ŞEHİR ARAŞTIRMALARI MERKEZİ MANİFESTOSU-9
- 12-03-2018 00:01
İngilizin dilini herkese mecbur dil haline getiren emperyalizmin savunulacak nesi vardır?
Kendi içinde kendisine benzemeyi reddeden kim varsa onları yok sayanlar, Afrika’da, Asya’da, Amerika’da sömürgelerinde bayraklarını dalgalandırırken dillerini resmîleştirmedi mi? Kendi topraklarında esaret halinde olanların acıları üzerinde yükselen mutluluklarının sürmesinden korku duyanlar, esaret altında tuttukları ülke insanlarını açlıktan, hastalıktan ortadan kaldırmadı mı?
Amerika Kıtası’nda İnka’yı, Aztek’i ve dahi diğer milletleri ortadan kaldıranlar, İspanyol, Portekiz, İngiliz, Fransız ve diğer ırkdaşları değil midir? Bu gün bu kıtanın diğer kıtaların rahat yüzü görmemesi, onların yüzünden değil midir? Amerika, bu ülkelerden göçenlerin birleşiminden başka bir şey midir? Macellan, AmericoVespuçi bu kıtada katliamların mucidi değil mi?
Kıızlderililerin ahı yerde kalacaksa, Filistinlilerin acıları katlanarak büyürse, Afrikalıların kölelikleri müzelerde unutulacaksa, beyazın üstünlüğü din halinde devam edecekse, insan olduğumdan utanıyorum, Rabbim. Günahlarımı affet!..
Hala insanlara sömürge aracı olan Hristiyanlığın, Yahudiliğin kurtuluş aracı olduğunu dayatanları gördükçe coğrafyamızda olan yangının sebeplerini bilen biri olarak, “İkinci kez Ebabil Orduları’nı gönder, dünyanın dört yanına Rabbim!..” demekle sorumluluğumuzun ortadan kalkacağını düşünmemeli, insan.
İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden dolayı ıstırap duyan benliğimiz, onlarla aynı şekilde haşr edilmektense ölümü şeref bilmektedir.
Kızılderililerin ahı yerde mi kalacaktır, beyazların yakalarına haklarını sormak için eller uzanmayacak mı, bir gün?
Bunların sömürgeleri “Guyana” şeklinde Amerika’da, Afrika’da berdevam değil midir?
Dünyanın polisi kesilenler, Jandarması olduklarını söyleyenler, hangi beddualara müstahaktır ki, söylenmesi ceza kabul edilir?
Biz, Şehir Araştırmaları Merkezi’ni şehrin köprüsü, ırmağı, dağı ve tepesi bilinsin düşüncesiyle oluşturma anlayışının dışındayız.
Biz, Şehir Araştırmaları Merkezi’ni illerin mutfağının bilinmesi için düşünmedik.
Biz, Şehir Araştırmaları Merkezi’ni insanlar, ne zaman tatile, hangi şehirde konaklamalı tarzında ikame etmedik.
Elbette her şehrin mutfağı da bilinecek, köprüsü de yer alacak, konaklama alanları bilinecek.
Yalnız şehirlerin dünden bu güne gelişinde karşılaştıkları her zorluk, insanların çektiği her acı, savaşlarda ölenler, kişiliği ayakaltında çiğnenenler de olmalı.
Her malın çoğuna haram, çok sözün içine yalan karışmaması imkânsızdır.
Sözün özüne gelelim: Biz, Şehir Araştırmaları Merkezi’nin artık ülke gündeminde yer alması gerekmez mi?
İçimizde tekrar şaha kalkar acılar ve dökülür dilimizden bağrımızdan, sessizce; söylenmesi yasak biçimde, eli-kolu bağlı…
Şehirleri şehir kılan nedir, İbrahim?
Medine, niçin “Yesrib” diye anılmaz?
Yeniden dizilir, acılar tespih daneleri gibi yüreğime, imamesi eksik olduğu için hıçkırıklar düğümlenir, boğazımda.
Coğrafyamızdaki şehirlere selamımızı söyleyin, sevda sürgünümüz daha sürecek.
De ki gönlümüzde isyan çiçekleri, rengini kanımızdan alır.
De ki bizi anlayamayanlara, “ Şehir, insanın esaretten halasıdır.”
Gül unutmasın hazan deminde bülbülün nağmesini, elbet beklenen bahar vardır, tomurcuğunu çatlatacak gülün.
Elbette karanlıktan sonra aydınlık vardır.
Elbette darlıktan sonra genişlik mukadderdir.
Sabır, sebat sonrasıdır, beklenen doğacak şafak.
Şehirlerimiz, birer birer ülkelerde bir gündoğumunun sancısı içindedir.
Buna yorumluyoruz, çektiğimiz acıları.
Derdimizden sitem etmiyoruz, acılarımız bilenen bir kör bıçak gibi hazırlar bizi, karanlık sonrası aydınlığa ve darlıktan sonra gelecek genişliğe.