SEMPOZYUM ANLAYIŞLARINDA KİMİ SAKATLIKLAR ÜZERİNE (2)
- 27-01-2018 00:01
Bazen bir sempozyumun yüzbinlerce liraya mal olduğu düşünüldüğünde, o sempozyum bildiri kitabında yer almayan bu tarz bahanelerle reddedilen tebliğlerden okuru, araştırmacıyı, ilgilisini mahrum bırakmanın akademisyenlikle, üniversiteyle, unvanla ne alakası vardır?
Yurt dışında kimi zaman davet edilen bir araştırmacıdan-yazardan dinlediğim şu acı tablo, bizim kendilerini eleştirilmez görenler için ders alıcı durum olabilir mi?
Davet edilen şahsın metni, öncelikle sempozyumun verildiği ülke diline çevrilir, metnin aslını bozan bir ifade taşımayan tercüme ehlince yapılır. Tebliğci, kendi dilinden sunumunu yaptığında o ülke dilinden belirtilenler teknolojinin el verdiği oranda görsel şekilde perdeye, elektronik levhaya yansıtılır, aynı anda tercüme yapılır, kulaklık yoluyla dinleyicilere, katılımcılara dilleriyle aktarılır, bu yetmezmiş gibi herkesin oturduğu sandalyeye çoğaltılmış esas metin, konuşmacıyı anlamak için bırakılır.
Bizde sunumu için aylarını harcayan, beş-on sayfalık metne dayalı yeni ufuklar açan, konulan anlamsız engellerle kadr û kıymeti bilinmeyen isimlerin mantığa-akla sığmayan bu kuralları koyanların gadrine uğraması, sadece bilgisayarın birkaç tuşu ile önlenebilirken, bu ilme saygısızlık sürüp gitmektedir.
Dün el yazısıyla-daktilo ile teslim edilen bildiriler-tebliğler için bu engelleyici hususlar söz konusu muydu?
Dipnotlar, ilgili sayfanın altında mı olmalı, metnin sonunda mı yer almalı?
Kişinin ifade ettiği esas olması gerekirken, özeti bahane edenler, sayfa düzenine uymama, metnin sayfada santimlerle yer almasını zorunlu kılanlar, harflerin puntosunu bir-iki klavye tuşu ile düzeltme basiretinden yoksun olanlar için ne demeli?
Bu yazıyı kaleme alırken çalışma masamda üç devasa ciltten oluşan bir sempozyum bildirileri kitabı var. Bu sempozyuma Cahit Sıtkı Tarancı’nın Otuz Beş Yaş Şiiri ile ilgili, orijinal tespitleri içine alan bildirimizle katılmıştık. Bildiri metnimiz, onu aşkın akademisyence istendi, kendilerine ulaştırıldı.
Birkaç elektronik bilgilendirmede yazıştığımız ilgili sempozyum yetkilisi, sayfa düzenini, yazım puntosunu sorgulayınca, metinde imla hatası, noktalama yanlışı olmadığını özellikle buna dikkât edildiği kendisine iletildi.
Özet İngilizce için beş altı cümleyi tercüme edememek!.. İngilizce özet hazırlamaktan aciz değiliz, aslında. Beş-on satırlık bir metnin hazırlanması zor değil.
Bu tarz bildiri kitaplarında metnin tümü İngilizce ise, Arapça ise, Fransızca ise biz ne yapabiliriz?
Bizim yazım ve sunum dilimizi anlamayanların yazdıkları dili öğrenmeye bizi zorlamaları ne zamana kadar sürecek? Onlar, konuştuğumuz dili, dilleri neden öğrenmez de yazdıklarımızdan haberdar olmaz?
Üç ciltten oluşan, her bir cildi kabında yer alan, üç cildinde tek kapta buluşturulduğu sempozyum bildirileri kitabında harcanan emek, az bir şey değil.
Bu oldukça önemli sempozyum bildirileri kitabında olması gereken kırk sayfalık bildiri metnimiz neden yer almadı?
Biz, bu metnimizi, bu şekliyle kabul edilmediği takdirde geri çektiğimizi, nezaket sınırlarını zorlamadan ifade ettik.
Şimdi, bu üç ciltten oluşan sempozyum bildiri kitabının ilk cildinin arasına düzenlenen sempozyum programını, İngilizce Özeti havî metinle bildirimizi içine alan CD’yi bıraktık. Belki ileride bu metin, sempozyum programı ve özet, bildiri kitabını okuyan için fayda sunar.
Bu konuda beklentilerimiz var ve yetkilileri duyarlı ve de millî olmaya davet ediyoruz: Konuştuğumuz dilden özetse var, metinse mevcut. Bildiri-tebliğ, kabul edilmişse, neden kitaplaşmada yer almaz? Sayfa düzenine, harf puntosuna takılı kalmanın size kazandırdığı nedir?
Gerçekten, hakikatten bu sempozyum düzenleyicilerin çoğunun takıntısının önüne geçilmeli, bu Avrupaî taklit hastalığının önü alınmalı, mukallitliğin bu denli yaygınlaşmasının bize vermiş olduğu Prof., Doç. Dr. Öğretim Görevlisi-Araştırma Görevlisi-Okutman olmak üzere kimi akademisyen ünvanlı kimileri, nerede yaşadığını unutmamalı!..
Sormak lazım, en sonunda, meramı dile getirmek için: Sahi alanında onlarca kitap yazmış, binlerce makalesi yayınlanmış birine, onlarca ulusal-uluslararası sempozyumda, kongrede yer almış olanlara kalkıp bu engelleri bildirilerin kitapta yer almaması için bahane olarak sempozyum düzenleme kurallarını göstererek resmî kılma, hangi bilimselliğe sığar?
Bu ülkede sempozyumların birçoğuna harcanan meblağları öğrenince, cebimizden çıkan vergilerin gereksizce tüketilmesine yazık değil mi?
Kimi üniversitelerde ve kurumlarda bu başıboşluğa “Dur!..” demek için başka ne yapmalı?