USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

BİR DİYARBAKIR SEVDALISI MEHMET MERCAN - (Fahrettin Kanat'ın Yazısı)

Yıllarca Gazetecilik yapan Mehmet Mercan, hiçbir zaman Diyarbakır’ı unutmadı.

Yerel ve Ulusal basında görev yapan Mercan hiçbir zaman Diyarbakır’ı unutmadı.

Kendisi Adana’da fakat kalbi ve yüreği Diyarbakır’da, yazılarıyla kitaplarıyla hep Diyarbakır dedi durdu.

Mehmet Mercan ne diyor; Mercan, Diyarbakır’ı anlatmak hepimizin, herkesin görevi olmalı. Salt tarihini, coğrafyasını değil. Tüm güzelliklerini anlatmak.

Sosyal ve kültürel yaşamı etkileyen gelenekleri, göreneklerini, insanların, ruh güzelliklerini, sevecenliğini anlatmak.

Ve her şeyden önemlisi MEDENİYETİNİ anlatmak.

Sanatı ile, kültürü ile, çeşitli dallarda gelişmiş sanayi ve teknolojisiyle, kendine özgü mimarisi ile Diyarbakır medeniyetini …

Analarımızın, ninelerimizin sabah ezanı ile birlikte sokak kapısının önünü yıkayıp süpürmesinin anlamını, her Cuma akşamı evlerden, mahalledeki yoksul ailelere üstü örtülü tepsiler dolusu yemek taşınmasının erdemini; Teştler (leğenler) içinde mahalle fırınından alınan, sıcak, mis kokulu ev ekmeğinin ucundan, tanıdık olsun olmasın sokaktan geçen herkesin bir lokma koparmasının güzelliğini, ve bir gelenek olduğunu anlatmak…

Bugünkü gençlerimiz bunu bilmiyor. Çok yazık.

Ama onların günahı yok bu işte. Herkes, hepimiz, sorumluyuz bunda. Çünkü, bunları anlatamamışız çocuklarımıza, torunlarımıza.

Diyarbakır’ımızın nereden nereye geldiğinin, ne hallere düşürüldüğünün burukluğu var.

Evet, Diyarbakır’ımız eski Diyarbakır değil, eski güzellikleriyle anılmıyor. Ne yazık ki…

Tarihin her döneminde sanatın, medeniyetin, kültürün, ticaretin baş kenti olmuş, doğruluğun, dürüstlüğün sembolü olarak ün yapmış Diyarbakır’ın, günümüzde huzursuzluğun kaynağı, yoksulluğun, sefaletin merkezi durumuna düşmesi kahrediyor insanı.

Ticarette bir SÖZ ’ün yeterli olduğu, fikirde, sanatta, kültürde örnek gösterildiği, 800 yıl önce saraylarında robot imal edilip kullanıldığı, 100 yıl önce her dilde, her dinde yayımlanan gazeteleri Avrupa’da, Amerika’da okunan 60-70 yıl önce yerel tiyatrolarında Shakespeare’inin, Moliere’in eserlerinin sahnelendiği, 50 yıl önce bar ve pavyonlarına kravatsız ve şalvarla girilemediği, düğünlerde kadınlarla erkeklerin kol kola halay çektiği, kadınların, kızların geceleri sokaklarda rahat dolaştığı, kapıların kilitlenmediği, bir mahalledeki cenazeye, 7 mahalle uzaklıktan bile katılanların olduğu sevgi, saygı dolu bir Diyarbakır’dan günümüzde kimsenin kimseyi tanımadığı, sevginin, saygının anlamını yitirdiği, herkesin bir birinden ürktüğü, güvenmediği bir Diyarbakır var şimdi karşımızda.

O günlere geri dönmek, o günleri anlatmak eski nesillerin görevidir, şimdiki neslin ve gençlerin hiçbir günahı yok, bütün suç Diyarbakır’ı tanıtamayan eskilerdedir.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ