RAMAZAN GECELERİNDE ÇAYHANELER!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)
- 22-04-2021 03:54
ÇAYHANE
Kimi “demli” çay ister, kimisi de sohbeti,
Semaverde kaynardı dostluğun muhabbeti.
Diyarbekir’e özgü kürsüler dile gelse,
Masa küçüktü lakin büyüktü meclis, celse!..
MM
SÖZ GELİŞİ
Cami-i Kebir sur içinin tam göbeğinde olan bir mabettir, sur içinin bütün mahallelerine hatta sokaklarına aynı uzaklıktadır, öyle olduğu için ezan okunur okunmaz hemen namaza durulmazdı, müezzin kamet getirmeden önce “üç ihlas-ı şerif” okurdu ki şehrin dört bir yanında ezanı duyan herkes gelip namaza yetişsin istenirdi, imam avluda ayak sesi kesilinceye kadar beklerdi.
Ramazan ayına girildiğinde akşam ezanında cemaat azdır, ancak bir saf oluşur bir safta da 150 kişi bulunur, bazı cemaat ise iftara evine yetişememiştir, oruçludur, cami cemaatinden bir kişi bu durumu bildiği için ezandan önce ön safa iftarlık “hurma gibi, çörek gibi, kuru pasta gibi” bir şeyler bırakır, bu kişi ise camiye en yakın çayhanenin sahibi “Afganlı Hacı Abdulfettah” idi.
Gerçi camiye yakın başka çayhaneler de vardı, ama nedense Afganlı Hacı bunu itiyat edinmiş, bu sevabı kimseye kaptırmamaya çalışırdı, çayhanelerin ismi olmazdı da sahiplerinin ismi bilinirdi, birkaç tanesini sayacak olursak; Akif deriz, Akif’in çayhanesi ön ve arkadan girişleri olan büyük bir çayhane idi, hala durur.
“Çaycı Cemil” Cemil’in çayhanesi minareye yakın yerde idi, sanırım oda hala durur, hala duranlardan biride “Aziz Babatlı’nın çayhanesidir” Çarşıyi Şewiti’nin içindedir, “Ali Çavuş’un çayhanesi de bu yanık çarşının içinde idi, bir zamanlar Ulu caminin müştemilatından olan bölümde “Emlak Kredi Bankası” vardı, sonradan burası da çayhane oldu, yanılmıyorsam çalıştıranın adı Hasan’dı.
Ulu Camiye yakın olmasa da “Emin” ustanın çayhanesi en çok Ulu cami müdavimlerinin gittiği yerdi, burada sanki “kişiye özel” kürsüler bulunurdu, kimse oturmazdı sahibi bilinen kürsülere, Cumartesi günleri Hafız Celal Sevimli ile bu çayhaneye gider ve demli çaydan içerken Emin ustanın şakalarına da tanık olurduk..
Sofu Galip Gülderen’n çayhanesi de sebzeciler çarşısında idi ve yanılmıyorsam o da hala durur, bu çayhanenin özelliği ise duvarlarında Sofu Galip’in dünyadaki bir çok devlet başkanına yazdığı mektuplardı, hepsini çerçeveletip duvara asmıştı.
Kıraathanelerde “kitap” bulundurulur ve okunurdu bazı çayhanelerde ise Ramazan geceleri “Tarihi Teber” gibi tarih ve cenk kitapları makamla ve sesi güzel olanlar tarafından okunurdu, bu özellikleri taşıyan Afğanlı’nın çayhanesi ve dabağhane çayhanesini hatırlarım.
Seksen yılı bulan ömür sürecimizin içinde yaşadığımız bütün Ramazan-ı Şerif aylarını hep bu şehirde idrak etmiş olmanın mutluluğunu yaşadığımızı itiraf etmeliyiz, sanki bu sene Antalya’da yaşayacaktım bu mübarek ayı, bir ay önce ani bir kararla Diyarbekir’e geldim ve belki de ömrümün son Ramazan-ı şerifini de bu şehirde idrak edeceğim..
Her ne kadar geçmişteki gibi, iftar eder etmez Cami-i Kebire koşamayacaksak da, ezan öncesi çayhanelerden birinde dostlarla oturup sohbet edemeyeceksek de, sohbetin en koyusunu içtiğimiz demli çay gibi konuşamayacaksak da yine de Diyarbekir’de olmanın, bu kutsal günleri burada yaşamanın mutluluğuna ermiş olacağız.
O günlerden bu günlere kalan güzel hatıraları yad ederken bir çirkinliği de hatırlatmaktan geri durmayacağız, nedir o çirkinlik diye sorulursa söyleyelim; İslam’ın Anadolu’daki “ilk mabedi” olan o koca caminin, avlusunda ezanı bekleyenlerin ellerinden düşürmedikleri “sigaradır” o çirkinlik, yakışmıyordu bu mabede, yakışmıyordu sevgili peygamberimizin (s.a.v) biz ümmetine..
Gerçi on yıl kadar bizim de sigara alışkanlığımız olmuştu, 1972 yılının bir Ramazan-ı şerif günü ikindi namazından çıkarken bir hoca efendinin elbiseme sinmiş olan tütün kokusunu aldığı için: “Şu sigarayı içmesen olmaz mı?” demesi üzerine “olur hocam” dedim ve o gün bugündür sigaradan ırak yaşadım, öylesine ırak yaşadım ki namazda çok sigara içen birisi yanımda olsaydı içimden: “imam çabuk selam verse de bu adamın sigara kokusundan kurtulsam” derdim.
Çayhaneler derken söz sigaraya kadar geldi, çayhanelerde, kıraathanelerde, umuma açık yerlerde masaların üzerinde olmazsa olmazıydı “kül tablası” çayhanelerin çoğu hala duruyor, namaz çıkışında eli sigarasına gidenler eskisi kadar olmasa da hala bulunuyor, bu zehirli madde kanser başta olmak üzere bilinen hastalıkların yüzde 40’ını oluşturuyor..
Oruç sigarayı terk etmek isteyenler için fırsattır, umarız değerlendirilir ve “bırakmak istiyorum” diyenler sözlerine sadık kalır ve bırakırlar..
Selam ve dua ile.