BİR MİSKAL
KAYDIRAÇ
Dünyamızın dibine dört tekerlek koydursam,
Oynasam çocuk gibi, yıldızlara kaydırsam!..
MM
GÖZLÜYORUM
SOSYAL MAHZUNLAR!..
MEVLÜT MERGEN AMİDİ
“Senede bir gün” şarkısı bir zamanlar çok popüler bir şarkı idi, hemen herkesin dilinden düşmeyen bu şarkının sözlerini 65 yaş üstündekiler bir değişiklikle önceleri “haftada bir gün” olarak değiştirdiler, daha sonra her gün saat 10 ile 20 saatleri arasında dışarı çıkabilecekleri, yine de tam kısıntısız olmadıkları, seyahat yapıp yapamayacaklarına açıklık getirilmedi.
Coronavirüsin “kısıtlı” günlerinde sokaklardan geçenler başlarını yukarılara kaldırıp baktıklarında ya evlerin balkonunda veya bir pencerenin önünde birilerinin derin düşünceler içinde parmaklarıyla günleri saydıklarını görürler, çünkü herkes normalleşti sadece 65 yaş üstündekiler tamamen normalleşemedi yahut normalleştirilmedi.
Sokaklar insan kaynıyor, çarşı pazar eskisi gibi,.
Hatta eskisinden daha hareketli, her yaştan insan var bu kalabalıkların arasında sadece 65 yaş üstünde olanlar yok, her ne kadar 18 yaş altındakiler ebeveynlerinin kontrolü altında her gün her saat dışarı çıkabilecekler..
Kısıntılı günlerde dışarı çıksalardı 18 yaş üstündekilerin “cezai ehliyeti” olmadığı için onlara ceza düşünülmez, 65 yaş üstündekiler öyle değil, onların hem cezai ehliyetleri var hem emekli hem de yaşlılık maaşları olduğu için ceza ödeyebilirler, bu ceza onlara pek ağır gelmez, üstüne üstlük yaşlanmış olmanın kendilerine çektirdiği “yalnızlık” cezasını zaten çekiyorlar.
Şaka bir yana 65 yaş üstündekiler gerçekten “sosyal mahzunlardır” bunların hüznünü dağıtacak ne olabilir ki, özlemlerini çektikleri sevdikleriyle, torunlarıyla kucaklaşmaktan öte, söze bir şark sözünden giriş yaptık ya yine bir şarkı sözünden yararlanarak: “bir teselli ver” diyelim.
Sevgili peygamberimiz (s.a.v.) mübarek sözlerinden birinde: “Her derdin dermanı var, yalnız sam hariç” dediğinde sahabe-i Kiram (r.a.) sorar: “Sam nedir ya Resulullah?” Şöyle cevap verir o alemlere rahmet olarak gönderilen şanı yüce peygamber: “sam yaşlılıktır, ölümdür bunun dermanı yoktur” der.
65 yaş üstündekiler bu dermansız derde düşmüşken yüreklerine bu derdin hüznü düşmüşken “haftanın her günü on saatliğine dışarı çıkabilirsin demek hüzünlerini ne kadar hafifletir acaba,çünkü yaşlılık çok kara olmasa da “gri” bir buluttur ve o bulut ancak “ölüm” rüzgarıyla dağılır
Coronavirüs bulaşıcı bir hastalıktır değil mi?
Herkes bu hastalığa yakalanacak diye kesinleşmiş bir durum söz konusu değil, ancak yaşlılık için “bulaşıcı” denmese de “herkes yaşlanabilir” denilebilir, insanın üzerinden geçen her gün yaşlılığa doğru atılmış bir adımdır ve adımlar durdurulamaz
Sağlık Bakanlığı virüs teşhisiyle ölenlerin yüzde doksan civarında 65 yaş üstü olanlar olduğunu açıkladı, doğrudur, bu insanlar zaten ölüm çağına gelmişlerdir, onları geri döndürmek mümkün değildir, ısrarla söylediğim sözdür, ölenler coronavirüs teşhisiyle ölmeselerdi bile yine öleceklerdi çünkü yaşları kemale ermişti, her kemalin de bir zevali olduğuna göre coronavirüsü ölümün adresi olarak göstermenin ne anlamı kalır ki?
“Sosyal mahzunlar” hafta boyu evde kalmakla gençleşemezler, hele ölümden hiç uzaklaşamazlar, o zaman onları insanlardan uzaklaştırmamak, camiden cemaatten uzaklaştırmamak, sevdiklerinden, torunlarından uzaklaştırmamak gerekirken, parklarda akranlarıyla “bir çift lafını belini kırmaktan” uzaklaştırmak niye?
Coronavirüsün ilk gününde zihinlere saplatılan “coronavirüs yaşlılardan yayılıyor” algısı “kalıcı” olacak gibidir, bu algının acısını çekenlerden olduğumuz için burada dile getirmek durumundayız, bu elim “hatayı” kim nasıl telafi eder bilmek isteriz!..
Bugün onlara yaşatılan mahzunluk yarın aramızdan ayrıldıklarında bizlere yaşatacakları mahzunlukla kıyas edilemez!..
Konuyu yine bir şarkı sözüyle bitirelim ve görelim bakalım 65 yaş üstündekiler için “yaş destanı” türküsünün sonu nasıl bitiyor: “geldi geçti şimdi yalana benzer!..”
Selam ve dua ile.
KAYDIRAÇ
Dünyamızın dibine dört tekerlek koydursam,
Oynasam çocuk gibi, yıldızlara kaydırsam!..
MM
GÖZLÜYORUM
SOSYAL MAHZUNLAR!..
MEVLÜT MERGEN AMİDİ
“Senede bir gün” şarkısı bir zamanlar çok popüler bir şarkı idi, hemen herkesin dilinden düşmeyen bu şarkının sözlerini 65 yaş üstündekiler bir değişiklikle önceleri “haftada bir gün” olarak değiştirdiler, daha sonra her gün saat 10 ile 20 saatleri arasında dışarı çıkabilecekleri, yine de tam kısıntısız olmadıkları, seyahat yapıp yapamayacaklarına açıklık getirilmedi.
Coronavirüsin “kısıtlı” günlerinde sokaklardan geçenler başlarını yukarılara kaldırıp baktıklarında ya evlerin balkonunda veya bir pencerenin önünde birilerinin derin düşünceler içinde parmaklarıyla günleri saydıklarını görürler, çünkü herkes normalleşti sadece 65 yaş üstündekiler tamamen normalleşemedi yahut normalleştirilmedi.
Sokaklar insan kaynıyor, çarşı pazar eskisi gibi,.
Hatta eskisinden daha hareketli, her yaştan insan var bu kalabalıkların arasında sadece 65 yaş üstünde olanlar yok, her ne kadar 18 yaş altındakiler ebeveynlerinin kontrolü altında her gün her saat dışarı çıkabilecekler..
Kısıntılı günlerde dışarı çıksalardı 18 yaş üstündekilerin “cezai ehliyeti” olmadığı için onlara ceza düşünülmez, 65 yaş üstündekiler öyle değil, onların hem cezai ehliyetleri var hem emekli hem de yaşlılık maaşları olduğu için ceza ödeyebilirler, bu ceza onlara pek ağır gelmez, üstüne üstlük yaşlanmış olmanın kendilerine çektirdiği “yalnızlık” cezasını zaten çekiyorlar.
Şaka bir yana 65 yaş üstündekiler gerçekten “sosyal mahzunlardır” bunların hüznünü dağıtacak ne olabilir ki, özlemlerini çektikleri sevdikleriyle, torunlarıyla kucaklaşmaktan öte, söze bir şark sözünden giriş yaptık ya yine bir şarkı sözünden yararlanarak: “bir teselli ver” diyelim.
Sevgili peygamberimiz (s.a.v.) mübarek sözlerinden birinde: “Her derdin dermanı var, yalnız sam hariç” dediğinde sahabe-i Kiram (r.a.) sorar: “Sam nedir ya Resulullah?” Şöyle cevap verir o alemlere rahmet olarak gönderilen şanı yüce peygamber: “sam yaşlılıktır, ölümdür bunun dermanı yoktur” der.
65 yaş üstündekiler bu dermansız derde düşmüşken yüreklerine bu derdin hüznü düşmüşken “haftanın her günü on saatliğine dışarı çıkabilirsin demek hüzünlerini ne kadar hafifletir acaba,çünkü yaşlılık çok kara olmasa da “gri” bir buluttur ve o bulut ancak “ölüm” rüzgarıyla dağılır
Coronavirüs bulaşıcı bir hastalıktır değil mi?
Herkes bu hastalığa yakalanacak diye kesinleşmiş bir durum söz konusu değil, ancak yaşlılık için “bulaşıcı” denmese de “herkes yaşlanabilir” denilebilir, insanın üzerinden geçen her gün yaşlılığa doğru atılmış bir adımdır ve adımlar durdurulamaz
Sağlık Bakanlığı virüs teşhisiyle ölenlerin yüzde doksan civarında 65 yaş üstü olanlar olduğunu açıkladı, doğrudur, bu insanlar zaten ölüm çağına gelmişlerdir, onları geri döndürmek mümkün değildir, ısrarla söylediğim sözdür, ölenler coronavirüs teşhisiyle ölmeselerdi bile yine öleceklerdi çünkü yaşları kemale ermişti, her kemalin de bir zevali olduğuna göre coronavirüsü ölümün adresi olarak göstermenin ne anlamı kalır ki?
“Sosyal mahzunlar” hafta boyu evde kalmakla gençleşemezler, hele ölümden hiç uzaklaşamazlar, o zaman onları insanlardan uzaklaştırmamak, camiden cemaatten uzaklaştırmamak, sevdiklerinden, torunlarından uzaklaştırmamak gerekirken, parklarda akranlarıyla “bir çift lafını belini kırmaktan” uzaklaştırmak niye?
Coronavirüsün ilk gününde zihinlere saplatılan “coronavirüs yaşlılardan yayılıyor” algısı “kalıcı” olacak gibidir, bu algının acısını çekenlerden olduğumuz için burada dile getirmek durumundayız, bu elim “hatayı” kim nasıl telafi eder bilmek isteriz!..
Bugün onlara yaşatılan mahzunluk yarın aramızdan ayrıldıklarında bizlere yaşatacakları mahzunlukla kıyas edilemez!..
Konuyu yine bir şarkı sözüyle bitirelim ve görelim bakalım 65 yaş üstündekiler için “yaş destanı” türküsünün sonu nasıl bitiyor: “geldi geçti şimdi yalana benzer!..”
Selam ve dua ile.