KÜÇE BAŞIŞİİRLİYORUM“Zaman” ne olduğu bilinen, ancak çeşitlendirilen bir olgu, “geçmiş, içinde bulunulan ve gelecek” içinde yaşanılırken “değeri” anlaşılamayan zaman kimine göre geçmiş olarak değerli, kimine göre halen yaşanılan, kimine göre de gelecek olan zaman değerli hem de çok değerlidir.Çünkü yaşanılan geçmiş bununla anlatılır, geleceğe yönelik hayaller, projeler bununla hayat bulsun istenir, nedense bazılarınca içinde yaşanılanı ise “çantada keklik” misali kabul edilir, elde olan kaybedilmez diye düşünülür, biz bir ara şöyle yorumlamıştık içinde bulunduğumuz zamanı: “uçakla yolculuk yapanlar çok hızlı yol alacağını bildikleri halde,yine de fark edemezler ne kadar çok hızlı gittiklerini..Zaman da uçuk gibidir, biz onun içinde seyahat ediyoruz lakin hızını fark edemiyoruz, ne zaman ki uçak inişe geçer, kapılar açılır ve yolcular koltuklarını terk etmeye başlarken “ne kadar çabuk geldik, hiç fark edemedik” denilirr, nasıl ki uçağın içinde her yaştan insanlar var, zamanın içinde de her yaştan insanlar var..Yolculuk bitmiştir, kiminin uçaktan “inişine” zamansız” kiminin inişine “erken” kimininkine de “normal” denilir, tıpkı zamanın içinde hayata veda edenlere “erken” “zamansız” “normal” denildiği gibi, aslında hepsi “normaldir” çünkü hayat sürprizlerle doludur ve zaman bu sürprizlerin görüntü aynasıdır,Nasıl ki dünyaya gelmek insanın elinde değil, yani onun iradesi ile oluşmuyorsa dünyadan ayrılmak da insanın iradesi ile değil, insan ilahi iradeye teslim olarak hayat yolculuğunu o iradenin istediği şekilde sürdürmektedir hem sonra sanki hiç bitmeyecek olan uçak yolculuğu var mıdır ki, zamanın içindeki yolculuk da bitmesin?Gelmiş, geçmiş, gelecek bütün zamanların sahibi “zamanın da sahibidir, O kimin ne kadar yolculuk yapacağına karar vermişse o yolculuk ne bir saniye eksiltilebilir, ne de arttırılabilir.İnsan ister normal uçukta, isterse zamanda yolculuk yapsın, görebileceği kadarını görebilir gördüklerine hayran kalsa da orada devamlı kalamayacağını bilmek durumundadır, her ne kadar bazıları hayallerini böyle kuruyorlar ve param var, makam sahibiyim, güçlü birisiyim dese de parasının, makamının, gücünün işine yaramadığını kendisinden öncekilere baktığında görebilir.Eğer insan hayal kurmak istiyorsa, bu yolculuktan sonraki hayat için kurmalıdır hayalini, çünkü o hayat gerçek hayattır, hayallerini gerçekleşeceği hayattır, tek şartı ise bu dünya yolculuğunu kurallara uygun şekilde yapmasıdır, sahiplenmemelidir gördüklerini, çünkü hem bu dünyanın hem de öte alemin tek sahibi vardır ki “Allah” bütün zamanların ve kainatın yegane sahibidir.Yarattıklarına muhtaç olmayan, her kesin O’na muhtaç olduğunu unutmamak gerekir.. Bu günkü şiirimiz bize bunları yazdırdı:Berhudar olasınız, ömrünüze bereket sevgili okurlarım.GÖNÜL DAĞIBahar geldi, geçti yazdan eser yok,İlk değil sonbahar gönül dağında.Elvan elvan keder, neş’eye yer yok,Yaprak dökümü var gönül dağında. Günlerim geçiyor melül ve üzgün,Acıya merhaba, elveda hoş gün,Mateme bürünen bilir mi düğün?Dinmeyen kahır var gönül dağında. Gecesi gözyaşı, gündüzü cefa,Bu denli yürekte olur mu sefa?İhanet yaşıyor, yok oldu vefa,Masum hatıralar gönül dağında. Istırap bulutu yağmura döndü,Gözden dökülen yaş sele döndü,Nice insan ışıktı, yine de söndü,Sonsuz karanlıklar gönül dağında. Titreyen ellerim, umudu tutmuş,Hayal gerçek diye beni avutmuş,Zaman bir ejderha maziyi yutmuş,Dinmeyen feryatlar gönül dağında!..MEVLÜT MERGEN AMİDİDiyarbekir, 24.10. 2001