USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

DİYARBAKIR’IN KAYBOLAN GELENEKLERİ - (Ferda Taşçı'nın Yazısı)

Her Diyarbakır’a baktığımızda, sayıları azalmış dostluklarla, akrabalarla yitirilmiş değerler üzerinde sohbet edip üzülürüz.

Gerçi Türkiye’nin bir çok yerinde bu gelenekleri bugünlerde bulamazsınız. Büyüklerimizden sürekli eski Diyarbakır’ı dinleriz. Yeni kuşak gençlerin hiç birinin geçmişin güzelliklerinden haberi yok. Fırsat buldukça gençlere bu güzellikleri, sosyal dayanışmayı pekiştiren gelenek ve görenekleri her yerde anlatmamız lazım ve anlatıyoruz, Ama, yararsız. İnsan yaşamadıkça önemini, anlamını kavrayamaz. Biz şimdi Diyarbakır’dan konuyu açalım. Büyüklerimizden dinlediğimiz kadarıyla.

Diyarbakır’da her Cuma akşamı evlerden, mahalledeki dilenmeye utanan yoksul ailelere üstü örtülü sinilerde Ölü Yemeği çıkarılırdı. Bunun anlamının aslında yoksul ailelere yardım olduğunu bilen kaç kişi kalmış şimdilerde. Dahası bu gelenek de kaybolup gitmiş şimdilerde.

Bir başka geleneği de ölü evine yemek göndermektir. Diyarbakır’ın Tanıdık bir ailenin cenaze evine ya da mahallede cenazesi olan komşulara, hane halkının yemek pişirme üzüntüleri mani olduğundan; zamanda bulamayacaklarından Yas boyunca o eve komşular yada tanıdıklar tarafından sırayla üç öğün yemek gönderilir. Gönderilen yemekler o saatte evde bulunan hem hane halkının hem de konukların yemesi sevaptır. Artan yemekler mahalledeki yoksul ailelere gönderilir.

İşte o zamanlar taziyeler evlerde kurulurdu, şimdilerde Diyarbakır’ın birçok yerinde taziye evleri kurulmuş, Taziyeler evlerde değil bu taziye evlerinde taziyeler kabul edilir ve yine akrabalar ve yakın dostlar bu geleneği şimdiye kadar takip ederek yemekleri taziye evine gönderir.

Bu günün gençlere ölü yemeğinden söz ederseniz inanın ki yüzünüze bir tuhaf baktıktan sonra; ‘’Ölüye yemek mi olurmuş’’ diye soracaklardır. Elbette, ‘’Ölüye yemek’’ olmaz. Bunun aslında bir sosyal dayanışma olduğunu ne bilsin bu yeni nesil gençler, kimse anlatmamış ki..

Eskiden, kentte her evin, bir yada birkaç aşina dilencisi olduğunu kim biliyor şimdi.

Eskiden her mahallenin dilencileri vardı, başka dilenci o mahalleye gelemezdi, akşamları torbaları boynunda kapı, kapı dolaşır, ‘’Allah rızası için bir parça ekmek’’ diyerek ekmeklerini ve verilen yiyecekleri alır giderlerdi, o zamanki dilencilerin bile bir onuru vardı, hiçbir zaman şimdiki gibi vatandaşları her yerde rahatsız etmezlerdi ve para dilenmezlerdi, onların amacı karınlarını doyuracak bir parça ekmekti.

Bir başka sosyal yardım geleneği de “Sefer ayı sadakası’’ Kameri takvime göre ikinci ay olan Sefer’in birinci gününden itibaren 30 gün boyunca evlerde kadınlar toplanarak dualar okuyup tespih çekerler. Ve yine 30 gün boyunca bir torbaya hanedeki kişi başına, sadaka niyetine, ekonomik gücüne göre bir miktar para konur. Biriken paralar otuzuncu gün torbası ile birlikte açılmadan mahalledeki bir yoksul aileye verilir. Bu arada torbanın, küçük çocuk sahibi yoksul bir dula verilmesi tercih edilir.

Evet 30 yıl 40 yıl 50 yıl önce Diyarbakır böyleymiş işte.

 
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ