KÜÇE BAŞIDiyarbekir seksen yıl önce ne ise bu senede aynı sıcakları gördü, değişmedi hava raporları, klimalar, vantilatörler hep çalıştı, sıcakları bahane edip serin yerlere gidenlerin dışında “bazıları sıcak sever” misali terleyip durdular beton blokların arasındaki evlerinde..Ne kadar çok özlendi seksen yıl önceki Diyarbekir, eski tarihi evler, damlara kurulan “tahtlar” zerzeminlerdeki tatlı uykular, havuşlardaki “dişi taşlara dökülen suyun” bir süre kurumayıp serinlik vermesi küçelerdeki “kuyu paklayanların” avazları, buzhaneden getirilen kalıp kalıp buzlar, akşamları kaldırımlara kurulan orijinal Diyarbekir kürsüleri ve onların etrafında yapılan sohbetler..Bu yaz da sıcak geçti dedik yazı başlığımıza, aslında henüz geçmedi yaz mevsimi, Eylül ekim ayında bile sıcaklık vardır, kış henüz ufukta görünmese bile esen “tatlı” rüzgarın içinde kendini hissettirir, Diyarbekir’li kışın hazırlığını daha ilk baharda yapmaya başlamıştır.“Dahresini” yani yakacağını almış kilerindeki köşesine yerleştirmiştir, “zahiresini” önceden hazırlamış kilerindeki küplere doldurmuştur, bu günler “kavurma” günleridir, imece usulü mahalle kadınları toplanmış sırayla “şa’releri” (şehriye) kesilmiştir.Seksen yıl önceki Diyarbekir’e döndüğümüzde görürüz ki bu günler sağlık ve dinlenme günleridir, yani “çermik” günleridir, Çermik en güzel günlerini bu günlerde yaşar, çevre illerden gelen “çermik hastaları” şehirlerine dönmeye başlamıştır, bilmiyorum hala durur mu Şanlıurfalıların, Malatyalıların, Kahraman Maraşlıların dış duvarları pembe, mavi renge boyanmış otelleri,Yer yatakları hala serilir mi bu otellerde, tek çeşmeden su alır mı otel müşterileri, akşamları müzik sesleri yayılır mı bahçelerden Çermik’in içine doğru, “Ramazan Şenses’in kasetleri” hala dinlenir mi teyplerden?Çermik’te güzel olmayan hiçbir şey yok, hele “Zülfükar” ustanın şiş kebabı, patlıcanlısı hala aynı tadı veriyor mu “buranın kebabı çok güzeldir” diyenlerin ağzına?Hala çalışıyor mu seksen yıl öncesinin yolcu otobüsleri, çermik sakızını genç kızlar hala çiğniyor mu, ne uzun ömürlü bir sakızdı o değil mi? hepsi hayal mi bunlar, yoksa geldi ve geçti yalana mı döndü o günler?Yoksa bir rüya mı gördük çermik bahçelerinin içinde?Bilmez ki biçare kalpler giden dönmez ki geri, biz de seksen yıl öncesinin Diyarbekir yazlarının ve çermik akşamlarının geri dönmeyeceğini o günleri anarken anladık!..Sağlıcakla kalınız, ömrünüze bereket sevgili okurlarım.