Diyarbakır’da Çemçegelin, biri uzun, diğeri kısa iki ağacın haç gibi bir birine bağlanmasıyla yapılırdı. Haçın ucuna entari gibi çaputlar giydirilir, baş be kollarına da renkli çaputlar sarılarak, sırıktan bir bebek yapılırdı. Çemçegelin’i iki kolundan tutan çocuklar sallaya sallaya sokaklarda gezdirirdi. Kurak geçen mevsimlerde çemçegelin gezdiren çocuklar bir bakıma yağmur duasına çıkmış sayarlardı kendilerini. Kapı kapı dolaşan çocuklar bir ağızdan Çemçegelin tekerlemesini söyler, tekerlemeyi, evin hanımı kapıya çıkıp kendilerine istediklerini verinceye kadar sürdürürlerdi.Çemçegelin ne ister,Allah’tan yağmur ister.Bi çömçe bulgur ister,Bi kaşık yağ ister,Hala hala, hala heeeeyYa Ali, ya Ömer, ser döşega peygamber.Çocuklar kapı önünde bekleşirken evin hanımı elinde su dolu kovayla kapıya çıkar ve çocukların arasındaki Çemçegelin’in üzerine boşatırdı. Bu davranışın nedeni; çocukların yağmur duasına katılmaktı. Tabi bu arada dökülen sudan çocuklarda nasibini alır iyice ıslanırdı. Her kapıda istek değişir. Bir kapıda bulgur isteyen çocuklar, diğer kapıdan yağ, başka evden kavurma isterdi. Çocuklar topladıkları bulguru, yağı, kavurmayı ve diğer yiyecekleri götürür, bir evde yâda mahalledeki terk edilmiş yıkık bir binanın enkazı arasında ocak kurar, ateş yakar, yiyecekleri pişirip hep birlikte eğlene eğlene yerlerdi.Çemçegelin, çoğunlukla, yağmura ihtiyaç duyulan ilkbahar ve sonbahar aylarında gezdirilirdi. Böylece çocuklar da eğlenirken, yağmur duasına katılmış olurlardı. Evin hanımının Çemçegelinin üzerine su dökmesi de yağmuru sembolize ederdi.