USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

BABA OLMAK NASIL BİR DUYGU?.. (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

GÖNLÜMCE

BABA

Kaşları çatık değil sevgili “eş”tir baba,

Bulutları dağıtan evde güneştir baba.

Sıkıntıyı o çeker, “aile” sorumlusu,

Hane halkı gülerse mutlu olur doğrusu!..

MM

SÖZ GELİŞİ

Dün “yapay” günlerden kabul ettiğimiz “babalar günü” olması hasebiyle bizden TRT Gap Diyarbakır Radyosunda bir söyleşi yapmamız istenmişti, bizde bir şeyler söylemiş olduk, ancak siz okurlarımızla da paylaşalım istedik, aynen olmasa da benzer kelimelerle anlattık “babalar günü” hakkındaki görüşlerimizi.

Sadede gelecek olursak; konu başlığımızdaki sorunun cevabını öğrenmek isteyenler her hangi bir “doğum” evi salonunun kapısı önünde bekleyen her hangi bir “baba” adayından öğrenebilirler,  eğer hastane görevlilerinden biri salondan dışarı çıkar ve “müjde nur topu gibi bir evladınız oldu” derse o baba adayının attığı sevinç çığlığının arasındadır “mutluyum, çok mutluyum” sözleri…

Bilmiyorum, acaba tedavülden mi kalktı bizim sözün başında çizmeye çalıştığımız kırk-elli yıl önceki “tablo” öyle ya şimdi ultrason var, bebek dünyaya gelmeden aylar önce “cinsiyet” meçhul olmaktan çıkmış, bilinen olmuştur, ama sözünü ettiğimiz o sevinç çığlığı “ana” adayının “hamileyim” dediğinde de atılır, sadece zamanlaması değişmiştir.

Yine de “baba oluyorum” sevinç çığlığı değişmemiştir, bir bebeğin dünyaya gelmesiyle öncelikli olarak iki insanın dünyası değişecektir, birisi “ana” olacak, diğeri “baba” bu iki insan bir anda kutsallaşacak, biri hakkı asla ödenemez “analık” tacını başına konmuş görecek, diğeri yüklenmek durumunda kaldığı/kalacağı büyük bir sorumluluk yükünün altına girmiştir/girecektir.

Çiftlerin nikah masasında iken söyledikleri “evet” sözünün ardından kendilerine verilecek olan “aile tablosu” oluşmuştur, üçüncü bir kişinin yuvaya katılmasıyla, ne güzel değil mi, sözün burasında yeni evlenenlere, ilk kez baba/ana olanlara “mutlu yıllar” dileğimizi iletirken “hayırlı olsun” diyelim…

Şunu da hatırlatalım, günümüzde gençlerin yüreğine sinmiş olan “evlilik korkusunun” bertaraf edilmesi gerekir, o korkuyu oluşturan  maalesef değişen kültürle değişen anlayıştır, çünkü çok “para” istiyor günümüzdeki evlilikler, ayrı bir ev ve müştemilatı, düğün salonu ve masrafları, gençler daha “dünya evine” girmeden dünyanın masrafı altında görüyorlar kendilerini ve haliyle korkuyorlar “bu masrafın altından nasıl kalkarım?” diye..

Düğünlerde olması gereken “yardımlaşma” veya “paylaşma” unutulmuş, banka ve kredi borçlanması devreye girmiştir, evlendikten sonra ödemeler başlayınca “sıkıntılar” baş göstermeye başladığında temelinde “mutluluk” olması gereken yeni bir yuvanın direkleri çatırdamaya başlamıştır, her evlilik böyledir demiyoruz, istisnalar vardır elbette biz dışa, yani medyaya akseden haberler doğrultusunda böylesi tahminlerde bulunuyoruz.

Maalesef “materyalist” akımın esiri durumuna geldi/getirildi toplumumuz, öyle ya parası olanlar evlenmeyi düşünürken olmayanlar ise sevgili peygamberimizin (s.a.v): “Evleniniz çoğalınız, zira ben ümmetimin çokluğu ile övünürüm” çağrısına tıkadılar kulaklarını, evlenme yaşı yirmilerden otuzlara kırklara geldi, böyle giderse daha ötelere de kayabilir.

Değişen kültüre bağlı olarak yaşam şeklimiz de değişti, çünkü materyalist akım bu değişikliğin başlıca sebebidir, oysa daha düne kadar “evlenme vakti gelenleri fakirlik korkusuyla evlendirmezlik etmeyiniz, zira biz onları fazlımızla zengin ederiz” ilahi uyarısı kalplerimizde “taht” kurmuşken bugün “acaba nasıl ederi?” korku ve kuşkusu girmiştir o yüreklere..

Biz evlenirken, eşimizden ilk kez “baba” olacağımız müjdesini alırken inanıyorduk ki gelecek olan “rızkı” ile gelecektir, o inanç yüreğimizdeki yerini hiç terk etmedi ve rabbimize “hamd” ederiz ki dokuz kez baba olma sevincini yaşadık ve ailemize katılanların tamamının rızkını onları yaratan verdi, hep ondan bildik soframızdaki bereketi, soframızda lüks altın veya gümüş kaşık çatal kullanmadık,  lakin hep kullandığımız kaşığımızdır “kanaat kaşığı”

Bize kalırsa “baba” olmak yüce bir duygu, onun gereklerini yerine getiren kişiler iki cihanda “mutluluğu “hak” ederler, kişi eğer “baba” olursa kendisinin evde olmadığı zamanlarda eşinin çocuklarına: “babamız biraz sonra gelecek” sözlerini duyarlar, anne çocuğun “meleği” ise baba “kahramanıdır, anne vefat ettiğinde ayaklarının altı öpülürken  babanın vefatından sonra evlatlarının “ keşke babamızın ellerinden doyasıya öpseydik” denilendir..

“Baba” demek, kaba kuvvet demek değildir, babanın kuvveti ekonomik sıkıntıyı gidermek gerektiğinde gerekir,  babanın kuvveti yüreğindeki “şefkat” ile birleştiğinde “ideal baba” olur, eski insanlar evlat terbiyesi söz konusu olduğunda “evlat azizdir, terbiye evlattan daha azizdir” derlerdi.

Selam ve dua ile.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ