorular neden ve niçin?Son yolculuk hangi bahara bilmem? Şu gönül dağında fırtına kopsa,Bulut aşka gelip yüksekten uçsa,Hızır’ın elleri elimden tutsa,Çığlık mı atarım, nara mı bilmem? Dicle nehri gibi akar mısralar,Azrail her sabah perde aralar,Gurbette ölene ağlar analar,Acımı bilirim, yara mı bilmem?MEVLÜT MERGEN AMİDİDiyarbekir, 09.01.2000