USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

A N N E M İ   A N I Y O R U M.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

KÜÇE BAŞI

İnsan kaç yaşında olursa olsun kendisini dünyaya getiren annesini bir türlü unutamıyor, istiyor ki annesi hep yanında olsun, başını onun dizine dayayıp uyusun, bitmesin anne dizinin üstünde uyurken gördüğü rüyalar…

O uyurken annesi okşasın başını, tarasın saçını, ninniler söylesin, “benim yavrum bir tanedir” desin, öpsün yanaklarından, yavrusunu geleceğe hazırladığı hayatını onunla birlikte yaşasın..

“İstekle” olmuyor bu işler, anne bir zaman sonra veda ediyor, evladına, onu hatıralarıyla baş başa bırakarak ayırıyor dizlerinden yavrusunu, çünkü yüce yaratıcı böyle “takdir”  etmiş, O’nun takdiri bozulmuyor.

“Hayal meyal” değil, annemi çok iyi hatırlarım, 1980 yılına kadar hiç ayrılmadık, evlendiğim halde ayrılmadık, benim evliliğimle o “mutlu” oldu, onun hastalığı ve vefatı ile ben hüzünlere gark oldum.

Çocukluğumda üç yaşına kadar yürüyememişim,  o beni kucağında taşıdı, gençlik çağına girdiğimde çok zayıftım, o bütün şefkat ve merhamet kanatlarını takınır hayata tutunmam için çırpınırdı.

Her gün bir “üsküre” süt kaynatır, içine ekmek doğrar yedirirdi, yine her gün bir fincan pekmezi içmemi isterdi, içerdim, çünkü annem benim hastalanmamamı, sağlıklı olmamı isterdi, annelik şefkat ve sevgisi bunu gerektiriyordu..

Annem bana böylesine “ihtimam” gösterirdi, her anne gibi severdi evladını, duysun duymasın ona dualarda bulunur ki, ben yıllarca duydum anneciğimin her sabah kaldığı odanın kapısını açarken: “anne ben işe gidiyorum, bir isteğin var mı?” dediğimde: “git oğlum git Allah işini gücünü  rast getirsin” duasını duyardım..

Desem ki hala o duaların ruhuma yüklediği enerji ile yaşıyorum, eğer bugün seksen yaşını aşmış, yüzde seksen dört engelli durumda isem ve hala “yazabiliyorsam”  anneciğimin duasının bereketini taşıyorum..

Allah Resulü (s.a.v.) “Cennet anaların ayakları altındadır” der, şimdi “hayıflanıyorum” niye o ayakları ben doyasıya öpmedim, meğerse evlat anasının ayaklarının altını öperken o an için cennette yaşıyormuş, bilemedik, tıpkı bugün annesi hayatta olup da annesinin kıymet ve kadrini bilmeyenler gibi.

Böyle bir mayıs günü idi, vefat ettiği gün 14 mayıstı, sabah yine odasına girdim “ana ben gidiyorum, var mı bir isteğin demiştim de “bu adam, babamı gösterip: bana sobamı yakmıyor” demişti, hava soğuktu o günün gecesinde ruhunu Allah’a teslim ettiğinde.

80 darbecileri sokağa çıkma yasağı koymuşlardı, gece vakti onu yıkayacak, kefenleyecek kimse yoktu, komşu bir kadın üstlendi o görevi, anneciğim sur içindeki kendi evinde yıkandı, kefenlendi, sabahı cami-i kebirde cenaze namazını kıldık ve “Şeyh Muhammet Gülşeni düzlüğüne” götürüp defnettik.

Şimdi anneciğim mezarında gelini ile, yıllar boyu birlikte yaşadığı eşimle birliktedir “iki sevgili” tek bir mezarı paylaşmaktadırlar, tıpkı yıllarca aynı evi birlikte  paylaştıkları gibi…

RUHLARI ŞAD OLSUN, MEKANLARI CENNET OLSUN….

Bu şiir o günlerde yazıldı:

ANNEME

O günkü annem öldü, gönül kandilim söndü,

Kader onu mezara, beni acıya gömdü.

 

Tatlılar acılaştı, hüzün dağları aştı,

Elem dolu gönlümde özlem göğe ulaştı.

 

Heyhat şimdi yalnızım, kalpte dinmiyor sızım,

Annemin duasını duymuyor oğlum, kızım.

 

Ta Adem’den bugüne doğan öldü, ölecek,

Anne kadri bilenler ebediyen gülecek!..

MEVLÜT MERGEN AMİDİ

Diyarbekir

Berhudar olasınız, ömrünüze bereket sevgili okurlarım.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ