ŞEHİR ARAŞTIRMALARI MERKEZİ ve MİLLETVEKİLİ ADAYLIĞI ÜZERİNE AYKIRI DÜŞÜNCELER

Biz, şehir konusunda düşüncelerimizi yıllardır, yazmaktayız. Bizim için şehir, hayatın vaz geçilmezidir, açıkçası. Şehir Araştırmaları Merkezi düşüncemizin ortaya çıkışı, çeyrek yüzyılı geride bırakalı yıllar oldu.

Bir şehrin sahiplenilmesi gereken değerleri, tarihî ve kültürel varlıkları olmak üzere şehir ve insan hayatıyla ilgili ne varsa Şehir Araştırmaları Merkezi kapsamında zamanı geldikçe açıklamaya çalışmaktayız.

Şehre dair olması gerekenlerin yerine getirilmesinde muhattap aldığımız kimileri, siyasî erki elinde bulunduran milletvekilleridir, bürokratlardır, kuşkusuz.  Şehir ve siyaset ilişkisi, bu yüzden kurucusu olarak kendimizi gördüğümüz Şehir Araştırmaları Merkezi’ni doğrudan ilgilendiren hususların başında gelir.

Bizim bir şehrin mimarîsiyle, tarihi eserleriyle, restorasyon çalışmalarıyla, kültürel etkinlikleriyle istihdam meseleleriyle ilgili düşüncelerimiz, siyasetçiyi ilgilendirmez mi?

Bir şehrin milletvekili olmak isteyen bireyinin öncelikle o şehirde doğmuş, büyümüş, ikamet etme şartı aranmalıdır.

O milletvekili olmak isteyen adayı, o şehrin semtlerinin değil, sokaklarının öncelikle kendisini tanıması esastır.

O milletvekili adayının şehrin ilçelerine yabancı olmaması gerekir. Vekil adayının şehir bilgisinden çok ilçeler hakkında bilgi sahibi olması şarttır.

O milletvekili adayının şehrin nüfusunu, ilçelerle şehirdeki ücra varoşlara kadar bilmesi gereklidir. Şehrin demografik yapısını bilmeyen kişinin şehirliye ve ilçeliye vereceği bir şey olamaz, köylüye faydası dokunamaz.

O milletvekili adayının şehirde doğmuş olması, kendisini şehirli kılmaz. Başka şehirde veya şehirlerde ikamet edenin doğduğu, küçüklüğünü geçirdiği şehre aşinalığı söz konusu edilemez. O zaman yaşamış olduğu şehirde çevresinin kendisini kabul gördüğü şekilde adaylığı esas alınmalıdır.

O milletvekili adayının ayrıldığı şehrine otuz sene sonra dönmesi ve insanıyla buluşması, akla şunu getirebilir: Kişi varlıklı, şehrini seven, şehrine hizmeti geçtiği için seçilmesi halkça uygunluk arz eder.

O milletvekili bir daire başkanı veya üst yetkili olabilir. Uzun zaman sonra doğduğu topraklarda kalacaksa, yaşayacaksa, insanıyla iç içe olacaksa milletvekilliği adayı olabilir. Milletvekili olduktan sonra yaşadığı yerde kalıp, iki-üç ayda bir şeklen şehrine gelip turist misali dönecekse olmasında bir hayır olmaz görünür.

Bir şehrin milletvekili sayısı beş ise, biri mutlak surette o şehri iyi bilen, gezen, dolaşan, şehir hakkında eser veren, eserler kaleme alan olmalıdır. Kalan dört sayıdan biri o şehirde gazetecilik yapmış, şehirli ile iç içe yaşamış biri olmalıdır. Kalan üç sayıdan biri mutlak surette iş adamı olmalı, şehre yatırım yapabilecek güçte olanlar arasında seçilmelidir. Kalan ikiden biri ısrarla öğretmenlerden seçilmeli, şehrin eğitim ve öğretim hayatına vakıf biri olmalıdır. Son kişi entellektuel yapısıyla şehrin meselelerine yabancı olmayan, şehrin hakkında gerekli donanıma sahip özellikleri taşımalıdır.

Denebilir ki bir şehrin milletvekili sayısı ondur. O halde ilk beşin sayısı korunmalı, sağlıkla ilgili biri seçilmeli, sanayileşme, yatırım, tarım ve hayvancılık esaslı isimlerle ilgilenmelidir. Mevcut sistemde milletvekilliği ailece ırsî sayılanlardan sadece ikisi yerinde kalmalıdır.

Milletvekili sayısı ikiden oluşursa biri öğretmen olmalı ya da gazeteci veya şehir hakkında eser kaleme alan olmalıdır.

Milletvekili olma kriterleri getirilmeli, akademisyenlikle unvan kazanan profesörün yetişmesinde harcanan paranın hesabı söz konusu değildir, bilenler için. Kişi emekli olduktan sonra yine üniversitesine bağlı olmalıdır. İşin siyasî boyutunda kişi, tıpla alakadar ise seçiminde şehre getireceği hizmet yok değildir. Lakin bir sosyolog, hukukçu-avukat, tarihçi kadar bilgi sahibi olamaz. Onun için milletvekilliğinde öğretmen ve akademisyen aynı ölçülerde düşünülmelidir.

Milletvekili başvurularında belli oranda paranın alınması ortadan kaldırılmalıdır. Bu şekilde müracaat sayısının artıracağı endişesi olmamalıdır. Açıkçası müracaat edenler, şehir konulu bir yazılı sınavdan geçirilmelidir. Bu sınav, elbette o şehirle ilgili on-on beş başlık altında oluşturulacak kırk elli sorudan olmalıdır.

Şehirle ilgili mülakata çağrılan isimler, şehir konulu sınavdan başarıyla geçenlerden yüksek puandan düşük puana sistemiyle başarılı olanlardan seçilmelidir. Bu mülakata çağrılı olanlar, öğrenci olarak görülmemeli, ilgilendikleri alanla ilgili çalışmaları, kendilerine puan getirmeli, halk içinde yapılan anketlerden elde edilecek hususlar, seçiminde esas olmalıdır.

Milletvekili seçilecek isimlerin sadece mecliste olma isteği göz ardı edilmeli, şehre ve insanına ne kazandıracağı üzerinde durmalıdır. Seçilme yaş ölçüsü daha çok gençlerden yana olmalıdır. He rne kadar daha önce mecliste bulunma deneyimine-tecrübesine sahip olanlar varsa da kendilerinin yerini alacak dinamik adayların önü tıkanmamalıdır.

Milletvekili adayı olacak çoğu isim, kendisi aday olmamalı, davet edilerek, kendisinin milletvekili olarak görülme isteğinin olduğu şahsına iletilmelidir.

Milletvekili aday adayı olma, teamülde sıkıntılar ortaya çıkarmaktadır. Milletvekili olma ölçüleri tayin edilmedikçe ilkokul mezunundan üç üniversite bitiren şahsa kadar birçok değerli isim arada mağdur olmaktadır.

Milletvekili adayının tarih bilgisi olmalıdır. Şehrin tarihini, ülkenin geçmişini, bölgeleri bilmeyen, ömründe on şehir dolaşmamış birisinin kendi ilçelerine uğramışlığı söz konusu değilken, o şehrin milletvekili seçilmesini biz, şehre zülüm kabul ederiz, açıkçası.

Bir milletvekili olacak adayın sınavdan geçirilmesi adını taşıyan mülakat, eş-dost ve gönül hatırı olmamalı, öncelikle şehirle ilgili tespit edilecek sorulara cevap verilmeli, şehirle ilgili soruları bilenler aday kabul edilmeli, sonrasında diğer kriterlere geçilmelidir.

Bizim siyasete dahlimiz söz konusu değildir. Yalnız bir şehrin selameti için milletvekili olma isteği bulunan adaylar, dört-beş sene içinde güzel bir maaş, tatlı bir emeklilik, geniş bir çevre, birçok imkâna kavuşma, değişik iş alanlarına sahip kişilerle tanışma, ortak iş alanları kurma olmak üzere önleri açıktır.

Bir milletvekili adayı, doğduğum, yaşamakta olduğum şehrimde eğer beni tanımıyorsa, şehrin sokaklarına yabancıysa, şehir hakkında bu güne kadar yazılmış elli-yüz kitap okumamışsa, evinde sayısı binleri aşan kitap ihtiva eden kütüphaneye sahip değilse, kaldığı ev şehrin elit-beyaz kesimine ait, insanın içinde değilse ne demeli?

Misalen sürdüğü aracın fiyatı birkaç dairenin fiyatına eş ise, açıkça belirtmem gerekir ki şehre bir şey kazandıramaz ve bizi ikna edemez.

Kişi, insanının derdiyle dertlenmemişse ne söylemeli?

Kişi, etrafında elli-altmış kişiyle dolaşıyorsa, ne yazmalı?

Kişi, seçilmesindeki oranın yüzdesini mal varlığına ve zenginliğine bağlıyorsa ne belirtmeli?

Kişi, etrafında kümelenenlere vefa borcunu mevkiî-makam dağıtarak ilerde ödeyecekse nasıl temsil etme sıfatına haiz olur?

Kişinin milletvekili olup olmamasına karar merciÎ değiliz, elbette. Biz, kişinin milletvekili olmadan önce şehrine, ilçelerine, köylerine nasıl bir hizmet edeceği üzerinde durmak istiyoruz.

Seçilen bir milletvekilinin o şehrin tarihî, kültürel değerlerine, geleneğine, göreneğine, geçmişine, mimarîsine, musıkîsine vâkıf biri olmasını arzuluyoruz.

Milletvekillerinin şehre duyarsızlığı eskisi gibi devam edecekse, şehre dair şehir içi konvoylarla gezip dolaşılacaksa ne demeli?

Bu milletvekili adaylarının bir de şehirle ilgisi olan yazarlardan, şairlerden sual edilme şartı konsa ne olur?

Hayatında beş şehir kitabı, on roman okumamış, ezberinde üç-beş şiir olmayan birisinin şehrin bırakın sokaklarını, mahallerini saymaktan aciz ise, şehrin hangi mimarî yapısının nerede olduğunu, kimler tarafından yapıldığını bilmiyorsa, bir köprü sual ederseniz A… İlçesi’ndeyken “C.. İlçesi’nde” diye diretiyorsa, aç-fakir, yoksul insanına sahip çıkmayı el sıkmaktan ibaret saymaktaysa, yakın çevresine faydalı, kendi şehirlisine tanımadıklarına yana yabancı kesiliyorsa ne demeli?

Bir şehir araştırmacısı olarak, Şehir Araştırmaları Merkezi Kurucusu sıfatıyla, telefonla ulaşamadığım bir milletvekili yabancımızdır.

Bir milletvekili seçildikten sonra şehrin yazarını tanımıyorsa tanıdığımız olamaz.

Bir milletvekili tek başına şehirde dolaşamıyorsa ne söylenebilir?

Biz, yarım yüzyılı yaş olarak geride bırakalı, seneler oldu.

Hiçbir milletvekilinin o şehirle ilgili eser ortaya koymuş, kitap yazmış isimleriyle bir araya geldiğini, otuzlu yaşlarımızdan bu güne görmedik.

Her şeyi fabrika sahipleri bilmekteyse bize ne gerek vardır?

Her şeyi inşaat müteahhitleri biliyorsa ne söyleyelim?

Her şeyi ileride iş için ticarî işler için arazileri ucuza alanlar bilmekteyse ne yazalım?

Her şeyi zenginlere bırakırsak, toprak ve sermaye şehri nasıl kalkındıracak?

Siyasetle işimiz yok bizim, aslında. Siyasetin sıcak olduğu demde şehre dair olması gerekenleri kendisine dert edinmiş biri olarak, doğup büyüdüğümüz şehirde, nelerin olması nelerin olmaması üzerinde durduk.

İstanbul’u bilmeyen biri milletvekili seçilebilir. Çünkü milyonlarca nüfus içinde kendi şehirlisi vardır, tanınmışlığı söz konusudur. Fakat siz gelin Ankaralı birini kalkıp Hatay’da milletvekili gösterin, bunu kabullenmek mümkün değildir. Diyarbakır’a Ispartalı birini, Isparta’ya Maraşlı birini aday gösterin, sonuç ne olur?

Şehrini bilmeli, şehrine saygısı olmalı, insanın. Her horoz kendi çöplüğünde ötmediği için midir, sabahın şafak sökmeden bozulan uykularımız?

Samimî olarak belirtmekteyiz ki amacımız şehrin değerine değer katmaktır, bu gün söylediğini yarın siyaset adına inkâr değildir.

Şehre saygısı olan kişi ya da kişiler aday olmalıdır. Listede ismine yer verilmesi için aday olma, en başta cahili olduğu şehrine saygısızlıktır, siyaset kurumunu hafife almaktır. Biz, ikincisinden olmadık, hiçbir zaman. Şehrimizi sevmeseydik, otuz senedir Şehir Araştırmaları Merkezi için didinmezdik.

Yüzlerce adayın milletvekili aday adayı olması, şehir sevdasından kaynaklanmaktaysa, sorulmalı kendilerine: Bu güne kadar hizmet sadece milletvekili olarak mı yapılır, şehre? Siz, bu şehre ne hizmet yaptınız ve şimdi şehirden ne beklemektesiniz?

Madem şehre hizmetse maksadınız, iki yüz kişi birleşerek, şehre binlere ekmek-aş kapısı açacak işletmeler-fabrikalar kurun, sonrasında meclis kapıları kendiliğinden size açılacaktır.

Bakalım, siyaset ehli seçildikten sonra şehrine ve şehrini tanımayla tanıtma işini üstlenen Şehir Araştırmaları Merkezi’ne nasıl bakacak?

Biz, pek umutlu değiliz, bu farklı yanımızla.

Her şey eski tas eski hamam!...

Eski köye yeni adet getirmek, akla mugayirdir, zinhar!..

Not: Bu yazı tüm şehirleri kapsayacak tarzda kaleme alınmıştır. Hiçbir siyasî oluşumdan bahsedilmeden genele hitap edilmektedir.