USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

DİYARBAKIR’DA AHMED ARİF ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ (2)

Mehmet Akif’ten Aldığı Mısra

Mehmed Akif’ten alınan dizenin şiirinde kullanıldığı” Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda”  Vay Kurban Şiiri’nde geçer. Şairin Mehmed Akif’i yeterince bildiğini, kendisini okuduğunu belirtmeye gerek var mı? İstiklal Marşı'ndan alınan dizenin geçtiği şiir:

Dağların, dağların ardı,

Nasıl anlatsam…

Ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz.

Çırılçıplak,

Vay kurban…

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda.”

Yiğitlik, sen cehennem olsan da bile

Fedayı kabul etmektir,

Cennet yapabilmek için seni,

Yoksul ve namuslu halka.

Bu’dur ol hikâyet,

Ol kara sevda

Ahmed Arif’in şiirine bakıldığında yerli şairlerden bir dize almadığı görülür. Bunun dışında belirgin olan”To be or not to be” ile “Cogıtoergosum” ifadeleri yabancı şairlerdendir.

  1. Shakespeare’nin ünlü “Olmak ya da olmamak” mısraı ile “Cogıtoergosum” ifadesi, Ahmed Arif’in şiirinde kullandığı başkasına ait alıntılardır, isimsiz kullanılıp, tırnak içinde gösterilen.


Şiirinde Musıkîden Etkilenmeler

Diyarbakır’daki halk musıkîsinden oldukça etkilenmeler içinde olduğu görülür ve bunu kendisi de reddetmez. Arif’in şiiri, bu etkilenmeler olmasaydı, belki günümüze dek bu tarzda gelmez, şiirleri bu denli tutulmazdı.

Ahmed Arif’in Cemal Süreyya’ya yazdığı mektuplarda halk musıkîsinden ne derecede etkilendiğini belirten ifadeleri:

“Beş altı yaşında iken bazı türküler daha doğrusu türkülerde bazı mısralar beni sarhoş edecek kadar sardı.”Bacısı güzele kardaş olaydım”, “Çayın öte yüzünde-Ceylan oynar düzünde”, “Ben seni gizli sevdim-Bilmedim âlem duyar!”

Ses, çarpan, sarhoş eden, yüreğimi alıp götüren ses, olarak Diyarbekirli Celâl Güzelses, Cizreli Hasan ve Meyrem’in sesi oldu.(Celâl Abi, bütün Diyarbekir’in abisi, öldü. Cizreli Hasan’ın iki gözü kördü, vatanımda dilenecek halde sürünüyordu. Irak’a gitti, baş artist oldu. Meryem de öyle. Hamamlarda natırlık yapar sürünürdü. O da Irak’a gitti. Radyoda en yüksek baremde devlet sanatçısı oldu.” (7/Eylül/1969 Tarihli Mektup’tan Kaynak Yayınları Sh 72)

Leylim-Leylim Şiiri’nden:

Leylim-leylim

Ayvalar, nar olanda

Sen bana yâr olanda

Belâlı başımıza

Dünyalar dar olanda

Bu mısralarda etkisinde çok kaldığı Diyarbekirli Celâl Güzelses’in söylediği ”Ağlama Yâr Ağlama” isimli eserin yansımaları oldukça belirgindir. Ahmed Arif, bu dizeleri biraz kırarak şiiriyle bütünleştirmiştir.

Bu mısraların Diyarbakır’da söylenegelen müzik eserinde yeri şu şekildedir:

Elmalar al olanda gel (anam)

Ayvalar nar olanda gel

Heste düştüm gelmedin (anam)

Bari can verende gel

Bu mısralara cevap olabilecek dizeler, Kara Şiiri’nde geçer gibidir:

Künyen çizileli kaç yıldız uçtu,

Kaç ayva sarardı, kaç kız sevişti,

Gelmemiş kimselerin…

Mektubunda belirttiğinden yola çıkarsak, kendisi aynı zamanda iyi bir dinleyicidir, iyi kulağa sahiptir.

“Uy Havar!” şiirinde adeta söylenegelen musıkî eserlerinin sesi vardır:

Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!

Oy sevmişem ben seni….

He canım…

Yaran derine gitmiş

Fitil tutmaz bilirim.

“Diyarbekir etrafında bağlar var/Fitil işler yüreğimde yaram var” seslenişi ile “Yaran derine gitmiş/Fitil tutmaz bilirim” arasında büyük bir benzerlik vardır.

Vay Kurban’da ”Gün ola devran döne, umut yetişe” mısraı, “Gün ola devran döne/Yine sararım yari” ifadesinden beslenmiştir.

Şairin Yoksulluğa Dair Dizeleri

Şairin en çok çektiği sıkıntı da maddî açıdan karşılaştığı zorluklardır. Gerek bilinen mektuplarında gerek şiirlerinde bunu saklamaktan çekinmez. Sevdan Beni şiirinde ”Terk etmedi sevdan beni/Aç kaldım, susuz kaldım” şeklinde görülen yoksulluğun Anadolu‘daki yansıması:

 

Utanırım

Utanırım fıkaralıktan,

Ele, güne karşı çıplak…

Üşür fidelerim,

Harmanım kesat.

Kardeşliğin, çalışmanın,

Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,

Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,

Kalmışım bir başıma,

Bir başıma ve uzak.

Biliyor musun?

Yalnız Değiliz’de Çukurova insanını ön plânda görmekteyiz:

 

Tütün işçileri yoksul,

Tütün işçileri yorgun,

Ama yiğit,

Pırıl-pırıl namuslu.

Namı gitmiş deryaların ardına

Vatanımın bir umudu…

 

Vay Kurban’da ölüm karşısında yoksulluğun çekilmez ıstırabı dillendirilir:

 

Ölüm bu,

Fıkara ölümü

Geldim, geliyorum demez.

Ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü,

Ya da seher, mahmurlukta, Bakarsın, olmuş olacak.

Bir hastan vardı umutsuz,

Hasreti uykularda,

Hasreti soğuk sularda.

 

Mektuplarının bazıları sitemlerle doludur. Hasretinden Prangalar Eskittim’i yayınlayan yayıncının kendisine telif ücreti ödememek için gizli basımlar yaptığını, ikinci basım için aracı yolladığını anlatır.

 

Kendisinden antoloji için şiir ve yazı isteyen bir eleştirmenin ısrarlı isteminden şikâyetçidir. Bu Edebiyat Eleştirmeni Asım Bezirci'dir.

 

13/Ocak /1969 Tarihli mektuptan: “Çok şeyler yazmak istiyorum ama, aklım başka sorunlarda. Mesela henüz ocak aylıklarını alamadık. Benim kooperatiften edindiğim daire 4 aydır boş. Banka taksitleri de cabası! Yani tam anlamıyla” itten aç, yılandan çıplak haldeyim.”(agesh 32)

 

“İtten aç/Yılandan çıplak” dizeleri, “Ay Karanlık” şiirinde geçer:

 

İtten aç,

Yılandan çıplak,

Vurgun ve belâ

Gelip durmuşsam kapına

Var mı ki doymazlığım?

İlle de ille

Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi,

Oturmuş yazıcılar

Fermanım yazar

Ne olur gel,

Ay karanlık…

Şairin bu tarzda yoksulluk çekmesi ve hayatı boyunca kendi çabası ile ayakta durması, onun doğulu kişiliğinden kaynaklanır. Ankara’daki gazetelerde çalışırken halinden şikâyetçi değildir. İstese yazdığı diğer şiirlerinden de birkaç kitap oluşturur, geçim sıkıntılarını en aza indirgeyebilirdi. Nihayetinde O, bunu istememiş, sanatını düşünmüş, işin ucuzluğuna itibar etmemiştir. (DEVAMI YARIN)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ