Tarihi surlarıyla, camileriyle, evleriyle bilinen Diyarbakır, hanlarıyla da ünlüdür.HASAN PAŞA HANI; Banisi Osmanlı Valisi Vezir zade Hasan Paşa’dır. Şehrin o günden bu güne en hareketli noktalarından biri olan Gazi Caddesi üzerinde bulunan han, tek avlulu ve iki katlı olarak inşa edilmiş. Alt kata yapılan ahır kısmının dış cephede gösterilmemesi, yapıda estetik kaygıların gözetildiğinin bir işareti sayılabilir. Avlunun ortasında sütunlu ve üstü kubbeli bir şadırvan bulunuyor. Bir zamanlar yolcuların konakladığı üst kattaki kahvaltı salonları ve zemin kattaki hediyelik eşya dükkânlarıyla Hasan Paşa Hanı, bugün de hem şehir halkı hem de turistler için önemli bir buluşma yeri.DELİLLER HANI; Hacı adaylarına rehberlik yapan ‘delliler’ bu handa kaldığı için Deliller Hanı olarak tanınsa da banisi Hüsrev Paşa’nın adıyla da anılır. Hasan Paşa Hanı gibi şehirde hayatın gürül gürül aktığın bir noktada; Mardin Kapısı yakınlarında bulunan han, bugün butik otel olarak hizmet veriyor. Eyvanlı bir avluyla iki katlı olarak tasarlanan han, ahır bölümünün yapının alt katında değil de binaya bitişik olarak inşa edilmesiyle şehirdeki diğer hanlardan ayrıdır.SÜLÜKLÜ HAN; Günümüze kısmen tahrip olarak ulaşabilmiş Sülüklü Han, Hanilioğlu Mahmut Çelebi ve kız kardeşi Atike Hatun tarafından yaptırılmış. Adını, şifa amacıyla kullanılan sülüklerin çıkarıldığı kuyusundan alır. Revaklı avlulu ve iki katlı olarak inşa edilen hanın dinlenme odalarını barındıran üst kat ne yazık ki bugün mevcut değil. Ama hiç değilse avlusunu görebildiğiniz için kendinizi şanslı hissedebilirsiniz zira bu han ulu bir çınarın altında şehrin gürültüsünden uzakta dostlarınızla kahvenizi yudumlayarak içebilirsiniz.ÇİFTE HAN; Diyarbakır hanlarını mimari açıdan incelediğimizde Çifte Han’ın adından da anlaşılacağı üzere yan yana yapılmış iki avluyla diğerlerinden ayrıldığını görürüz. Ahır alanının hanın konaklama bölümünden tamamen ayrılmasına yönelik bu uygulamayı bugün gözlemleme imkânına sahip değiliz çünkü ikinci avlu 1930’lardaki yol yapım çalışmalarında tamamen yıkılmış bulunuyor. Ne ki on altıncı yüzyıldan günümüze kadar ulaşabilmiş bölümlerin de elden geçirilmesi ve yeni bir işlevle şehre kazandırılması gerekiyor.