Bir zamanlar Diyarbakır’da çocukları korkutmak için Mere Şeve (Gecenin adamı-Kâbusu) vardı. Çok çok uzun boylu, başı göğe değen, uzun tırnaklı elleri, kıllı kolları yerlerde sürünen, bacakları çarpık, yüzü korkunç bir yarattıktı Mere Şeve. Korkulu masalların kahramanıdır. Anneler, nineler uslu durmayan, geceleri erken uyumayan, altını ıslatan, huysuzluk yapan çocukları onunla korkuturlardı. Bu korku ile uyuyan çocuklar ertesi gün, rüyalarında bu yaratığı gördüklerini, kendilerine türlü işkenceler yaptığını, kollarını, bacaklarını koparıp her birini bir başka yere savurduğunu anlatırlardı.Kısaca; Çocukların kâbusuydu Mere Şeve. Tıpkı, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın GÜLYABANİ’si gibi bir şey.Günümüzde bazı korku filmlerindeki, Helm sokağının belalısı TREDİ gibi bir yaratıktı Mere Şeve, Korkunç bir yaratık…Peki, doğrumuydu bu çocukları böylesi bir korkunç yarattıkla korkutmak. O günlerde Anneler ve nineler bunları anlatırken ileride bu çocuklara ne kadar zarar vereceğini hiç düşünmedi. Bu çocuklar her an bu yaratıkla karşılaşacak gibi devamlı korku içinde yaşadılar. Geceleri avluya çıkıp korkmadan testiden su içen bu çocuklar, bırakın testiye yanaşmayı, yataktan bile çıkmaya korkar oldular. Bir yandan yaramaz çocukları korkutmak için anlatılan bu korkunç yaratıkların çocuklar üzerinde ne etki yapacağını hiç düşünmediler. Çoğu çocuk korku içinde yaşamaya devam ederken, yıllarca bu korku içinde yaşadılar.