<div class="MsoNoSpacing"><span><span>Erdem Güzelses, 1935 yılında Diyarbakır’ın İskenderpaşa Mahallesi Palu Cami yanındaki evde dünyaya geldi.</span></span></div> <div class="MsoNoSpacing"><span><span>Güzelses, Mehmet Celaleddin ve Nevriye Hanımın, Haluk, Nermin ve Ahmet’ten sonra dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi.</span></span></div> <div class="MsoNoSpacing"><span><span>Yedek subaylık için Ankara’ya gideceklerini söylediler. Bende babamı ikna edip, onlarla birlikte Ankara’ya gittim. Orada bulunan yaklaşık beş bin genci dağıttılar, benim sınıfım piyadeydi. Ankara’da kaldığım o dönem Ayhan Işık, Çetin Altan, Mahmut Makal, Yüksel Menderes, Haydar Aşan gibi ünlü şahıslar vardı. Çetin Altan ile onuncu bölükteydim.</span></span></div> <div class="MsoNoSpacing"><span><span> Altı ay sonra kura ile alaylar belirlendi. Bana Erzurum çıkmıştı, Diyarbakır’a geldim. Oradan Elazığ üzerinden Erzurum’a gittim. O dönemlerde Karagücü ve Havagücü futbol takımları liglerde oynuyordu. Ben Erzurum Cumhuriyet caddesinde bulunan otelde kalıyordum. Ve takım kaptanıydım. O yıl Palandöken’i son maçta 1-0 yenerek, şampiyon olduk. Bana mükâfat izni verilerek yirmi gün önce terhis oldum.</span></span></div> <div class="MsoNoSpacing"><span><span>Diyarbakır’daydım babam beni görünce iki damla gözyaşı dökmüş, annem sevinç içinde ağabeyim ve ablam evlenmiş, evde ben Nevin ve ölen kardeşim Ahmed’in yerine dünyaya gelen Cevdet Ahmet vardı.</span></span></div> <div class="MsoNoSpacing"><span><span>Ö dönemde Batmanda Petrol spor’da futbol oynamaya başladım, Batmandaydım.</span></span></div> <div class="MsoNoSpacing"><span><span>Batmandayken Rahmetli Babam Celal Güzelses’in çok hasta olduğunu öğrendim. Hemen Diyarbakır’daki evimize geldim. Babam günlerce yataktan çıkmadı. Kötü günler geçiyordu. 1959 yılı ocak ayının ortalarıydı. Doktorlar hiçbir ücret almadan hatta ilaçları da getirerek onu iyileştirmeye çalışıyorlardı. Diyarbakır ayaklanmış onu ziyarete geliyorlar, ne gerekirse yapalım diye telaş ediyorlardı. Dostları, arkadaşları, büyüklerimiz onu be bizleri bir an olsun yalnız bırakmıyorlardı. Ben, ablam Nermin, ağabeyim Haluk, kardeşlerim Nevin ve Ahmet Cevat, annemizle birlikte perişandık. Babam her geçen gün biraz daha kötüleşiyordu. Eriyordu. Çok terliyor sayıklıyordu. Hiç kendinde değildi. Ziyarete gelenler o mütevazı evimize sığmıyordu. Bahçede dostlar o soğukta ayazda onun kalkmasını iyileşmesini bekliyordu. Hepimiz çaresizlik içinde ne yapacağımızı bilemiyorduk.</span></span></div> <div class="MsoNoSpacing"><span><span>Bir ara babam beni yanına çağırdı. Yanına gittim. Yorgun bir sesle ‘’Bak beni ziyarete gelenleri hoş tutun. Hürmette kusur etmeyin. Ama okumakla beni iyileştireceklerini ümit edenlere söyleyin; Takdiri İlahinin önüne geçilmez. Kimsede okumayla üflemeyle iyileşmez.’’ Sonra bana döndü yorgun ve bitkin bir sesle ‘’Şimdi sen git, Bana Alaattin Yavaşça’nın Bir Nigah Et Kahrı İle Bakma Allah Aşkına, Sarı Giyme Bir Daha Gül Takma Allah Aşkına’ plağını getir’’ dedi. Hemen plakçımıza gittim. O plağı buldum getirdim. Elimde görünce tebessüm etti. Çal dedi. Gramofonumuza koydum. Bizler etrafına toplandık ve çaldım. Daldı uyudu. Zaman zaman bu plağı birkaç kez daha dinledi.</span></span></div> <div class="MsoNoSpacing"><span><span>Birkaç gün sonra annem bizi topladı ve şunları söyledi; ‘’Çocuklar sanırım babanız yakında aramızdan ayrılacak. Sabahleyin beni çağırdı bana dedi ki, ‘’Hanım hakkını helal et. Ben bu gece rüyamda Hz. Rufai’yi gördüm. Hastalığımda zaman zaman gelirdi rüyama Ve bana kalk derdi. Ve iyileşirdim. Dün gece neyin var Celal dedi. Hastayım şeyhim dedim. Bana yat Celal yat’’ dedi. Ben artık aranızdan ayrılacağım dedi.’’ </span></span></div> <div class="MsoNoSpacing"><span><span>Babam bizi yanına çağırdı; ‘’Evlatlarım sizler dünya hayatınıza maddi bir şey bırakamıyorum. Çünkü her şey Yüce Allah’ındır, Ancak sizlere soy ismimi bırakıyorum. Torunlarınıza kadar yetecektir. Sizde dünyalığınızı çalışmakla kazanırsınız’’ dedi. </span></span></div> <div class="MsoNoSpacing"><span><span>Babamın dediği doğru çıkmıştı. O gün babam kalktı ve kendi salasını okudu. Diyarbakır son kez sesini duydu. 1 Şubat’ı 2 Şubat’a bağlayan gece yarısına az kala, babam Diyarbakır’ın değerli evladı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün soy ismini Güzelses olarak bıraktığı Celal Güzelses hayata gözlerini yumdu ve Hakkın rahmetine kavuştu. ‘’Mekânı Cennet olsun.’’ </span></span></div> <div class="MsoNoSpacing"> </div> <div class="MsoNoSpacing"> </div>