KÜÇE BAŞIOkurlarımız bilirler, siyasetten ve siyasilerden “ırak” durduğumuzu, yazarken de “hatıralarımızdan” yararlandığımızı, çünkü biliriz ki “siyasilerin özü de sözü de yalandır” hatıralar ise kişilerin yaşadıklarının anlatımıdır, okurlarımızın Diyarbekir’i ve içinde yaşayanları sevdiğini bildiğimiz için genellikle kendi hatıralarımızı dile getirmeye gayret ederiz.“Konu başlığımızdaki “çöreklenme” sözü bir zamanlar Diyarbekir’in tarihi evlerinde ve surlarında çok görülürdü “yılan ve akrep” yuvaları, yılan dışarı çıkıp gitmek istemediğinde “çöreklenir “ kalırdı.Darb-ı meseldir: “Yılan küçükken başı ezilerek öldürülür” öldürüldükten sonra sopaya sarılarak götürülürdü, evlerin duvarları bazalt taşından olsa bile damları ve bazı duvarları toprak olurdu, sadece yılan görülmezdi o evlerde “akrepte” çoktu, geceleri korkardık elimizi bir duvar deliğine sokmaktan, çünkü akrep yuvası olabilirdi.Konu başlığına neden çöreklenme? denirse, Diyarbekir çöreği yuvarlıktır, yılanın duruş şekli de akla bu sözü getirdiği için söylenir, çöreklenme sözü sadece yılan için söylenmez daha başka şekillerde de kullanılır, mesela istenmeyen kişinin yerinden kıpırdamaması, gitmek istememesi durumunda da söylenir “çöreklendi kaldı” diye..Diyarbekir’liler bu sözü başka bir şekilde de dile getirir “kırni oldu yapıştı kaldı” çöreklenmek ve kırni olmak istenmemekten doğan kelimelerdir, ayrıca “yüzsüzlük” ifadesidir,Bu aziz mübarek oruç günlerinde “yılan muhabbeti” yapacak bir niyetimiz yok, çünkü ne kadar çok sözü ediliyor bu günlerde piyasalarda pahalılığın değil mi? pahalılık yani enflasyon canavarı da “çöreklendi” tıpkı yılan gibi ülkenin pazarlarına, çarşılarına!..Faizlerin de öyle çöreklendiğini gitmediğini görüyoruz, banka kredi ve diğer işlemlerindeki yüksek faizler sözümüze misaldir, sınır dışını düşündüğümüzde melun kavim yahudinin (ortadoğuda) çöreklendiğini söylemek mümkün.Bir zamanlar Filistinde bir köy yeri elde etmek için Osmanlı’nın kapısını yalvararak aşındıran Yahudi adeta: “ayağıma yer edeyim, gör ki size neler edeyim” demiş olacak ki çöreklendiği yerden Filistin’li Müslümanlara ve İslam’ın ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’ya elinden gelen her türlü mel’aneti yapıyor.Bize göre Yahudi bu tutumunda haklıdır, çünkü halkı Müslüman olan ülkeler tarafından “şımartılmış” olmanın keyfini çıkarıyor, uyguladığı taktiklerden biridir; tekmeyi vurduktan sonra bağırır: “ne vuruyorsun?” diye,Acaba diyorum son günlerde Yahudiye “karşı bazen saldırı haberleri yer alıyor medyada bu mel’un kavim ”saldırıya uğradığını söylerken kendisinin yapmayı planladığı olası “zulüm ve baskılarına haklılık” kazanmak , yada “kılıf” hazırlamak adına kendisi düzenlemiş olamaz mı?Ayakta durabilmek için başkalarını sömüren ABD ve AB ülkeleri de insanlığın ortasına çöreklenmişlerdir, şimdi tekrar yılan diyelim ve Diyarbekir diyelim, tarihi evlerde yılan “yuvası” olduğu görülseydi hemen “şeyh Güzel’e” gidilirdi, o güzel insan da gelir ve “tatlı dil” kullanarak yılanı yuvasından çıkarıp götürür, torbaya kor, dükkanında saklardı, öldürmezdi.Şimdi Şeyh Güzel’i anıyor ve arıyoruz, gelse de yukarıdan beri saydığımız çöreklenen ve gitmemekte direnenleri toplayıp götürse de kurtulsak enflasyon canavarından ve diğer çöreklenenlerden..Berhudar olasınız ömrünüze bereket sevgili okurlarım.ŞİİROLMAZSözün halk ile,Olmazsa olmaz.Özün hak ile,Olmazsa olmaz. Sel aksın gözde,Manalar sözde,Hakikat özde,Kalmazsa olmaz. Yaprak çiçeğe,Dallar meyveye,Eller dermeye,Varmazsa olmaz. Dön bak güneşe,Arşta var neşe,Suyu ateşe,Salmazsan olmaz. Merak bir fanus,Bilmiyorsan sus,İlim okyanus,Dalmazsan olmaz. Bu bir nasihat,Özde hakikat,Nefse barikat,Kurmazsan olmaz. Resul bir güldür,Mümin bülbüldür,Konuşan dildir,Dönmezse olmaz. Gönüllerde haz,Kur’ansız olmaz,Her gece niyaz,Olmazsa olmaz. Fanidir dünya,Hayat bir rüya,Cennete hülya,Kurmazsan olmaz. Örnek Müslüman,Kamil din, iman,Dini yaşaman,Olmazsa olmaz. Hayat değirmen,Zamanla dönen,Elinde dümen,Olmazsa olmaz. Mergen söz söyler,Dinlesin beyler,En son peygamber,Sevmezsen olmaz. Sözümü dinle,Tövbe de inle,Aşkın kalbinleOlmazsa olmaz.MEVLÜT MERGEN AMİDİDiyarbekir, 22.07.1999