Diyarbakır Surlarının hikayesi saymakla bitmez. Kapıların, burçların her birinin ayrı bir hikayesi vardır.Dedik ya, surların her bir bölümünün, her bir burcunun da ayrı bir öyküsü, ayrı bir efsanesi var diye ; işte size Kız Kayası efsanesi:Diyarbakır hükümdarının güzel kızı her gün odasının penceresi önünde oturur, saatlerce aşağılarda vadide nazlı nazlı akan Dicle nehrinin çevresindeki bahçelerin, bahçelerde çalışan cananları ve aşefçi kadınları seyreder, gününü öyle geçirirmiş. Günlerden bir gün sarayın üzerinde kurulu olduğu kayalıkların altındaki değirmende çalışan güçlü, kuvvetli KARAŞ (değirmenci kalfası) dikkatini çekmiş. Genç KARAŞ o kadar güçlüymüş ki buğday çuvallarını güçlü kollarıyla bir hamlede indirip değirmenin içine taşıyor, aynı şekilde koca un çuvallarını tuttuğu gibi katırların sırtına yüklüyormuş. Prenses bütün gününü pencerenin önüne oturup bu güçlü KARAŞ’ı seyretmekle geçiriyormuş. Derken, bir süre sonra bu gence aşık olduğunu fark etmiş. Gizlice haber gönderip KARAŞ’ı sarayın bahçesine çağırtmış. Ondan sonra her gün buluşmuşlar. Haftalar süren bu gizli buluşmalar sonunda, her güzel ve temiz aşkın arkasında görünen çirkin ruhlu, kıskanç kimseler tarafında hükümdara duyurulmuş. Öfkelenen hükümdar değirmenci genci yakalatıp günümüzde Dingil hava havuzunun bulunduğu yüksek surdan aşağıdaki kayalıkların üzerine attırmış. Sonrada kızını Yenikapı’nın kuzeyindeki yüksek burcu içine hapsetmiş. Günleri acı içinde geçen güzel prenses bir yolunu bulup yüksek burcun üstüne çıkmış ve kendini aşağıya atıp o da sevdiği genç gibi parçalanmış. O günden sonra bu burca KIZ KALESİ, düşüp parçalandığı kayaya da KIZ KAYASI denmiş.Bu efsane yabancı gelmedi değil mi? Aslında bu, tüm Anadolu’nun ortak efsanesidir. Tüm Anadolu’da, kalesi olan yerler için buna benzer efsaneler anlatılır.Kale hükümdarının güzel kızı ya bir çerçiye, ya bir köleye, ya bir işçiye vurulur. Hükümdar buna kızar ve kızın aşığını öldürür. Kızda buna dayanamayarak kendini kalenin en yüksek kulesinden atarak canına kıyar…