Tarih Hırsızları - (Fahrettin Kanat'ın Yazısı)
- 20-12-2022 08:24
Diyarbakır’da da bu Tarih hırsızları olmuştur. Surlardaki sembolleri kazıyarak çalmak ve asılı olan tarihi sembolleri kaçırmak gibi.
Diyarbakır’daki Surlarda asılı olan bir çok tarihi eşyalar çalınmıştır.
Bunlardan önde gelenler; Şeytan sembolü, Sembolün çalınmasında Yezidileri suçlamak doğru değil bence. Hatta buna ŞEYTAN demekte yanlış.. Bunun gerçekte, çok tanrılı dönemlerden, örneğin; Akad, Sümer yâda Asur dönemlerinden kalma bir TANRI Heykeli olduğu, değerini bilen tarihi eser kaçakçıları tarafından çalındığı da düşünülmelidir. Tıpkı, 1940’lı yıllarda İçkale’deki ağzından su akan mermerden ‘’Aslanlı Çeşme’’ deki erkek aslan heykelin çalınması gibi. (Askeri bölgede olduğu halde bu heykelin nasıl çalınabildiği hala bilinmiyor) Tıpkı, 1960’lı yıllarda Urfa kapı’nın tonlar ağırlığındaki demir kanatlarının bir gecede yere indirilip menteşeleri altındaki işlemeli sarı işlemeli tunç yuvaların çalınması gibi. Aynı yıllarda Dağ kapı ile Urfa kapı arasındaki burçta yer alan AKREP sembolünün çıkarılmaya zorlanması gibi…
Neden o yıllarda ve sonraki birkaç yıl içinde Diyarbakır’da birçok tarih hırsızları oldu. Kent Merkezindeki Arkeoloji Müzesi’nin damı ve duvarı delinerek iki kez yağmalandı. Ayrıca şehir kütüphanesinde çok sayıda el yazma kitaplarla birlikte, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşamış olan ‘’Şemseddin-i Akhisari ‘’ adındaki bir zatın çok değerli el yazma eseri ‘’Rümuz-Ül Künüs’’ (Gizli Hazineler Anahtarı) adındaki kitabı da çalındı. Bu kitapta, devrin bilginlerinden Şemseddini Akhisari, FATİHA süresinin kelime kelime, hatta harf harf taşıdıkları gizli manalar itibariyle tefsir ediyor ve sonuçta Osmanlı Hanedanı’nın 36’ncı padişahla son bulacağını anlattıktan başka, Bi İzniallahii Taala Diyar-i Rumdan bir KEMAL geleceğini yazıyordu.
Kanuni Sultan Süleyman’ın hükümdar olduğu, Osmanlı İmparatorluğunun en görkemli döneminde, birinin çıkıp bu büyük imparatorluğun 36 padişahtan sonra son bulacağını yazması, ardından ‘’Diyar-i Rum’dan bir KEMAL’İN zuhur edeceğini’’ söylemesi elbette çok önemliydi.
1964 yılında rahmetli Adil Tekin’le birlikte bu kitabın varlığı tespit ettikten, kitabın yazarının varlığını ve yaşadığı dönemi, Cumhuriyet Gazetesinde çalışan Mehmet Mercan Gazetenin yazarlarından, Topkapı Sarayı Kütüphanesi Müdür Yardımcısı değerli sanatçı ve gazeteci Elif Naci beye onaylattıktan kısa bir süre sonra, konuyu basına yansıtabilmek için bir kez daha kütüphaneye gittiğimizde, müdüründen bu değerli kitabın yerinde olmadığını, çalındığını duyduk…
Konu Basına yansıtılsaydı Osmanlı hanedanının son bulması, ardından Mustafa Kemal Paşa’nın ortaya çıkışı ile ilgili herhalde büyük bir tartışma başlamış olacaktı.