Kentlerin dokusu bozulmaya yüz tutmuşken Diyarbakır’ın Sur içi bölgesi ise bu bozulmalara inat yeniden onarılıyor, yaşam buluyor, tekrardan insanların hücrelerine zerk edilmeye devam ediyor. Diyarbakırlılığın tarihin her sürecinde özel bir anlam ifade ettiğini dillendiren belgeler ve materyaller yine Diyarbakır’ın musiki kültürüne ne denli büyük katkılar sunduğunu da ortaya koyuyor. Adını birçok kişinin duymadığı, hatırlayanlarının da çok az olduğu Nişo ustanın ender bulunan kavalları aslında dünyanın en ünlü enstrümanlarından biri. Nişo ustanın ustalığı ile yapılan kavallardan yükselen melodiler ise birçok ünlünün eserlerine konu oldu. O ender bulunan kavallardan biri ise Diyarbakır’ın Kent müzesinde sergileniyor.
Diyarbakır’ın tarihi, kültürü, geleneği ve görenekleri denildiği zaman dünyanın hiçbir noktasında olmayan, tamamen kendine has bir yapısının, kokusunun ve manasının olduğunu birçok kişi bilmez. Özellikle son dönemlerde kentlerin bozulan dokusuna karşın Diyarbakır’ın tarihteki yeri, şimdisi ve yarını için mücadele eden insanların sayıları artarken orijinal kişiliğine bürünmesi içinde bir mücadelenin verildiği görülüyor. Özellikle Diyarbakır’ın dokusunun can bulduğu çalışmalar bir, bir gün yüzüne çıkarken dünyaca ünlü NİŞO’nun Diyarbakırlı bir kaval ustası olduğu ve kavallarının yumuşak sesinin kilometrelerce öteye gittiğini pek kimse bilmez. Büyük yazar Yaşar Kemal Mualla Eyüpoğluna yazdığı aşk mektuplarında Ergani demiryolunda Nişo’nun kavalını çalan Hafız Zülfo’ya özel bir yer ayırdığı görülmüştür. NİŞO’nun kavalı bile Diyarbakır kültürünün tarihte ne kadar önemli olduğuna yapılan büyük bir vurgudur. İzine çok ender rastlanan NİŞO’nun kavalı günümüzde birkaç taneyi geçmezken Diyarbakır kent Müzesinde sergilenen bu önemli eser büyük bir tarihide bünyesinde barındırıyor.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Müzeler Şube Müdürü Ercan Alpay Nişo ustanın tarihte önemli bir yer tuttuğunu belirterek yaptığı her bir kavalın aslında bir hikayesinin olduğunun da altını çiziyor. İşte Nişo ustanın o efsane kavalları ve Diyarbakır tarihindeki önemli notları.
NİŞO’NUN YAPTIĞI BOZKIRIN VİVALDİSİ HAFIZ ZÜLFO’NUN ÇALDIĞI KAVAL
Diyarbakır Kent Müzesi Müzik temasının içini doldurma çalışma yaparken Diyarbakır Müziği hakkında görüştükleri herkes sanki ağız birliği edercesine Nişo ustanın yaptığı kavallardan bahseder. Diyarbakırlı bir Ermeni olan Dikran Nişan, Diyarbakırlılar için Nişo ustanın yaptığı kavalar Bitlis, Urfa, Mardin, Van, Erzurum, Yerivan, Kirmanşah, Bağdat, Halep. Ermenistan’dan Irak’a kadar talep gören ve en çok tercih edilen kavalardı. Ebette ki böyle önemli bir ustanın bir kavalı olamadan Müzik teması vitrinleri çok boş olacağından,
‘NİŞO USTANIN KAVALINA BÖYLE ULAŞTILAR’
Müze çalışanları böyle bir kavalı müze koleksiyonuna kazandırma için çalışma başlatırlar ancak kavalı elinde olan bir iki kişiyle bulduklarında bunlarda kavalın kendileri için çok değerli olduğunu ve müzeye bağışlamayacaklarını yada satmayacaklarını söylerler. Bunun üzerine çalışmalarını daha da yoğunlaştıran müze çalışanları Nişo Ustanın yaptığı bir kavalın Bağlar ilçesinde bir berberde olduğunu öğrenirler. Vakit kaybetmeden Berberin yanına giden müzecileri Hamza Ayna adındaki berber çok sıcak karşılar ve Bu kavalı hiçbir karşılık istemeden Müzeye hibe eder. Müzeciler Hamza Ayna ile yaptıkları görüşmede çok ilginç şeyler ortaya çıkar. Hamza Ayna kavalı Ergani tren garında kaval çalarak geçinen kör bir kavalcıdan satın aldığını, Hafız Zülfo namlı bu kavalcının kendisinin artık kavala üfleyemeyecek kadar yaşlı olduğunu, bu yüzden satmak istediğini, kendisinin de yaşlı kavalcıya acıdığından bu kavalı satın aldığını söyler. Gönlü zengin bu Diyarbakırlı berberin yanından ayrılan Diyarbakır Kent Müzesi çalışanları Nişo Usta ile ilgili çalışmalarını derinleştirmek ve daha çok bilgiye ulaşmak için araştırmalarını sürdürdüler.
ÇALIŞMALAR BAŞKA BİR GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKARIYOR
Müze çalışanları yaptıkları çalışmada Hafız Zülfo’nun aslında hiçte sıradan bir kavalcı olmadığını, Ergani tren garından geçen birçok sanatçı derinden etkilediğini ve bu sanatçılarında ürettikleri eserde mutlaka hafıza yer verdiklerini görürler.
NİŞONUN KAVALLARI DÜNYACA ÜNLÜ İNSANLARA İLHAM VERMİŞ
Büyük yazar Yaşar Kemal Hitit güneşi Mualla Eyüpoğluna yazdığı aşk mektuplarında “Ergani’de kör bir kavalcı gördüm. Yine burada sokakta biri türkü söylüyordu. Köyde oyunlar oynadık. Hep dedim içimden‘o’ olaydı. İyi şeyler, sevdiğim şeyler karşısında, hep seni arıyorum”. Mualla Eyüboğlu Hitit Güneşi adlı kitapta bu mektuplardan bahseder.
Yazar Osman Şahin “Bozkırda Vivaldi” adlı nefis hikâyesinde, Ergani demiryolunda kaval çalarak dilenen yoksul, kör bir dilencinin, Vivaldi Zülfo’nun öyküsünü anlatır
İlköğretmen Okulu Müzik öğretmeni öğrencilerine Mozart, Beethoven dinletmenin yanısıra Hafız zülfo’yuda derslerinde öğrencilerine dinletir.
Yılmaz Güneyin “ Sürü” filminde Ergani garında geçen tren bölümünde uzun bir süre kaval çalan Hafız’a yer verilir.
Yazar Müslüm Üzülmez; Hafız’ı “Hüznün ve Gurbetin sesi” diye anlatır. Hafız’ın yaşamından kesitleri kaleme aldığı eserinde şu cümleleri kurar. “Hafız kaval çaldığında, Hafız’ın kavalının sesiyle yayılan ses titreşimleri, trenin sevinç ve hüzün, çığlık ve gözyaşlarıyla birleşip yüreklere işlerdi.”
Yazar, Neyzen Dr. Ergün Sönmez; Hafız’dan dinlediği kavaldan çok etkilenir, babasından çaldığı buğdayları satar. Aldığı parayı hafıza vererek kendisine kaval çalmasını öğretmesini ister. İlk kaval çalmaya Hafız’dan aldığı feyz ile başlar. Yıllar sonra neyzen olur, Hafız için; “Hafız’ın duygulu nağmeleri hep kulağımda, ondan dinlediğim o nağmeleri hiç unutmadım, ” der.
Yılmaz Odabaşı, kulaklarında Hafız’ın melodileri ile “Vivaldi Zülfo/Hafız” adlı yazıyı kaleme alır.
Diyarbakır Kent Müzesi ulaştıkları bu bilgilerle Diyarbakır’ın müziğinde unutulan bu büyük değeri de açığa çıkarmanın gururuyla şimdi bu kavalı sergilemektedirler Belkde şair Mithat Üzülmezin aşağıdaki şiiri Hafızı ve kavalını daha iyi anlatır.
“Beni seni beklerken
Bir yanım da sende
Bir yanım Ergani’de
Ergani İstasyonu’nda kaldı.
İstasyonda küçük bir kız
Bir de Hafız vardı.
Kız alev saçlı,
Kavruk yüzlü
Bahar renkli.
Gözleri çıpılçıpıl
Yüreği ise kıpır kıpırdı
Bir eli Hafız’ın caketinde
Bir eli umutlarda.
Vagonların önünde
Umutla uzanırdı elleri
Umutla açılırdı eteği
Amca… Teyze... diye
Bir gün
Bir gün yolun düşerse Ergani’ye
O küçük kızı görmeden
Hafız’ın kavalını dinlemeden
Sakın ha!...
Gideyim deme.
Birkaç renkli şeker
Bir paket sigara götürmeği unutma.
O bilir kimden geldiğini
Can olur
Can ciğer olur sana
Anlatır sana
Anlatır memleketin insanlarını
İnsanlarının
Soylu ve yiğitçe sevmelerini.
Göreceksin
Kavalındaki ses
Boğazında düğüm düğüm
Yüreğinde kör düğüm olacaktır
Alacaktır seni senden
Savuracaktır
Doğduğun topraklara
Sevdalandığın yıllara.
Yeniden doğacaksın
Yeniden sevdalanacaksın oralarda”
AHMET BEŞENK
Diyarbakır’ın tarihi, kültürü, geleneği ve görenekleri denildiği zaman dünyanın hiçbir noktasında olmayan, tamamen kendine has bir yapısının, kokusunun ve manasının olduğunu birçok kişi bilmez. Özellikle son dönemlerde kentlerin bozulan dokusuna karşın Diyarbakır’ın tarihteki yeri, şimdisi ve yarını için mücadele eden insanların sayıları artarken orijinal kişiliğine bürünmesi içinde bir mücadelenin verildiği görülüyor. Özellikle Diyarbakır’ın dokusunun can bulduğu çalışmalar bir, bir gün yüzüne çıkarken dünyaca ünlü NİŞO’nun Diyarbakırlı bir kaval ustası olduğu ve kavallarının yumuşak sesinin kilometrelerce öteye gittiğini pek kimse bilmez. Büyük yazar Yaşar Kemal Mualla Eyüpoğluna yazdığı aşk mektuplarında Ergani demiryolunda Nişo’nun kavalını çalan Hafız Zülfo’ya özel bir yer ayırdığı görülmüştür. NİŞO’nun kavalı bile Diyarbakır kültürünün tarihte ne kadar önemli olduğuna yapılan büyük bir vurgudur. İzine çok ender rastlanan NİŞO’nun kavalı günümüzde birkaç taneyi geçmezken Diyarbakır kent Müzesinde sergilenen bu önemli eser büyük bir tarihide bünyesinde barındırıyor.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Müzeler Şube Müdürü Ercan Alpay Nişo ustanın tarihte önemli bir yer tuttuğunu belirterek yaptığı her bir kavalın aslında bir hikayesinin olduğunun da altını çiziyor. İşte Nişo ustanın o efsane kavalları ve Diyarbakır tarihindeki önemli notları.
NİŞO’NUN YAPTIĞI BOZKIRIN VİVALDİSİ HAFIZ ZÜLFO’NUN ÇALDIĞI KAVAL
Diyarbakır Kent Müzesi Müzik temasının içini doldurma çalışma yaparken Diyarbakır Müziği hakkında görüştükleri herkes sanki ağız birliği edercesine Nişo ustanın yaptığı kavallardan bahseder. Diyarbakırlı bir Ermeni olan Dikran Nişan, Diyarbakırlılar için Nişo ustanın yaptığı kavalar Bitlis, Urfa, Mardin, Van, Erzurum, Yerivan, Kirmanşah, Bağdat, Halep. Ermenistan’dan Irak’a kadar talep gören ve en çok tercih edilen kavalardı. Ebette ki böyle önemli bir ustanın bir kavalı olamadan Müzik teması vitrinleri çok boş olacağından,
‘NİŞO USTANIN KAVALINA BÖYLE ULAŞTILAR’
Müze çalışanları böyle bir kavalı müze koleksiyonuna kazandırma için çalışma başlatırlar ancak kavalı elinde olan bir iki kişiyle bulduklarında bunlarda kavalın kendileri için çok değerli olduğunu ve müzeye bağışlamayacaklarını yada satmayacaklarını söylerler. Bunun üzerine çalışmalarını daha da yoğunlaştıran müze çalışanları Nişo Ustanın yaptığı bir kavalın Bağlar ilçesinde bir berberde olduğunu öğrenirler. Vakit kaybetmeden Berberin yanına giden müzecileri Hamza Ayna adındaki berber çok sıcak karşılar ve Bu kavalı hiçbir karşılık istemeden Müzeye hibe eder. Müzeciler Hamza Ayna ile yaptıkları görüşmede çok ilginç şeyler ortaya çıkar. Hamza Ayna kavalı Ergani tren garında kaval çalarak geçinen kör bir kavalcıdan satın aldığını, Hafız Zülfo namlı bu kavalcının kendisinin artık kavala üfleyemeyecek kadar yaşlı olduğunu, bu yüzden satmak istediğini, kendisinin de yaşlı kavalcıya acıdığından bu kavalı satın aldığını söyler. Gönlü zengin bu Diyarbakırlı berberin yanından ayrılan Diyarbakır Kent Müzesi çalışanları Nişo Usta ile ilgili çalışmalarını derinleştirmek ve daha çok bilgiye ulaşmak için araştırmalarını sürdürdüler.
ÇALIŞMALAR BAŞKA BİR GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKARIYOR
Müze çalışanları yaptıkları çalışmada Hafız Zülfo’nun aslında hiçte sıradan bir kavalcı olmadığını, Ergani tren garından geçen birçok sanatçı derinden etkilediğini ve bu sanatçılarında ürettikleri eserde mutlaka hafıza yer verdiklerini görürler.
NİŞONUN KAVALLARI DÜNYACA ÜNLÜ İNSANLARA İLHAM VERMİŞ
Büyük yazar Yaşar Kemal Hitit güneşi Mualla Eyüpoğluna yazdığı aşk mektuplarında “Ergani’de kör bir kavalcı gördüm. Yine burada sokakta biri türkü söylüyordu. Köyde oyunlar oynadık. Hep dedim içimden‘o’ olaydı. İyi şeyler, sevdiğim şeyler karşısında, hep seni arıyorum”. Mualla Eyüboğlu Hitit Güneşi adlı kitapta bu mektuplardan bahseder.
Yazar Osman Şahin “Bozkırda Vivaldi” adlı nefis hikâyesinde, Ergani demiryolunda kaval çalarak dilenen yoksul, kör bir dilencinin, Vivaldi Zülfo’nun öyküsünü anlatır
İlköğretmen Okulu Müzik öğretmeni öğrencilerine Mozart, Beethoven dinletmenin yanısıra Hafız zülfo’yuda derslerinde öğrencilerine dinletir.
Yılmaz Güneyin “ Sürü” filminde Ergani garında geçen tren bölümünde uzun bir süre kaval çalan Hafız’a yer verilir.
Yazar Müslüm Üzülmez; Hafız’ı “Hüznün ve Gurbetin sesi” diye anlatır. Hafız’ın yaşamından kesitleri kaleme aldığı eserinde şu cümleleri kurar. “Hafız kaval çaldığında, Hafız’ın kavalının sesiyle yayılan ses titreşimleri, trenin sevinç ve hüzün, çığlık ve gözyaşlarıyla birleşip yüreklere işlerdi.”
Yazar, Neyzen Dr. Ergün Sönmez; Hafız’dan dinlediği kavaldan çok etkilenir, babasından çaldığı buğdayları satar. Aldığı parayı hafıza vererek kendisine kaval çalmasını öğretmesini ister. İlk kaval çalmaya Hafız’dan aldığı feyz ile başlar. Yıllar sonra neyzen olur, Hafız için; “Hafız’ın duygulu nağmeleri hep kulağımda, ondan dinlediğim o nağmeleri hiç unutmadım, ” der.
Yılmaz Odabaşı, kulaklarında Hafız’ın melodileri ile “Vivaldi Zülfo/Hafız” adlı yazıyı kaleme alır.
Diyarbakır Kent Müzesi ulaştıkları bu bilgilerle Diyarbakır’ın müziğinde unutulan bu büyük değeri de açığa çıkarmanın gururuyla şimdi bu kavalı sergilemektedirler Belkde şair Mithat Üzülmezin aşağıdaki şiiri Hafızı ve kavalını daha iyi anlatır.
“Beni seni beklerken
Bir yanım da sende
Bir yanım Ergani’de
Ergani İstasyonu’nda kaldı.
İstasyonda küçük bir kız
Bir de Hafız vardı.
Kız alev saçlı,
Kavruk yüzlü
Bahar renkli.
Gözleri çıpılçıpıl
Yüreği ise kıpır kıpırdı
Bir eli Hafız’ın caketinde
Bir eli umutlarda.
Vagonların önünde
Umutla uzanırdı elleri
Umutla açılırdı eteği
Amca… Teyze... diye
Bir gün
Bir gün yolun düşerse Ergani’ye
O küçük kızı görmeden
Hafız’ın kavalını dinlemeden
Sakın ha!...
Gideyim deme.
Birkaç renkli şeker
Bir paket sigara götürmeği unutma.
O bilir kimden geldiğini
Can olur
Can ciğer olur sana
Anlatır sana
Anlatır memleketin insanlarını
İnsanlarının
Soylu ve yiğitçe sevmelerini.
Göreceksin
Kavalındaki ses
Boğazında düğüm düğüm
Yüreğinde kör düğüm olacaktır
Alacaktır seni senden
Savuracaktır
Doğduğun topraklara
Sevdalandığın yıllara.
Yeniden doğacaksın
Yeniden sevdalanacaksın oralarda”
AHMET BEŞENK