PAHALILIK-GÜVEN-KANAAT VE İNANÇ!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)
- 02-04-2022 10:19
“Ucuzluk hayal mi oldu” konulu söyleşiyi yorumlarken “öz eleştiri” yaparak kendi kendimi sorguladım ve şu soruyu sordum: “haksız mıyım” haklılığımı mevcut tabloda gördüm, insan an’ı yaşarken geçmiş zamanı nedense göz ardı ediyor..
“Pahalılık” seksen yıllık ömrümüzün içinde en çok gördüğümüzdür, görmediğimiz ise pahalılığın bu denli yakınmalara yol açtığıdır, bir de şunu gördük geçmiş zaman içinde “yakınma” yerine insanlar “asır” suresinin ışığında ve inanarak” “sabrı” tavsiye etmişler “hakkı” söylemişler.
“Rızıklanmak” için sofraya oturduklarında “altın, gümüş, çelik” değil de “kanaat kaşığı” kullanmışlar, hatta “tahta” kaşık bile kullanmışlardır, kendi imkanları ile sürdürmüşlerdir pahalılık ile mücadeleyi ve o günün insanları “Allah’ın Rezzak-u alem” olduğuna yürekten inanmışlardır.
Allah “rızıksız kul yaratmaz” gerçeğini inançlarının “temeli” kabul etmişler, sebeplere başvurarak Allah’tan “helal rızık” talep etmişlerdir, çoğu insan gün bulmuş, gün yemiştir, görülmüştür ki Allah, “dilediğini zengin etmiştir” o günün insanlarında var olan ve bu gün zayıflamış gibi görün bu inancı biz kalbimizde taşıma mutluluğunu yaşarız.
Bu güne gelindiğinde görünen o ki “günlük nafakaya yetecek” kadar olan gelir “hükümetlerden” beklenmektedir, bu beklenti içinde iken “kanaat” etme ya unutulmuş veya unutturularak kalplere yanlış olarak yerleştirilmiştir.
Biz bu görüşe şuradan varıyoruz, “genel” bütçe görüşülürken, asgari ücret tespit komisyonları kurulup toplantılar yapılırken “medyaya” yansıyan merak yüklü sorular: “memur maşları ne kadar olacak, emeklilere ne kadar para verilecek, asgari ücret şu kadar olur mu?”
Bir taksici bize şöyle bir şey söyledi: “bu sistem olmasaydı biz açlıktan ölürdük” o taksiciye: “tövbe etmelisin, çünkü rızkı veren sadece Allah’tır, sistem yanlış ise ya da adaletsizlik söz konusu ise yarın” mahkeme-i Kübrada bütün hesaplar görülecektir, herkes yaptığının karşılığını bulacaktır, Yunus ne güzel demiş: “cehennem dediğin dal odun yoktur, herkes ateşini burdan götürür”
“Rızkı veren Allah’tır” mealindeki bu “ayet-i kerime” levhalara hattatlar tarafından yazılır evlerin, dükkanların duvarına asılırdı ki, okuyanlar ve herkes “yanlış” bir inanca kapılmasın, şöyle bir olay anlatılır:
“Sultan Mahmut her gün saray penceresinin önünde otururken bir fakir görür, o fakir insanlara el açan bir fakirdir, Sultan Mahmut bu fakir dilenme zilletinden kurtulsun için bir kese altını geçeceği anda pencereden aşağı atar ve fakir o keseye ayak basacağı anda gözü başka bir yöne kayar ve kese altını görüp yerden kaldırmadan geçip gider, bu tabloyu ibretle seyreden Sultan Mahmut şu tarihi sözü söyler: “Vermemiş Mabut, neylesin Sultan Mahmut?”
Maalesef “kanaat kaşığı” artık kullanılmıyor, çünkü herkes eline geçecek “sabit” gelire (maaşa) odaklanmış, yakınmaların sebebidir maaşın yetmeyişi, yetecek gibi de görünmüyor, çünkü piyasa “şaşırtıcı” bir durum almıştır, bir markette ayın gün içinde aynı ürünün fiyatı değişebilmekte, bundan da sisteme ve onu yönetenlere karşı ”güvensizlik” doğmaktadır.
Allah Resulü (s.a.v.) pazarda içi hurma, buğday veya üzüm dolu bir torba gördü, torbanın üstündekiler gayet güzel görünüyorlardı, biraz eşeleyince alt kısımdakilerin göründüğü gibi “albenili” olmadığını görünce şöyle dedi: “bizi aldatan bizden değildir”
Sonuç olarak şunu söylemek gerekir, yanlış olan inancımızı “rızkı veren Allah’tır” diyerek, kanaat kaşığı kullanarak ve genel manada güven içinde düzeltmeliyiz, bu yanlış inancı düzeltmek herkesi için gereklidir, yoksa?...
Berhudar olasınız, ömrünüze bereket sevgili okurlarım.
ŞİİR
SON GÜN YAKINDIR
Kıyamet kopar mı diyorsan eğer,
Dünyamız yaşlandı “son gün” yakındır.
Gaflet ülke ülke dünyayı gezer,
Siyonist can yakar “son gün” yakındır.
Ümmet-i Muhammed (s.a.v.) yetmiş üç fırka,
“Na ehil” ellerde post ile hırka,
İslam düşmanlığı batıdan şarka,
Akıl cepte gezer “son gün” yakındır.
“Haya elbisesi” demode oldu,
Kimi dişisini kıskanmaz oldu,
Sokaklar, plajlar çıplakla doldu,
“Haram et” reyonda “son gün yakındır.
Fetvayı ekranda verir hocalar,
Söz ayrı, öz ayrı duyan bocalar,
Yoksul mutfaklarda tütmez bacalar,
Gafiller bir bilse “son gün” yakındır.
“Nehy-i anil münker” (*) kimin haddine?
Dinamit gerektir küfrün seddine,
İnkar aşılandı insan kalbine,
Nikah yok, flört var “son gün” yakındır.
Babalar moruktur, analar cadı,
Yırtılmış pantolon moda icadı,
Medeniyet oldu vahşetin adı,
Kültürler değişti “son gün” yakındır.
Sanki “mübah” oldu büyük günahlar,
Ölüm makinesi elde silahlar,
Zalimin zulmünden mazlumda ah’lar,
Depremler çoğaldı “son gün” yakındır.
Ahir zamanda geldi o son peygamber,
Son günü bizlere o verdi haber,
Resule uymayan ateşe gider,
Tövbeye fırsat var “son gün” yakındır.
“Emr-i bil ma’rufu” (**) uygulayan kim?,
Yasalar yetmiyor şaşkındır hakim,
Ukbadan dünyaya kuvvetli çekim,
Alametler çoktur “son gün” yakındır.
Göçmen cesetleri balıklara yem,
Bombalar altında komşu, Suriye’m,
Müslüman katline ağlıyor ninem,
Açlık Afrika’da “son gün” yakındır.
Peygamber sünneti derdin ilacı,
O’nu sevenlerin başında tacı,
Sünnete uyanlar çekmez ki acı,
Mergen’in son sözü, “son gün yakındır!..”
MEVLÜT MERGEN AMİDİ
25.10.2018 – Aydın
(*) Kötülüğü yasaklama
(**) iyiliği emir