ŞEHİR ARAŞTIRMALARI MERKEZİ ve DUYARSIZLIK

Şehir Araştırmaları Merkezi’ni düşünürken, proje bazında müracaat etmeyişimizin sebepleri arasında öncelikle istenilenin maketini ortaya çıkartmaktı. İşin önemini göz önüne sererek, yapmak istediğimizin ciddiyeti ile merkezin toplumun bir ihtiyacı olduğunu meraklılara ve ilgililere kabul ettirmekti.

Ülkemizde bir çalışmanın destek bulması, ancak çeşitli yerlerle dirsek temasında bulunmakla mümkündür. Genelde holdinglerden ve bankalardan alınan destek veya işin önemini kavramış yerel kurumlarla kuruluşlardan gelen beğeni, yola çıkıldığında amaca varmada etkendir.

Ekonomisi gerektiği gibi yeterli olmayan, üretimi sağlıklı gelişmeyen, daha çok diğer şehirlerden ithal ürünleri pazarlamaktan sıfatını alan “İş Adamı” ünvanı, bizim merkez gibi teşekküllere destek sunmaya yeterli değildir.

Bir şehrin siyasî oluşumu ve dinamikleri, bulundukları şehirle ilgili çalışmaları desteklemiyorsa, eğitim sistemi bu desteğin dışında kalmaktaysa, kültür ve turizm anlayışını temsil eden kurumlar, bu çalışmaları anlamaktan uzaksa, yerel yönetimler şehir tanıtımını festival ve fuarlar çerçevesinde düşünüyorsa, Şehir Araştırmaları Merkezi anlayışımızın taraftar ve destek bulması düşünülemez.

Şehri tanıma ve tanıtma ameliyesinden yoksun, şehri sembolize eden motiflere dayalı yüzeyde kalan tanıtım ve çalışmalar, istediğimiz biçimde olmaktan uzaktır. Erzurum’u Oltu Taşı’yla, Isparta’yı Gül’le, Denizli’yi Horoz’la, Diyarbekir’i Kadayıf’la tanıtmanın şehre bir faydası olmaz, hiçbir zaman. Siz Erzurum’u Cağ Kebabı ve Taş Kadayıfı ile düşünün, Diyarbekir’i Karpuzu ve Ciğer Kebabı ile düşünün, şehirleri tanıtım işi sadece mideye hitap etmekle mümkün değildir. Kars’ı Kaz Yemekleri ile Van’ı İnci Kefali ve Kedisi ile ne zamana kadar tanıtmak mümkündür? Doğu Karadeniz Çayı’yla, Fındığı’yla tanıtmak yeterli midir, şehirler bazında? Ege’yi İnciri’yle Üzümü’yle tanıtmak, ne anlama gelir?

Yaptığımız tespitlerde şehirlerin gastronomi ağırlıklı çalışmalarla turizm eksenli tanıtımlarla ön plâna çıkarılması yeterli değildir. Şehir tanıtımında denize kıyısı bulunan şehirlerin kumsallarla, koylarla, otellerle tanıtımının olması gerekenin çok üstünde olması söz konusudur.

Biz, kültürü yok sayıp, tarihi sadece kimi antik kalıntılarla sınırlayıp şehir tanıtımlarını yapma duygusu veren çalışmalar yeterli değildir. Biz, Şehir Araştırmaları Merkezi’ne duyarsız yaklaşan anlayışın öncelikle şehri tanınması ve sonradan tanıtması gerektiğini ifade ediyoruz. Şehir insanının şehri hakkında bilgi sahibi olmadan turizmin gelişeceğini kabullenmiyoruz. Biz, Şehir Araştırmaları Merkezi’nin koyduğu hedefler gerçekleşmeden, bizden sonraki genç kuşağın şehre gereken önemin farkında olmadığını ifade edelim.

Bulunduğumuz şehirde şehrin kalesi varken surları UNESCO’ca kabul edilmiştir. Şehrin can damarlarından biri olan bahçelerinin adı “Esfel” iken “Hevsel” şeklinde resmiyette şekillenmiştir. Bu alanda iki hataya düşen ve uluslararası arenada şehrin tanıtımını sağlayacak projenin adında hata varsa uygulamasında hangi hatalar söz konusudur?

Dahası meramımızı bu somut emsal ile anlatabiliyor muyuz? Sanmıyoruz, açıklıkla. Biz, yaşadığımız şehri bilmek için çırpınırken, bu tür hataları görmezlikten gelenleri hangi kefede değerlendireceğiz?