Dernek oluşumuna girmemek, şirketleşmemek, belli bir adreste bulunmamak bu alanda muhattabına güvensizlik vermektedir. Kişinin eğitimci oluşu, bu alanla ilgili kitaplar yazması, sempozyumlara iştiraki, gazete ve dergi yazarlığı, TYB gibi seçkin bir sitede yıllarca yazmakta oluşu, yerel ve ulusal televizyon programlarına katılmamız fazla önemsenmedi. Birçok kurum resmî yazı talep etmekte, faks, site, mühürlü antentli yazılar istemektedir.
Bu işte dikiş tutturmanın, çağın hastalığı olan reklâm ve pazarlamayla mümkün olduğunu bilmiyor, değiliz. Bu tarifin dışında olan kişiliğimiz, belirtilen elbiseyi giymekle deli gömleği giyme arasında fark görmemektedir.
Biz, bu yola koyulurken tüm gücümüzle, alnımız açık başımız dik çalıştık, çabaladık. Tüyü bitmemiş, doğmamış bebekten öksüz ve yetim çocuktan, yaşlı, çaresiz insanımıza kadar herkesin hakkı bulunan, devletin projelerle dağıttığı paraya, desteğe sıcak bakmadık.
Bir dönem projeler üzerinden kâğıt üstünde trilyonlarca liranın nasıl hebâ edildiğini gördük, parası alınan projelerin aslında hak edilenin çok üstünde meblağlar olduğuna tanıklık ettik. Fakirin ve fukaranın hakkı olan, iyi niyetle yola çıkılmış, sosyal riskleri azaltma, toplumlarda dengeleri sağlama amaçlı projelerin har vurup harman savurma anlayışıyla nasıl istismar edildiğine vakıfız, hepimiz gibi.
Biz, istedik ki ortaya bir eser çıkaralım ve beğenilen bu çalışmanın herilde yaygınlaşmasının önünü açalım.
Ne yazık ki büyükşehirde böylesi bir çalışmaya, üniversitesi dâhil, belediyesi eksik değil, diğer kurumlardan bir yakınlık duymadık, üç yüz- beş yüz metrekarelik alandan ibaret yapılardan birinin tashihi yapılmadı. Tahsis taleplerimizin kimisi için referans istendi, milletvekili baskısının olması istendi, “Ankara’dan iş bağlanmasa bir şey yapılmaz.” denildi.
İstediğimiz, yerinde görülseydi, bizi yarım saat dinleyen olsaydı, bu merkezin ortaya çıkışı en az beş sene önce gerçekleşirdi.
Bu merkezin kurulmasında destek kabul etmeyişimiz, kimsenin gölgesinde kalmama isteği oldu. Anlaşılmama kadar zor bir durum olmaz, ilgilendiğimiz sahada. Anlayan çıkıncaya kadar, eşi-benzeri bulunmayan bu merkeze hayatiyet vermek için sağlığımızdan da taviz vereceğiz, bir mal-mülk sahibi olmayı reddettiğimiz gibi.
Bu merkezi, olumsuzlukların önüne geçmek için mekân olarak, farklı bir şehir düşünmedik, değil. Bilmediğimiz, uyum sağlamakta zorlanacağımız, giderlerini karşılamakta güçlük çekeceğimiz büyükşehirde destek bulmama endişesi, mekân değişikliğinin olmasını gerçekleştirmedi.
Biz, tarihi, kültürü, sanatı, edebiyatı, mimarîyi, musıkîyi ve onlarca alanla ilgili çalışmayı tek bir çatı etrafında buluşturarak, son yüzyıldaki en önemli yatırımın medeniyetin yeniden ihya ve inşâ hareketi olarak gördüğümüz Şehir Araştırmaları Merkezi’nde şekillenmesini arzuladık.
İkide bir yetkililer demiyor muydu, “Bu şehirlerin eksik kalmış, tamamlanmamış yönlerde objektif olunmadığı için gelişmeleri, istenen yönde değildir.”
Biz, trilyonlarca liralık AR-GE çalışmasıyla bile varılmayacak aşamaları geride bıraktık, trilyonlarca liraya alınması mümkün olmayan kaynakları temin ettik, birkaç yüz bin lira tutan mekân sağlayamadık.
Kültüre, sanata, edebiyata, tarihe, mimarîye, musıkîye ve onlarca alanı içine alan Şehir Araştırmaları Merkezi, bir otele verilen, çimentoya-demire dönüştürülen teşvik kadar mı kıymete haiz değildir.
Bu merkezin yarın her ilde açılacağına kendi ismimizin ne olduğu kadar eminiz. Şehir Araştırmaları Merkezi’nin ne olduğunu bilmeme ayıp değildir, yıllarca yüzü aşkın makaleye bu köşede, sayfada, kitaplarımızda yer verdik.
Ya biri bize “Deli” desin ya biri insafa gelerek, yaptığımızın memlekete, millete ve devlete faydalı bir iş olduğunu söylesin. Seksen bir ilin ve yüz dünya şehrinin kardeşliğine kimsenin itirazı olmamalı. Bu şehirlerin tümü bizimdir, aslında; kendi coğrafyamızın şehirleri.
Bekliyoruz, Efendim!..
Biz, çalışacağız sizden ses gelinceye kadar.
Millî Piyango Bileti almadık, almayacağız.
Bahis, İddia gibi kumar oyunlarına bulaşma niyetimiz olmadı, olmayacak.
Hiçbir holding sahibine açmadık, yüreğimizi.
İş adamlarının etiketini kabul etmedik, hiçbir zaman.
Bekliyoruz, Efendim, bu kitaplar sahaflara düşmesin, değerinin çok altında. Hayal ülkemizin bilgi ve erdem çeşmesi kurumasın.
“Bu ülkenin çocuğu, genci, yetişkini, yaşlısı, öğretmeni, avukatı, işsizi, güçsüzü, akademisyeni, ilme ve irfana gönül vermişi, müşterisi olacak bu merkezden ücretsiz faydalansın.” diye bizi geciktirme, zamanımız oldukça dar.
Bu işte dikiş tutturmanın, çağın hastalığı olan reklâm ve pazarlamayla mümkün olduğunu bilmiyor, değiliz. Bu tarifin dışında olan kişiliğimiz, belirtilen elbiseyi giymekle deli gömleği giyme arasında fark görmemektedir.
Biz, bu yola koyulurken tüm gücümüzle, alnımız açık başımız dik çalıştık, çabaladık. Tüyü bitmemiş, doğmamış bebekten öksüz ve yetim çocuktan, yaşlı, çaresiz insanımıza kadar herkesin hakkı bulunan, devletin projelerle dağıttığı paraya, desteğe sıcak bakmadık.
Bir dönem projeler üzerinden kâğıt üstünde trilyonlarca liranın nasıl hebâ edildiğini gördük, parası alınan projelerin aslında hak edilenin çok üstünde meblağlar olduğuna tanıklık ettik. Fakirin ve fukaranın hakkı olan, iyi niyetle yola çıkılmış, sosyal riskleri azaltma, toplumlarda dengeleri sağlama amaçlı projelerin har vurup harman savurma anlayışıyla nasıl istismar edildiğine vakıfız, hepimiz gibi.
Biz, istedik ki ortaya bir eser çıkaralım ve beğenilen bu çalışmanın herilde yaygınlaşmasının önünü açalım.
Ne yazık ki büyükşehirde böylesi bir çalışmaya, üniversitesi dâhil, belediyesi eksik değil, diğer kurumlardan bir yakınlık duymadık, üç yüz- beş yüz metrekarelik alandan ibaret yapılardan birinin tashihi yapılmadı. Tahsis taleplerimizin kimisi için referans istendi, milletvekili baskısının olması istendi, “Ankara’dan iş bağlanmasa bir şey yapılmaz.” denildi.
İstediğimiz, yerinde görülseydi, bizi yarım saat dinleyen olsaydı, bu merkezin ortaya çıkışı en az beş sene önce gerçekleşirdi.
Bu merkezin kurulmasında destek kabul etmeyişimiz, kimsenin gölgesinde kalmama isteği oldu. Anlaşılmama kadar zor bir durum olmaz, ilgilendiğimiz sahada. Anlayan çıkıncaya kadar, eşi-benzeri bulunmayan bu merkeze hayatiyet vermek için sağlığımızdan da taviz vereceğiz, bir mal-mülk sahibi olmayı reddettiğimiz gibi.
Bu merkezi, olumsuzlukların önüne geçmek için mekân olarak, farklı bir şehir düşünmedik, değil. Bilmediğimiz, uyum sağlamakta zorlanacağımız, giderlerini karşılamakta güçlük çekeceğimiz büyükşehirde destek bulmama endişesi, mekân değişikliğinin olmasını gerçekleştirmedi.
Biz, tarihi, kültürü, sanatı, edebiyatı, mimarîyi, musıkîyi ve onlarca alanla ilgili çalışmayı tek bir çatı etrafında buluşturarak, son yüzyıldaki en önemli yatırımın medeniyetin yeniden ihya ve inşâ hareketi olarak gördüğümüz Şehir Araştırmaları Merkezi’nde şekillenmesini arzuladık.
İkide bir yetkililer demiyor muydu, “Bu şehirlerin eksik kalmış, tamamlanmamış yönlerde objektif olunmadığı için gelişmeleri, istenen yönde değildir.”
Biz, trilyonlarca liralık AR-GE çalışmasıyla bile varılmayacak aşamaları geride bıraktık, trilyonlarca liraya alınması mümkün olmayan kaynakları temin ettik, birkaç yüz bin lira tutan mekân sağlayamadık.
Kültüre, sanata, edebiyata, tarihe, mimarîye, musıkîye ve onlarca alanı içine alan Şehir Araştırmaları Merkezi, bir otele verilen, çimentoya-demire dönüştürülen teşvik kadar mı kıymete haiz değildir.
Bu merkezin yarın her ilde açılacağına kendi ismimizin ne olduğu kadar eminiz. Şehir Araştırmaları Merkezi’nin ne olduğunu bilmeme ayıp değildir, yıllarca yüzü aşkın makaleye bu köşede, sayfada, kitaplarımızda yer verdik.
Ya biri bize “Deli” desin ya biri insafa gelerek, yaptığımızın memlekete, millete ve devlete faydalı bir iş olduğunu söylesin. Seksen bir ilin ve yüz dünya şehrinin kardeşliğine kimsenin itirazı olmamalı. Bu şehirlerin tümü bizimdir, aslında; kendi coğrafyamızın şehirleri.
Bekliyoruz, Efendim!..
Biz, çalışacağız sizden ses gelinceye kadar.
Millî Piyango Bileti almadık, almayacağız.
Bahis, İddia gibi kumar oyunlarına bulaşma niyetimiz olmadı, olmayacak.
Hiçbir holding sahibine açmadık, yüreğimizi.
İş adamlarının etiketini kabul etmedik, hiçbir zaman.
Bekliyoruz, Efendim, bu kitaplar sahaflara düşmesin, değerinin çok altında. Hayal ülkemizin bilgi ve erdem çeşmesi kurumasın.
“Bu ülkenin çocuğu, genci, yetişkini, yaşlısı, öğretmeni, avukatı, işsizi, güçsüzü, akademisyeni, ilme ve irfana gönül vermişi, müşterisi olacak bu merkezden ücretsiz faydalansın.” diye bizi geciktirme, zamanımız oldukça dar.