ŞEHİR ARAŞTIRMALARI MERKEZİ MANİFESTOSU-8
- 11-03-2018 00:01
Şehrin rantından mahrum kalmama adına, bazen bir tepeliğin eteklerine özel mülk arazisi tabelasını yerleştirerek, senelerce gelenekselleştirilen esnaflığın, etkinliklerin merkezinde turistin nasıl ağırlandığı el-âleme gösterilmez mi?
İki üç anlı, şanlı ve dahi namlı ismin davet edildiği, birkaç sünnetin gerçekleştirildiği, akşamları düğün dernek şekline, gündüzleri lokanta-kahvehane haline dönüştüğü mekân, ancak seneler sonra maliye kaydına kavuşur, kira kontratı olmadığının farkına varılır, yirmi senelik kullanıldığı için sahibini köşe parası ile mucidini mesrur eyler, tarihi-turistik işletme
Pek zannetmiyoruz…
Haydi, “Ulaştı.” diyelim.
Bu şehirde kalanlar, bu şehri seviyorsa, bu şehrin sevdalısı ise bu başıboşluk neden?
Eminiz, bu konuda haklılık payımız var ve biz bunun için, ısrarla “Şehir Araştırmaları Merkezi” diyoruz.
Ne dersiniz? Diyecek ne var ve ne kaldı?
Hangi şehirdensiniz, o şehirle ilginiz ne kadar?
Bu soruya verilecek cevap bile merkezin her şehirde olması için yeterli sebeptir.
6-Sonuç
Medinetu’l-Fazıla’dan söz edecekken, başka bir yazıya bıraktık, konuyu. Seksen bir ile ve yüz dünya şehrine dair çalışmalarımızdan bahsetmedik, açıkça. Gerek doğduğumuz şehrin gerekse seyyah misali dolaştığımız şehirlerden bahsetmedik. Yurtdışı gördüğümüz şehirleri dile getirmedik.
İstanbul’u hakkıyla ele almak, birkaç kitaba sığmaz, bilinirken, yüz sayfalık kitapta, elli sayfası fotoğraf, elli sayfası yazı olan sayfalarda ne dile getirilebilir?
İzmir’i bu tarzla anlatmak mümkün mü?
Diyarbakır, sadece kalesiyle yüzlerce sayfa kitap tutar.
Konya’yı tanıtmak, Mevlana’sıyla başlı başına bir eserdir.
Şanlıurfa’nın Harran’ı için makaleler yetmez.
İslâm Medeniyeti’ni anlatabilmek için yüz kaynak okunmalı, birkaç cilt kitapla yetinilmeli.
Şehir, hayattır.
Şehir, yaşamın kendisidir.
Keşke şehirleri anlayabilseydik, “hayat” denilen insan ömrü, farklı zenginliğe ulaşırdı.
Bağdad’ı, Haleb’i, Şam’ı, Musul’u anlatmaya gerek var mı, bu haliyle.
Yüzyıldır İngilizlerin işgaliyle İsrail’in zulmüne teslim edilen Kudüs’ün durumu ortada.
Endülüs’ü, Gırnata’yı bilen kim?
Semerkand ne âlemde?
İsfahan nasıldır?
Afganistan, hangi acılar içindedir, yüz senedir?
Habeşistan, Çad, Sudan, Mısır, Libya, Tunus, Fas necedir?
Yemen’de eski günler neden hayal?
Taç Mahal, nasıl yapıldı?
Piramitleriyle ünlü Mısır’da olanlar nedir?
Kabe’den yüksek yapılarla övünenler, kabir taşlarına olan düşmanlıklarını neyle izah edebilir?
Kâfirleri dost edinenler, kendi kendilerinin sonlarının ne olacağını bilmez mi?
Çanlar bizde serbestçe çalınıyorken, ezanların yankılanması neden kısıtlanır, ülkelerinde, Hristiyanların?
Son yüzyılda şehirler ve ülkeler bazında ilk iki cihan harbinin semeresinden ders almayanlar, üçüncü harbi, neden kendi topraklarının dışında plânlamaktadır, bunu uygulamaya bırakmak için bahaneler içindedir?
Bize öğretilen tarih ile tarih arasındaki çelişkiler, nelerdir?
“Edebiyat” denince, edepten yoksun olanların eserleri neden baş tacı edildi?
Geleneğe göreneğe düşman edilenler, başkalarının adetlerini taklit etmeyi neden şeref bilir?
Üstlerinde taşıdıkları giysilerde bilmediği dile, dillere ait kelimelerle cümleleri taşıyanlar, kendini neden mutlu hisseder?