PİRİNCİN İÇİNDEKİ SİYAH VE BEYAZ TAŞLAR!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)
- 20-08-2021 00:47
R E N K
Görmek istersen eğer dünyadaki ahengi,
Dikkat ederek izle gök kuşağında rengi!..
İnsanın gönlünde rengi, derisine bak da gör,,
İlahi kanun böyle tenler toprakta çürür!..
MM
SÖZ GELİŞİ
Sanırım 21-22 yaşlarındaydım bir gün yemek yerken dişlerimden birinin kırıldığını fark ettim, çocukluğumuzda “beyaz pilav” dediğimiz pirinç pilavı vardı tabağımda, avucuma baktığımda kırılan dişimin bir parçası ve bir de beyaz bir taştı düşen, merhume annem ne zaman bize “beyaz pilav” pişirecek olsa idi bir tepsiye bırakır pişireceği pirinci ayıklardı..
Gençlik demek biraz da umursamazlık demektir, umursamamıştım dişlerimden birinin kırılmasını, ne zamanki bir “Japon” atasözünü öğrendim ve geçmişe yani umursamazlık günlerime döndüm: “pirincin içindeki siyah taşlardan değil, beyaz taşlardan kork” diyor bu Japon ata sözü, aslında o gün korkmalıydım ve bu sözün gerçek manasını kavramalıydım..
Oysa ne kadar çok “bizden” görünenlerin cazibesine kapılmışız, ne kadar çok onları kendimize örnek almaya çalışmışız, bilmemişiz gerçek niyetlerini, koşmuşuz arkalarından, bizim safiyetimizi, iyi niyetimizi bilen düşmanlarımız bizi bizle vurmaya çalışmışlar, girmişler içimize “bizden” görünerek, tıpkı pirincin içindeki beyaz taş misali.
Sözü siyasete siyasetçilere getirecek olursak görünüşlerine bakıp “kendimiz” gibi bilmişiz, “kamufle” etmişler kendilerini, “umut” yüklemişler kalplerimize, nedense bu güne kadar içlerinden bir tane “sözünün” eri çıkmadı, yani ne göründüğü gibi oldu, ne de olduğu gibi göründü, onlar bizi bizden görünerek kandırdılar, biz de onları alkışlarımızla yani oylarımızla şahlandırdık.
Allah Resulü (s.a.v) mübarek sözlerinden birinde: “Kişinin abdest ve namazı sizi aldatmasın” derken bizi uyarır, insanlara “temkinli” yaklaşmamızı ister, yaldızlı sözlerine kanar “işte bu!” deriz, ne zaman ki gerçeğe varırız o kişinin gerçek yüzü ortaya çıkar ve “aldandık” ya da aldatıldık deriz.
“Münafıklar” cehennemin en alt tabakasındadırlar, bunlar hayatın içindedirler, kendilerini kamufle etmekte ustadırlar, bazen bu konuları düşünürken şöyle bir teselli yolu çıkar önümüze:
“Mevlana nicedir can dostu Şems’ten ayrı kalmıştı ve çok özlüyordu, bunu bilen bir Yahudi gelerek Mevlana’ya: “Ya şeyh dedi, Şems geliyor” Mevlana içi para dolu bir keseyi çıkarıp o mel’una verdi, yanındakiler Mevlana’ya:
“Ey mübarek zat, sen biliyorsun ki o Yahudi yalan söyledi, o bir kese parayı ona niçin verdin?” Mevlana: “Biz bu haberin yalanına bir kese para verdik, doğrusuna canımızı veririz”
Yüce dinimiz “İslam” bir güneştir ve bütün parlaklığıyla dip diridir, taptazedir, sadece önündeki “yapay” bulutlardır bizi aldatanlar, biz o bulutlardan düşecek damlalara artık değer vermiyoruz, çünkü biliyoruz o damlalar “özlenen baharın” habercileri değil, “ahmak ıslatan” damlalardır..
Aldatmak, aldatanlara “geçici” bir yarar sağlar ama, bilmezler ki “aldatan aldanır” siyasetçilerin aldanacakları gündür seçim sandığının kurulması, gerçi o sandıktan şimdiye kadar hep aldatanlar kazançlı çıkmış gibi olsalar da kazandıkları, “gerçek kazanç” değil, zira Allah Resulü (s.a.v.): “bizi aldatan bizden değildir” der, iyi ve “keskin” gören gözlerle ayıklanmadığında “beyaz taşlar” pirinç imiş gibi görünerek dişlerimizi kırarken ümitlerimizi, hayallerimizi de kırar..
Yine Allah Resulü: (s.a.v): “müminin ferasetinden sakınınız, zira o Allah’ın nuruyla nazar eder” der, okurlarımız hatırlayacaklardır biz bir yazımızda Livaneli’nin bazı siyasiler için söylediği sözleri değerlendirirken “hepsi aynı” anlamına gelen sözler söylemiştik, yani bütün siyasetçilerin “pirincin içindeki beyaz taş” gibi olduklarını birbirlerinden farkları olmadıklarını söylemeye çalışmıştık.
ŞİİR
DEPREM GECESİ
Gece sat üç gibi,
Hava serin mi serin,
Uyanmaksa güç gibi,
Uykular tatlı derin.
Yeryüzü beşik gibi,
Bağı koptu yerlerin,
Kim bilir durur belki,
Hak emrini bekleyin.
Denizde hareket var,
Görmediği gözlerin.
Binalar kat kat mezar,
Feryat, figan ve enin.
Fuhuş, isyan ve zulüm,
Olmadık yer gösterin.
Fay hattı sebep gülüm,
Görmez gözü bizlerin.
Kıyamete benziyor,
Misalidir mahşerin.
Ölüm ev ev geziyor,
Vakit tamam can verin.
Kimse sahiplenmesin,
Sahibi var yerlerin.
Görünsün, görünmesin,
Yıldızların, göklerin.
Deprem tek korkusudur,
Gaflet yüklü gözlerin.
Ölüm cana pusudur,
İninde dehlizlerin.
Aslında her bir deprem,
Haberi ötelerin.
Tövbedir gerçek önlem,
Mesajı ayetlerin.
Yerinde yeller eser,
Şimdi güzel evlerin.
Deprem kılıçtır keser,
Hızlarını devlerin.
Deprem sanma tad verir,
Ağzına zenginlerin.
Deprem nasihat verir,
Kitabında dinlerin.
Deprem kırar kibrini,
Çağdaş kibirlilerin.
Kökten yıkar evini,
Zalim müdebbilerin.
Kimindir dersen cennet,
“Allah bir” diyenlerin.
İki dünyada zillet,
Bilcümle kafirlerin.
Masum canlar ölse de,
Cilvesidir kaderin.
Kefensiz gömülse de,
Firdevsi haber verin.
Şehitlik Müslümana,
O’na muştular deyin.
Dönüşür artılara,
Depremle eksilerin.
Şehidin makamı var,
En üstünde göklerin.
Şehitleri arzular,
Ağuşu peygamberin!..
MEVLÜT MERGEN AMİDİ
Diyarbekir, 13.09.1999
Selam ve dua ile.