YUSUF KENAN ÖRÜCÜ’NÜN ARDINDAN!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)
- 26-07-2021 00:31
ÖLMEK!..
Tekrar var olmak için, yaşayanın ölmesi,
Ukba’nın toprağında can bulup dirilmesi.
Her çınar devrilirken, tohumunda “hayat” var,
Ruhunda filizlenir, hepten ölmez insanlar!..
MM
SÖZ GELİŞİ
Biz hep şöyle deriz: “Diyarbekir’de yaşamak başkadır, Diyarbekir’i yaşamak başkadır” bu sözü bir klişe gibi kullanmak mümkün, nitekim, bir dostu, bir güzelliği anlatmak başkadır, o dostla, o güzellikle yaşamak daha başkadır,, bizim Yusuf Kenan Örücü ile birlikte geçen yarım asırdan ziyade “dostane” bir ömür sürecimiz var..
![](https://www.ozdiyarbakirgazetesi.com/images/haberler/2021/07/olum1.jpg)
Merhum Yusuf Kenan Örücü – Merhum Hafız Celal Sevimli ile birlikteyiz, mutlu bir gün için Kenan abinin yeğenlerinden birinin sünnet merasim içindi bu birlikteliğimiz
70’li yıllarda tanıştık kendisiyle, geçen her gün, her ay, her yıl daha da pekiştirdi dostluğumuzu, onunla tanışmadan önce ben şöyle düşünüyordum, dünyada “insan çok fakat hazret-i insan sanki yok” saygı duyulacak, duası ve dostluğu talep edilecek bir yapıya sahipti Yusuf Kenan Örücü, dünya onun nazarında “sıfır” mesabesinde bir yaratıktı, hiç iltifat etmedi, dünyaya, aile efradının maişetini elde etmek için ne kadar gerekli ise o kadar çalıştı.
Şeyhmus Paketçi ailesi ile yakınlığı vardı, başta “Paketçi” ve diğer bütün yeğenleri olmak üzere, bütün Diyarbekir ona “dayı” diye hitap ederdi, utanırlardı adını anmaya, bizde çoğu zaman “dayı” derdik, bazen de “Kenan abi” diye hitap ederdik, bir gün kendisini tanıyan bir trafik memurunun ”halo” deyişine tepki verince memur “sana herkes böyle söylüyor niye bana tepki verdin?” cevabında şöyle demişti. “çünkü sen bana herkes gibi değil, “aşağılar” gibi bir eda ile söyledin, yoksa ben lakabımdan hoşnudum, halo da dense olur, dayı da!..
Kuruluş amacı gençliğe, daha doğrusu tahsil çağındaki öğrencilere yardımcı olmak olan bir derneğe yıllarca başkanlık yaptı, “bir kişi de olsa yetişebilir, elinden tutabilirsek, dünya ve ahret mutluluğuna kavuşabiliriz” derdi, o mutluluğun maddede değil, imanda, daha doğrusu İslam’da olduğuna inanırdı, inanıyorum ki onun kalbi hep Allah aşkı ile çarptı, sohbetlerinde hep Allah dedi, peygamber dedi, İslam dedi, çünkü bunlar vardı ezberinde…
Yüce kitabımızın okunmasını, okutulmasını çok isterdi, bu isteği gerçekleşsin diye ne malını düşündü ne de canını, Yusuf Kenan Örücü kendisiyle tanıştığımız günleri şöyle ifade ederdi: “biz o günlerde sahabe hayatı yaşadık” şimdi aramızda değil, ebediyet yurdunda, Rabbimiz O’nu sevgili peygamberimizle, sahabe-i kiram ile buluştursun ve onların şefaatine nail kılsın.
Şiire olan ilgi ve sevgimizi görünce bize bir dörtlük şiirini vermiş ve bu da “benim şiirim” demişti, Peygamberler ve Sahabeler şehri Sevdam Diyarbekir kitabımızın 263. Sayfasında “bir konuk şairin nasihati” başlığı altında yer alan şiiri aynen şöyledir:
Bu dünya fanidir kimseye etme azap,
Kalbini Allah’a ver, kendini ona bırak,
Baki Allah’tır, ne derse sen onu yap,
Sonunda varlığınla var olur kara toprak!..
Yusuf Kenan Örücü, Diyarbekir, 1959
O bir Diyarbekir yiğidi idi, o bir Diyarbekir çınarı idi, onun gibiler vefat ettiğinde şöyle denir: “bir çınar devrildi” gerçek şu ki o çınar devrilmedi, sadece bahçesini değiştirdi, dünya toprağında yeşeren boy veren o çınar şimdi ebediyet yurdunun buram buram “ebedilik” tüten toprağında yeşermeye ve boy vermeye başladı kendisi de öyle demiyor mu?: Sonunda varlığınla var olur kara toprak”
Kurban derilerinin kıymette olduğu zamanlarda başkanı olduğu derneğe “gelir sağlamak amacı ile bizzat kendi arabası ile deri toplardı, o günlerde söylediği şu söz ne güzeldir: “Bizim Kur’anımız ve kurbanımız var” sedası çok güzeldi, sanayi sitesindeki dükkanının üst katını mescit gibi kullanırdı, bazı günler gittiğimde onu Kur’an okurken görür ve dinlerdim, hiç bitmesin isterdim okuması, çünkü kendini kaptırırdı yüce kitabımızın “halavetine” ve güzelliğine…
![](https://www.ozdiyarbakirgazetesi.com/images/haberler/2021/07/olum2.jpg)
Bu mübarek kabir ve üzerlerine bir Fatiha üç ihlas okunmuş mübarek taşlar hala ilk günkü gibi aradan bir asrı aşkın zaman geçmesine rağmen.
Yusuf Kenan Örücü. Hafız Celal Sevimli, Nushaddin Saygınlı ile yıllarca süren bir dostluğumuz vardı, ekseri Cuma sabahları kabristan ziyareti sanki “virdimiz” olmuştu, yakınlarımızın kabir ziyaretinde Kenan Örücü’nün babasının kabri “şeyh Abdülcelil” efendinin kabrinin yanında idi, o zatın kabr-i şerifinin etrafı yumurta büyüklüğünde veya biraz daha büyük taşlarla çevriliydi ve o taşlardan oluşan duvar bir metre kadar vardı, aradan bir asırdan çok bir zaman geçmesine rağmen o taşlar hiç dökülmemişti.
Onları öyle dökülmez kılan şey neydi acaba, bunun sırrını sorduğumda bana şöyle demişti: “şeyh Abdülcelil efendi vefat ettiğinde müritleri tarafından her bir taşa bir Fatiha üç ihlas okunarak yerlerine konulmuş, bu kadar zamandır dökülmemelerinin sırrı budur” demişti, o kabir ve o taşlar yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi hala durur ve Yusuf Kenan Örücü şu anda o kabrin yanındaki babasının mezarına defnedilmiştir.
Sevgili peygamberimiz (s.a.v) mübarek sözlerinden birinde: “Kişi sevdiği ile beraberdir” der, biz onun Rabbimizi, sevgili peygamberimizi, Sahabe-i Kiramı, Allah dostlarını ve mürşidini ne kadar çok sevdiğine yakın tanıklarız, söylenecek söz çok, ne kadar çok söylesek üzüntümüz katmerleşecek ve gönlümüz teselli bulmayacak, tesellimiz ise arkasında böylesi güzel bir isim bırakmış olmasıdır..
Yusuf Kenan Örücü Ağabeyimin ruhu şad, mekanı cennet olsun…
Selam ve dua ile.