Diyarbakır’da 67 yıllık hayatının son 27 yılını 4 farklı kanserle mücadele ederek geçiren Şükrü Abay, "1-7 Nisan Kanserle Savaş Haftası" dolayısıyla hastalara ve ailelerine önemli tavsiyelerde bulundu.
Kanser hastalığından edindiği tecrübeleri aktarıp kanser hastalığından muzdarip olanlara yardımcı olmak için kendisinin de içinde bulunduğu, kanser hastalığından şifa bulmuş 3 arkadaşıyla birlikte Diyarbakır Yeniden Yaşam Kanserle Mücadele Derneği'ni açan Şükrü Abay, hastalıkla ilgili önemli bilgileri aktardı.
Son 27 yıldır 4 farklı kanserle türüyle kemoterapi veya radyoterapi tedavisi görmeden mücadele eden Diyarbakır Yeniden Yaşam Kanserle Mücadele Derneği Başkanı Şükrü Abay, "1-7 Nisan Kanserle Savaş Haftası" dolayısıyla İLKHA'ya konuştu.
Kanserin ne olduğunu, bu hastalıktan kurtulmak için nelerin yapılması gerektiğini, salgın sürecinde kanser hastalarının durumunu ve toplumun bu konularda neler yapması gerektiğini ayrıntılarıyla açıklayan Abay kanseri şu cümlelerle tarif etti:
"Kanser, düzensiz ve kontrolsüz olarak gelişen hücre artışıdır. Gelinen noktada kanser, diğer mikrobik hastalıklar gibi bulaşıcı değildir. Dünyada bilinen 102 çeşit kanser hastalığı vardır. Bilinen kanser hastalıklarından en ölümcül olanı akciğer kanseridir. Bu kanserin tespiti biraz zordur. Akciğer kanserinin belirtileri üzerine doktora başvuran kişiyi KOAH ya da nefes darlığı gibi teşhislerle uzun süreli antibiyotiklerle tedavi etmeye çalışıyorlar. Ama sonuç olarak aylar sonra akciğer kanseri olduğu anlaşılıyor. Yani kişiye akciğer kanseri teşhisi hastalığın neredeyse son evrelerinde konuluyor ve bu kişi ömrünün sonuna gelmiş oluyor."
"Kanser tedavisinde Diyarbakır'daki hastaneler çok yetersiz"
Diyarbakır'da bulunan hastanelerin kanser tedavisi için yetersiz olduğunu kaydeden Abay, "Kanser hastalığı için Diyarbakır araç-gereç veya doktor konusunda çok yetersiz. Dicle Üniversitesi, yıllar önce Türkiye'de sayılı üniversitelerden biriyken şu anda en azından kanser tedavisi konusunda iyi bir noktada değil. Ayrıca Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde bulunan kanser merkezinde de eksiklikler bulunuyor. İlimizde kanser tedavisi, kemoterapi ve radyoterapi şeklinde yapılıyor. Ancak kemoterapi tedavisinde kullanılan ilaçların bir kısmının bulunmadığı zamanlar oluyor. Bu yüzden ilimizde kanser hastaları mağdur olmaktadır." ifadelerini kullandı.
"Diyarbakır'da 6 ay içerisinde tedavi edilemediği için 100 kanser hastasını kaybettik"
Diyarbakır'da geçtiğimiz yıl salgın süreciyle birlikte sadece 6 ayda 100 kanser hastasının yetersiz tedavi veya randevu alamama gibi durumlardan dolayı vefat ettiğini belirten Abay, "İçinde bulunduğumuz salgın sürecinde, özellikle 2020 yılının mart ayından şimdiye kadar kanser hastaları çok mağdur oldular. Çünkü bu hastalar randevu alamadılar, hekimle buluşamadılar ve tedavi edilemediler. Yaptığımız çalışmaya göre Diyarbakır'da 2020'de Mart ile ağustos ayları arasında sadece tedavi edilemediği için 100 kanser hastasını kaybettik. Bu gerçekten çok acı bir tablodur. Bu noktada yetkililerle, Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Dicle Üniversitesi Başhekimiyle bazı düzenlemeler ve iyileştirmeler yapılabilmesi için görüşmeler yapıyoruz." şeklinde konuştu.
Kanser tedavisine değinen Abay, "Bazı kanser çeşitlerinde tedavi zor yapılıyor. Kanser teşhisinde kullanılan en önemli röntgen çeşidi PET-CT'dir. Bu röntgen çeşidi, mikrobik kanserin konumunu ortaya çıkaran cihazdır. Kişide kanser teşhisinden sonra parça alınır ve patolojik test yapılır. Bu test sonucunda kanserin çeşidi belirlenir. Doktorlar kanseri Benign ve Malign olarak 2'ye ayırıyor. Benign kanserler, zararsız ve uyuyan kanserlerdir. Malign kanserler ise yayılmaya müsait kanserlerdir." dedi.
"Stres kanserin dostudur"
Kanserin tedavi yöntemlerini bilimsel olarak açıklayacak konumda olmadığını dile getiren Abay, "Yıllardır kansere yakalanmış kader arkadaşlarımızla diyalog içerisindeyiz. Ve bu konuda epeyce birikime sahibiz. En azından kanserle nasıl mücadele edileceği konusunda moral ve motivasyon çalışmalarımız var. 'Moral motivasyon kanseri yener. Stres kanserin dostudur.' diye bir ilkemiz vardır. Yani hastanın moralinin yüksek olması kanseri atlatmasında büyük rol oynar. Moralsiz ve stresli bir hastaya ise hangi tedavi uygulanırsa uygulansın sağlığına kavuşması mümkün değil." diye belirtti.
"Yüksek moral, stressiz bir yaşam, spor yapma ve doğru beslenme kansere yakalanma ihtimali düşürüyor"
Kendi tecrübesine dayanarak kanser hastalığına yakalanmamak için neler yapılması gerektiğini kısaca anlatan Abay, "Ben 27 yıl içinde; kolon, rektum ve 2 tane de cilt kanseri olmak üzere 4 farklı ağır kansere yakalandım. Bu kanserlerin tümünü kemoterapi tedavisi olmadan atlattım. Kendimden edindiğim tecrübeye göre, yüksek moral, stressiz bir yaşam, spor yapma ve doğru beslenme kansere yakalanma ihtimali düşürüyor. Eğer bu kişi kansere yakalansa da sıkıntısız bir şekilde atlatacağına inanıyorum." ifadelerini kullandı.
"Kanser hastası kendini yalnız hissetmemeli"
Sadece kanser hastasının moralini yüksek tutmasının tek başına yetersiz olacağını ve bu konuda ailenin de gerekli desteği vermesi gerektiğine dikkat çeken Abay, derneklerinin çalışmalarından bir tanesi olan "Gönüllü Refakatçilik" sayesinde kimsesiz ya da sahipsiz hastaları da yalnız bırakmadıklarına vurgu yaptı.
"Kanser tedavisinde ailevi moral çok önemli"
Hastanelerde kendilerine bildirilen kimsesiz ya da sahipsiz kanser hastaları eğer kadın ise kadın, erkek ise erkek refakatçilerin gönüllü olarak hastaya ailesinden bir fert gibi baktığını dile getiren Abay, "Bu gibi durumlara çok rastlıyoruz. Çünkü kanser uzun süreli bir tedavi gerektirdiği için dar gelirli aileler çoğu zaman hastaları hastanelerde sahiplenemez duruma geliyorlar. Bazıları için dolmuş parası vererek sık sık hastaneye gidip gelmesi bile külfet olabiliyor. Haliyle hasta, hastanelerde kendi kaderiyle baş başa kalıyor. Kanser hastası ailesi tarafından kendini sahiplenmiş görürse bu durum moraline olumlu katkıda bulunuyor. Hasta kendini yalnız hissederse yaşadığı stresten ötürü kanseri ilerleyebiliyor." dedi.
"Türkiye'de kanser hastalarının kurduğu tek 'Kanserle Mücadele Derneği'yiz"
Derneklerinin en önemli işlerinden birinin moral ve motivasyon çalışması olduğunun altını çizen Abay şunları kaydetti:
"Yönetici ve üyelerimizin yüzde 80'i kanser hastalarıdır. Türkiye'de Kanserle Mücadele Derneği adı altında kurulan çok sayıda dernek var ancak bizzat kanser hastalarının kurduğu dernek sadece bizleriz. Derneğimizin asıl kurucuları kanser hastalarıdır. Ayrıca derneğimize aktivist olarak gelip çalışmalarımıza katkı sunan gönüllüler de bulunmaktadır."
"Kanser hastalığından şifa bulanlar geride kalan hastalara büyük moral oluyor"
Dernek olarak belirli zaman dilimlerinde hastaneleri ziyaret ederek kanser hastalarıyla diyaloga girerek moral-motivasyon çalışmaları yaptıkların söyleyen Abay, "Onlara bir zamanlar bir ya da birden fazla kansere yakalanıp bu hastalığı atlattığımızı örnek olarak verdiğimizde, bu onlara müthiş derecede moral veriyor. Halk arasında kanser ile ölüm hep yan yana kullanılıyor. Hastalara yaptığımız bu ziyaretlerde kendimizden örnek veriyor ve bu düşünceyi kafalarında çürütüyoruz. Kanser, aklımızda ve kalbimizde inanç oluşmadığı sürece ilaç tedavisi pek etkili olmuyor." ifadelerini kullandı.
"Derneğimiz asla sokaklarda para toplamaz, toplayanlar dolandırıcıdırlar"
Özellikle bölgemizde dini ve insani hassasiyeti yüksek insanların duygularını istismar ederek "Kanser Derneği" adı altında, "Kanser hastalarına yardım topluyoruz." denilerek para toplayanlara karşı uyarıda bulunan Abay son olarak şunları söyledi:
"Bunlar ellerindeki uyduruk dergilerle dolaşarak halkımızı soyuyorlar. Toplumun bu konuda duyarlı olmasını istiyoruz. Bizim derneğimiz hiçbir zaman hiçbir gencini veya ferdini sokaklara, evlere ya da kafelere gönderip para toplamaz. Bizim gelirimiz tümüyle dernek üyelerimizin her ay devletin kontrolünde olan resmi banka hesabına yaptığı bağışlardır. Yani birisi derneğimize bağış yapmak isterse elden değil IBAN numarası üzerinden devlet kontrolündeki hesaba yatırmasını söylüyoruz. Oradan çekilen para da 2 imza ile alınarak derneğin giderleri temin edilir. Hastalara yapılan yardımlar; Kızılay, devlet, belediyeler ya da çeşitli hayır kurumları üzerinden resmi olarak yapılır. Hiç kimse 'Kanser hastalarına bağış' adı altında elden para toplayanlara itibar etmesin, bunlar dolandırıcıdırlar." (İLKHA)
Kanser hastalığından edindiği tecrübeleri aktarıp kanser hastalığından muzdarip olanlara yardımcı olmak için kendisinin de içinde bulunduğu, kanser hastalığından şifa bulmuş 3 arkadaşıyla birlikte Diyarbakır Yeniden Yaşam Kanserle Mücadele Derneği'ni açan Şükrü Abay, hastalıkla ilgili önemli bilgileri aktardı.
Son 27 yıldır 4 farklı kanserle türüyle kemoterapi veya radyoterapi tedavisi görmeden mücadele eden Diyarbakır Yeniden Yaşam Kanserle Mücadele Derneği Başkanı Şükrü Abay, "1-7 Nisan Kanserle Savaş Haftası" dolayısıyla İLKHA'ya konuştu.
Kanserin ne olduğunu, bu hastalıktan kurtulmak için nelerin yapılması gerektiğini, salgın sürecinde kanser hastalarının durumunu ve toplumun bu konularda neler yapması gerektiğini ayrıntılarıyla açıklayan Abay kanseri şu cümlelerle tarif etti:
"Kanser, düzensiz ve kontrolsüz olarak gelişen hücre artışıdır. Gelinen noktada kanser, diğer mikrobik hastalıklar gibi bulaşıcı değildir. Dünyada bilinen 102 çeşit kanser hastalığı vardır. Bilinen kanser hastalıklarından en ölümcül olanı akciğer kanseridir. Bu kanserin tespiti biraz zordur. Akciğer kanserinin belirtileri üzerine doktora başvuran kişiyi KOAH ya da nefes darlığı gibi teşhislerle uzun süreli antibiyotiklerle tedavi etmeye çalışıyorlar. Ama sonuç olarak aylar sonra akciğer kanseri olduğu anlaşılıyor. Yani kişiye akciğer kanseri teşhisi hastalığın neredeyse son evrelerinde konuluyor ve bu kişi ömrünün sonuna gelmiş oluyor."
"Kanser tedavisinde Diyarbakır'daki hastaneler çok yetersiz"
Diyarbakır'da bulunan hastanelerin kanser tedavisi için yetersiz olduğunu kaydeden Abay, "Kanser hastalığı için Diyarbakır araç-gereç veya doktor konusunda çok yetersiz. Dicle Üniversitesi, yıllar önce Türkiye'de sayılı üniversitelerden biriyken şu anda en azından kanser tedavisi konusunda iyi bir noktada değil. Ayrıca Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde bulunan kanser merkezinde de eksiklikler bulunuyor. İlimizde kanser tedavisi, kemoterapi ve radyoterapi şeklinde yapılıyor. Ancak kemoterapi tedavisinde kullanılan ilaçların bir kısmının bulunmadığı zamanlar oluyor. Bu yüzden ilimizde kanser hastaları mağdur olmaktadır." ifadelerini kullandı.
"Diyarbakır'da 6 ay içerisinde tedavi edilemediği için 100 kanser hastasını kaybettik"
Diyarbakır'da geçtiğimiz yıl salgın süreciyle birlikte sadece 6 ayda 100 kanser hastasının yetersiz tedavi veya randevu alamama gibi durumlardan dolayı vefat ettiğini belirten Abay, "İçinde bulunduğumuz salgın sürecinde, özellikle 2020 yılının mart ayından şimdiye kadar kanser hastaları çok mağdur oldular. Çünkü bu hastalar randevu alamadılar, hekimle buluşamadılar ve tedavi edilemediler. Yaptığımız çalışmaya göre Diyarbakır'da 2020'de Mart ile ağustos ayları arasında sadece tedavi edilemediği için 100 kanser hastasını kaybettik. Bu gerçekten çok acı bir tablodur. Bu noktada yetkililerle, Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Dicle Üniversitesi Başhekimiyle bazı düzenlemeler ve iyileştirmeler yapılabilmesi için görüşmeler yapıyoruz." şeklinde konuştu.
Kanser tedavisine değinen Abay, "Bazı kanser çeşitlerinde tedavi zor yapılıyor. Kanser teşhisinde kullanılan en önemli röntgen çeşidi PET-CT'dir. Bu röntgen çeşidi, mikrobik kanserin konumunu ortaya çıkaran cihazdır. Kişide kanser teşhisinden sonra parça alınır ve patolojik test yapılır. Bu test sonucunda kanserin çeşidi belirlenir. Doktorlar kanseri Benign ve Malign olarak 2'ye ayırıyor. Benign kanserler, zararsız ve uyuyan kanserlerdir. Malign kanserler ise yayılmaya müsait kanserlerdir." dedi.
"Stres kanserin dostudur"
Kanserin tedavi yöntemlerini bilimsel olarak açıklayacak konumda olmadığını dile getiren Abay, "Yıllardır kansere yakalanmış kader arkadaşlarımızla diyalog içerisindeyiz. Ve bu konuda epeyce birikime sahibiz. En azından kanserle nasıl mücadele edileceği konusunda moral ve motivasyon çalışmalarımız var. 'Moral motivasyon kanseri yener. Stres kanserin dostudur.' diye bir ilkemiz vardır. Yani hastanın moralinin yüksek olması kanseri atlatmasında büyük rol oynar. Moralsiz ve stresli bir hastaya ise hangi tedavi uygulanırsa uygulansın sağlığına kavuşması mümkün değil." diye belirtti.
"Yüksek moral, stressiz bir yaşam, spor yapma ve doğru beslenme kansere yakalanma ihtimali düşürüyor"
Kendi tecrübesine dayanarak kanser hastalığına yakalanmamak için neler yapılması gerektiğini kısaca anlatan Abay, "Ben 27 yıl içinde; kolon, rektum ve 2 tane de cilt kanseri olmak üzere 4 farklı ağır kansere yakalandım. Bu kanserlerin tümünü kemoterapi tedavisi olmadan atlattım. Kendimden edindiğim tecrübeye göre, yüksek moral, stressiz bir yaşam, spor yapma ve doğru beslenme kansere yakalanma ihtimali düşürüyor. Eğer bu kişi kansere yakalansa da sıkıntısız bir şekilde atlatacağına inanıyorum." ifadelerini kullandı.
"Kanser hastası kendini yalnız hissetmemeli"
Sadece kanser hastasının moralini yüksek tutmasının tek başına yetersiz olacağını ve bu konuda ailenin de gerekli desteği vermesi gerektiğine dikkat çeken Abay, derneklerinin çalışmalarından bir tanesi olan "Gönüllü Refakatçilik" sayesinde kimsesiz ya da sahipsiz hastaları da yalnız bırakmadıklarına vurgu yaptı.
"Kanser tedavisinde ailevi moral çok önemli"
Hastanelerde kendilerine bildirilen kimsesiz ya da sahipsiz kanser hastaları eğer kadın ise kadın, erkek ise erkek refakatçilerin gönüllü olarak hastaya ailesinden bir fert gibi baktığını dile getiren Abay, "Bu gibi durumlara çok rastlıyoruz. Çünkü kanser uzun süreli bir tedavi gerektirdiği için dar gelirli aileler çoğu zaman hastaları hastanelerde sahiplenemez duruma geliyorlar. Bazıları için dolmuş parası vererek sık sık hastaneye gidip gelmesi bile külfet olabiliyor. Haliyle hasta, hastanelerde kendi kaderiyle baş başa kalıyor. Kanser hastası ailesi tarafından kendini sahiplenmiş görürse bu durum moraline olumlu katkıda bulunuyor. Hasta kendini yalnız hissederse yaşadığı stresten ötürü kanseri ilerleyebiliyor." dedi.
"Türkiye'de kanser hastalarının kurduğu tek 'Kanserle Mücadele Derneği'yiz"
Derneklerinin en önemli işlerinden birinin moral ve motivasyon çalışması olduğunun altını çizen Abay şunları kaydetti:
"Yönetici ve üyelerimizin yüzde 80'i kanser hastalarıdır. Türkiye'de Kanserle Mücadele Derneği adı altında kurulan çok sayıda dernek var ancak bizzat kanser hastalarının kurduğu dernek sadece bizleriz. Derneğimizin asıl kurucuları kanser hastalarıdır. Ayrıca derneğimize aktivist olarak gelip çalışmalarımıza katkı sunan gönüllüler de bulunmaktadır."
"Kanser hastalığından şifa bulanlar geride kalan hastalara büyük moral oluyor"
Dernek olarak belirli zaman dilimlerinde hastaneleri ziyaret ederek kanser hastalarıyla diyaloga girerek moral-motivasyon çalışmaları yaptıkların söyleyen Abay, "Onlara bir zamanlar bir ya da birden fazla kansere yakalanıp bu hastalığı atlattığımızı örnek olarak verdiğimizde, bu onlara müthiş derecede moral veriyor. Halk arasında kanser ile ölüm hep yan yana kullanılıyor. Hastalara yaptığımız bu ziyaretlerde kendimizden örnek veriyor ve bu düşünceyi kafalarında çürütüyoruz. Kanser, aklımızda ve kalbimizde inanç oluşmadığı sürece ilaç tedavisi pek etkili olmuyor." ifadelerini kullandı.
"Derneğimiz asla sokaklarda para toplamaz, toplayanlar dolandırıcıdırlar"
Özellikle bölgemizde dini ve insani hassasiyeti yüksek insanların duygularını istismar ederek "Kanser Derneği" adı altında, "Kanser hastalarına yardım topluyoruz." denilerek para toplayanlara karşı uyarıda bulunan Abay son olarak şunları söyledi:
"Bunlar ellerindeki uyduruk dergilerle dolaşarak halkımızı soyuyorlar. Toplumun bu konuda duyarlı olmasını istiyoruz. Bizim derneğimiz hiçbir zaman hiçbir gencini veya ferdini sokaklara, evlere ya da kafelere gönderip para toplamaz. Bizim gelirimiz tümüyle dernek üyelerimizin her ay devletin kontrolünde olan resmi banka hesabına yaptığı bağışlardır. Yani birisi derneğimize bağış yapmak isterse elden değil IBAN numarası üzerinden devlet kontrolündeki hesaba yatırmasını söylüyoruz. Oradan çekilen para da 2 imza ile alınarak derneğin giderleri temin edilir. Hastalara yapılan yardımlar; Kızılay, devlet, belediyeler ya da çeşitli hayır kurumları üzerinden resmi olarak yapılır. Hiç kimse 'Kanser hastalarına bağış' adı altında elden para toplayanlara itibar etmesin, bunlar dolandırıcıdırlar." (İLKHA)