Selahaddin-i Eyyübi ve Diyarbakır
- 05-03-2024 07:40
Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi 4 Mart 1193 tarihinde vefat etti. Dolayısiyle bugünkü yazımızı bundan tam 831. yıl önce vefat eden büyük komutan, Selahaddin-i Eyyübi’ye ayırdık. Değerli komutan Selahaddin-i Eyyübi 1138 yılında Irak’ın Tikrit şehrinde dünyaya geldi. Genç yaşlarında Nureddin Mahmud Zengi’nin komutanlarından olan amcası Esed-üddin Şirkuh’un hizmetine girdi.
Amcasının Mısır veziri olmasından kısa bir süre sonra hayatını kaybetmesinin ardından Selahaddin Eyyubi, 1169'da amcasının yerine geçti. Müslümanlığın yanı sıra Hristiyanlık ve Musevilik için büyük öneme sahip Kudüs’ü, Haçlılarının işgalinden kurtaran Selahaddin Eyyubi, büyük komutan ve iyi bir devlet adamıydı. “Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim ki” sözüyle hafızalara kazınan Selahaddin Eyyubi, Eyyubiler devletini kurduktan sonra kutsal şehirdeki işgale son vermek için harekete geçti.
Selahaddin Eyyubi komutasındaki ordu, 20 Eylül 1187’de işgal altındaki Kudüs’ü kuşattı. Kudüs aşığı Sultan Selahaddin, kuşatma sırasında şehre zarar gelmesini önlemek için büyük özen gösterdi.
Kuşatmayı kıramayan Kudüs’ün işgalci komutanı İbelinli Balian'ın 12 Ekim 1187’de şehri Eyyubilere teslim etmesiyle Kudüs’teki 88 yıllık Haçlı işgali sona erdi. Kudüs'ün fethi İslam aleminde sevinçle karşılanırken, Vatikan ve Hristiyan aleminde şoka neden oldu. Haçlılarca tahrip edilen Mescid-i Aksa’yı kendi elleriyle süpüren ve gül yağıyla yıkatan Selahaddin Eyyubi, Harem-i Şerif’i, Hristiyanlara ait sembollerden temizledi. Fethin ardından 88 yıl boyunca duyulmayan ezan sesi tekrar şehrin semalarında yankılanmaya başladı. Şehre birçok eser kazandıran Sultan Selahaddin, Halep'ten getirttiği minberi Mescid-i Aksa'ya yerleştirdi. Adına kıssalar dizilen ve "Selahaddin Minberi" olarak adlandırılan bu tarihi eser, Kudüs'ün fethinin simgelerinden biri haline geldi. Tüm İslam aleminde olduğu gibi Filistin’de de büyük sevgi duyulan Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ün tarihinde çok önemli bir yere sahip. Filistinliler, büyük komutana sevgilerini göstermek için Kudüs’ün en meşhur caddesine “Selahaddin Caddesi” adını vermiş. Diyarbakır’da da yapılan muhteşem yeni bir camiye de Selahaddin Eyyübi Camisi adı verildi. Şehrin en merkezi yerinde bulunan bu görkemli cami ve külliyesi, geçtiğimiz nisan ayında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından ibadete açılmıştı.
DİYARBAKIR’IN, YANİ O ZAMANKİ ADIYLA AMİD’İN FETHİ…
Haçlılar için bir tehdit haline gelen Selahaddîn Eyyûbî’nin geleceğinin son derece parlak olduğu açık bir şekilde öngörülebiliyordu.Müslüman dünyasında büyük bir şöhret kazanmıştı. El-Cezîre bölgesine tertip ettiği askerî harekât esnasında Selahaddîn Eyyûbî’ye tabî olan Müslüman emirler arasında Artuklu Emiri Nûreddîn Muhammed de bulunuyordu.
Akıllı bir emir olan Nûreddîn, Selahaddîn’in yükselişini görüp vakit kaybetmeden onun yanında yer almış, bölgedeki seferlerine iştirak ederek, askerî destek sunmakta da tereddüt etmemişti. Nitekim Artuklu Nûreddîn Muhammed, bir süre sonra el-Cezîre’nin büyük şehirlerinin başında gelen Âmid’in ele geçirilerek kendisine tevdi edilmesini istemiş, Selahaddîn de kendisine tabî olmayı addeden bu sadık emirin arzusunu geri çevirmemişti.
O dönemde, Nisânoğullarının elinde bulunan AMİD yıllardan beri Artukluların ilgisini çekiyordu ve iktidarı gasp etmiş olan Nisanoğulları şehirde büyük bir öfke ve nefretin muhatabı haline gelmişti. Sultan Selahaddîn, Âmid’i aldığı takdirde hem bölgenin kalbi durumundaki bir şehre hâkim olacak, hem de ciddi bir itibar kazanabilecekti. Bundan dolayı Selahaddin Eyyubi, Nûreddîn Muhammed’in talebini kabul etmiş ve şehri ele geçirip kendisine teslim edeceği konusunda ona söz vermişti. Selahaddîn Eyyûbî, şüphesiz şehir İslâm toprağı olduğu için evvela Abbâsî Halifesi Nâsır Lidînillah’a haber gönderip ondan bir fetva istemişti. Nitekim söz konusu fetva Halife tarafından kendisine gönderilince vakit kaybetmeden harekete geçip Diyârbekir mıntıkasına yöneldi. Nûreddîn Muhammed’in birlikleri de Selahaddîn’in ordusuna iştirak etti. 13 Nisan 1183 tarihinde Selahaddîn Eyyûbî’nin Artuklularca da desteklenen birlikleri tarafından Âmid kuşatma altına alındı. Kuvvetli mancınıklarla şehir surları dövülüyor ve kazılan lağımlardan Âmid’e girmenin yolları aranıyordu. Şehir surları içerisinde en iyi kararın Selahaddîn Eyyûbî’ye teslim olmak olduğu konuşulmaya başlanmıştı. Amid halkının bir yolunu bulup Selahaddîn Eyyûbî ile anlaşmaktan başka bir şansı kalmamıştı. Âmid surlarının da artık yıkılmak üzere olduğu bir sabah, şehirden çıkan bir grup kadın karargâha gelerek Sultan’ın çok itibar ettiği Kadı el-Fâzıl’ın huzuruna çıktı. Selahaddîn Eyyûbî’ye haber göndererek onu durumdan haberdar eden Kadı, içlerinde emirin ve vezirin kızları ile hanımlarının da yer aldığı kadınların af talebinde bulunduklarını bildirdi. Sultan’ın emriyle bunlara izin verildi ve dilerseler Âmid’de kalmalarına, dilerseler de şehirden ayrılmalarına müsaade edildi. Bu şekilde Selahaddîn’den izin alabilen vezir Bahâüddîn Mesûd, hükümdardan taşıyabileceği kadar mal alıp şehirden çıkabilmesi için üç günlük mühlet ve mallarını taşımasına yardımcı olacak adamlar istedi. 9 Mayıs 1183 günü Bahâüddîn’e verilen üç günlük mühlet sona erip de kendisi Türkiye Selçuklu ülkesine gitmek üzere Âmid’i terk ettiğinde, geride halen birçok kıymetli mal kaldığı kaynaklarda belirtilmektedir.
Âmid’in fethi tamamlanıp şehir burçlarına Selahaddîn Eyyûbî’nin sancakları çekilmiş, Sultan Selahaddin ile birlikte, Nûreddîn Muhammed, Diyarbakır’ın Urfa kapısından şehre girerek İç Kale’de bulunan emirlik sarayına geçmişlerdi. Daha sonra bir Cuma günü Sultan Selahaddin İslamın 5. Haremi şerifi olarak kabul edilen Diyarbakır Ulu camide namaz kılarak, dualar etmişti. Şehrin Nûreddîn’e bırakıldığını kayıt altına alan resmî berat, devrin büyük müellifleri ve kâtipleri arasında olan, İmâdeddîn İsfahânî tarafından kaleme alındı.
Görevlendirilen memurların raporlarında yer alan verilere bakılırsa, şehir burçlarından sadece birinde, İsfahânî’nin geceleri yazı yazmak maksadıyla geride bıraktığı 80 bin adet mum bulunuyordu. Ayrıca burada, kaynaklarda sayıları 1 milyon 40 bin şeklinde gösterilen pek çok kitaptan oluşan muazzam bir kütüphane vardı.
Ortadoğu’daki Haçlı varlığının belini kırarak İslam dünyasının kudretini bütün Avrupa’ya gösteren Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi, 4 Mart 1193’te Şam’da vefat etti.
Türbesi Şam’daki Emevi caminin yanındadır.
Vefatının 831. Yılında büyük komutan Kudüs Fatihi Sultan Selahaddin-i Eyyübi’yi rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhu şad, mekânı cennet olsun…